28 Şubat, Türkiye'deki darbe geleneğinin bir devamı olmakla birlikte 15 Temmuz'dan önce halkın darbe karşıtı tutumunu kitlesel eylemlerle gösterdiği ilk tarihsel süreçtir. Bu yönüyle 28 Şubat darbenin gerçekleşme şekli ve darbe karşıtlarının açıktan tavır alışları göz önüne alındığında bir milattır. 

Türkiyeli Müslümanların bütün artı ve eksileriyle ortaya koydukları mücadele gelecek kuşaklara bıraktıkları en büyük mirasların başında gelmektedir. Ancak demogojik, abartılı tepkilerin direniş ruhunu baltaladığı da unutulmamalıdır! Müminler için ibret vesikası olan o günler hatırlanmalı, bunun yanında özeleştirel bir tutumla bir 'mücadele geleneği' inşa etmek gerekmektedir. 

Mücadelenin bizzat mücadele için kazanılacağı gerçeği, önümüze çıkmaya devam eden her problem karşısında daha iyi anlaşılmaktadır. Bu sebeple 28 Şubat'ı 'hey gidi günler' edebiyatıyla anmak çok anlamlı değildir. Önemli olan 28 Şubat'ta gösterilen direngen tavrın süreğen hale getirilmesidir. 

Müslümanların darbe süreçlerine karşı gösterdikleri duruş yaşamakta olduğumuz modern tağuti kuşatma düşünüldüğünde bugün de aynı şekilde devam etmek zorundadır! Hayata parçacı bir mantıkla yaklaşmayan bütün ömrünü alemlerin Rabbine adamış olan müminler topluluğu, şirk kültürünün açıktan veya gizli bir şekilde dayattıklarına karşı da tavizsiz bir tutum içinde olmalıdır! Zira Resullerin (Allah hepsinden razı olsun) örnekliğinin gösterdiği budur! 

Son söz olarak: 

Arsız onursuz günleri bırak / Yürüyelim meydanlara! /Zincirleri kırmak için / Zulme direnmek için / Meydanlara küsmek olmaz / Meydanlar yangın yeri!