1. YAZARLAR

  2. Bülent Korucu

  3. 28 Şubat hukuksuzluğunun belgesi
Bülent Korucu

Bülent Korucu

Yazarın Tüm Yazıları >

28 Şubat hukuksuzluğunun belgesi

06 Mart 2009 Cuma 06:35A+A-

Zaman'ın dünkü manşeti, önemli bir belge niteliğinde. 28 Şubat'ın darbe olduğunu ispatlayan bir vesikayı yazmış Ali Akkuş. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir, gazeteci Nazlı Ilıcak'ın iki yazısından dolayı cezalandırılmasını istiyor.

Savcı, bilirkişi raporu doğrultusunda suç unsuruna rastlanmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı veriyor. Bir, savcılığa gönderdiği 'emir'le, "bilirkişi de kim oluyor, biz suç diyorsak, suçtur" anlamına gelebilecek sözler sarf ediyor. Sonra da dosyanın gereği yapılmak üzere ağır ceza mahkemesine gönderilmesini 'rica' ediyor. İmzasının aynı satırında büyük harflerle 'Genelkurmay Başkanı namına' yazmayı da ihmal etmiyor.

Sondan başlayarak gidelim. Benzer bir konuyla ilgili Taha Akyol'a açıklama gönderen dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, gazetecilerin cezalandırılmasını talep etmesinin söz konusu olmadığını savundu. Kısacası Karadayı, suçu tamamen 2. Başkan Bir'e yıktı. Karadayı haklıysa 'komutan namına' ibaresi gerçeği yansıtmıyor. Her halükârda tatsız bir durum. Çevik Bir, onun namına kesip biçiyor ya da Karadayı, disiplin ve hiyerarşisiyle övünen Türk Silahlı Kuvvetleri'nde astından habersiz bir komutan.

Bu, olayın şeklî kısmı; özüne indiğimizde vahamet daha da büyüyor. 'Adalet mülkün temelidir' diyoruz. Yargı bağımsızlığı; demokrasi, özgürlükler ve hukukun üstünlüğünün teminatı. 28 Şubat, yargı bağımsızlığının en fazla örselendiği dönemlerden biri. 27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada Mahkemesi Başkanı Salim Başol'un, "Sizi buraya tıkan kudret böyle istiyor." cümleleri pervasızlığın ötesinde utanmazlığın zirvesiydi. 28 Şubat ise brifingler, karşılıklı alkışlamalar ve yargısız infazların doruğa çıktığı günlerdi. Dün yayınlanan belge, darbe hukuksuzluğunu açıkça gözler önüne seriyor. Savcılara emreden, bakanlığı devre dışı bırakan bir asker portresiyle karşı karşıyayız. Ancak haksızlık etmeyelim, yargı camiasının büyük kısmının her şeyi göze alarak baskılara boyun eğmediğini, pasif direnişle de olsa ayakta kalmaya çalıştığını da görüyoruz.

Bugün artık hasar tespiti yapıp onarıma geçmemiz gerekiyor. Kimin ne kadar yaralandığını, kan kaybettiğini saptayıp tedaviye başlamalıyız. Aslında önümüzde iyi de bir fırsat var. 12 Eylül darbecilerini yargılamak üzere fezleke düzenlediği için Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararıyla meslekten men edilen Savcı Sacit Kayasu'ya geri dönme kapısı açıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kayasu'nun haklılığına karar verdi. Hem tazminat alma hem de mesleğe dönme imkânı ortaya çıktı. Kararın gerekçesindeki şu cümle, hukuk sistemimizle ilgili en can alıcı eleştiriyi yapıyor: "Devletin hukuk hizmetine ait bir kamu görevlisine, bu tarzda bir cezai müeyyide uygulanması, tabii olarak, sadece ilgili kamu görevlisi nezdinde değil, bütünüyle bu görevde olanlar üzerinde kaçınılmaz olarak korkutucu etki yaratacaktır."

Bu ve benzeri cezalar darbecileri cesaretlendirdiği gibi, onları yargılamak isteyen yargı mensuplarının da gözünü korkutuyor. En yakın örnek; 28 Şubat'ın andıçlarına bile hukukî işlem yapılamadı. Hatırlayalım; yine Çevik Bir organizasyonuyla bir kısım gazeteciler terör örgütünden para almakla suçlandı. Kamuoyu önünde suçlu ilan edilip hakaretlere maruz kalmaları bir yana, işlerini kaybettiler. Hatta Akın Birdal, uğradığı suikastta 13 kurşun yarasına rağmen kurtulmayı başardı. Sonra sahte belge hazırlanarak iftira atıldığı ispatlandı. Terör tutuklusu Şemdin Sakık'ın ağzından sahte ifade tutanakları düzenlendiği ortaya çıktı. Evrakta sahtecilikten iftiraya ve hatta suikasta azmettirmeye varan bir suç silsilesi için hukukî işlem yapılmadı. Mağdurların şikâyet ve suç duyurularına cevap bile verilmedi. AİHM'nin Kayasu kararı ile altın tepside sunduğu, 28 Şubat'ın yargı üzerindeki gölgesini kaldırma fırsatını değerlendirmeliyiz. Yoksa birilerinin yargıyı 'emir eri' zannetmesinin önüne geçemeyiz. İlk iş, suçu sabit olanları cezalandırmak olabilir. Andıç müelliflerini mahkeme önüne çıkararak başlayabiliriz.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT