1. HABERLER

  2. HABER

  3. 12 Eylül'ün Aydınlatılmamış Bir Çocuk Cinayeti
12 Eylülün Aydınlatılmamış Bir Çocuk Cinayeti

12 Eylül'ün Aydınlatılmamış Bir Çocuk Cinayeti

12 Eylül'ün en büyük sebeplerinden gösterilen Konya mitinginde askerlerin bir çocuğu öldürdüğü iddia edildi.

15 Eylül 2012 Cumartesi 10:38A+A-

6 Eylül 1980'deki Konya mitingi, cunta tarafından 'bardağı taşıran son damla' olarak nitelendirildi. Birçok provokasyona sahne olan miting öncesinde bugüne kadar aydınlatılmayan bir cinayet işlendi. 15 yaşındaki Durmuş Öztürk, askerlerce öldürüldü. "O dönemde askere dava açmak kimin haddine." diyen enişte Ali Küçükoğlu, cinayetin, mitingin ilk provokasyonu olduğunu söyledi.

Milli Selamet Partisi Yenimahalle İlçe Başkanı Numan Öztürk'ün oğlu 15 yaşındaki Durmuş Öztürk, 6 Eylül 1980'de Konya'da yapılan Kudüs mitingine gitmek üzere Ankara'daki evinden sabah erkenden çıkar ve bir daha geri dönemez. Arkadaşlarıyla birlikte miting için afiş asan Durmuş, etrafını saran askerlerin 'teslim ol' ihtarlarına ellerini kaldırarak uyar. Ancak bu sırada askerlerin kurşunlarına hedef olur ve kafasının arkasından tek kurşunla vurularak hayatını kaybeder. Öztürk'ün yanında bulunan arkadaşlarının anlattıklarına göre olayı gören vatandaşların da üzerine ateş eden askerler, cinayet mahallinden kaçar.

Darbeden sadece 6 gün önce meydana gelen cinayet, Konya mitinginde yaşanacakların habercisi gibidir. O gün İsrail'in Kudüs'ü ebedi başkent ilan etmesine tepki olarak Konya'da düzenlenen mitingde İstiklal Marşı'nın yuhalanması, şeriat sloganları gibi provokatif eylemler gerçekleştirilir. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Org. Ali Haydar Saltık da aylar sonra düzenlediği bir basın toplantısında mitingin 12 Eylül'e gelinmesinde bardağı taşıran son damla olduğunu söyler.

Cinayete kurban giden Öztürk'ün eniştesi Ali Küçükoğlu, yeğeninin öldürülmesini Konya mitinginin ilk provokasyonu olarak niteliyor. Cinayetle, miting sırasında büyük olaylar çıkarılmak istendiğini, ancak başta babası Numan Öztürk ve ailenin sağduyulu yaklaşımlarıyla bunun engellendiğini söylüyor. Mitingin 'baştan aşağıya provokasyonlara sahne olduğunu' vurgulayan Küçükoğlu, "İstiklal Marşı'nın yuhalanması, ayağa kalkılmaması ve atılan sloganlar, zaten bizim değerlerimize sahip olan insanların yapacağı şeyler değildi." diyor. Olay gününü de şöyle anlatıyor: "O gün sabah namazının ardından miting için Konya'ya gidecektik. Durmuş, 3 arkadaşıyla birlikte sabah namazı öncesi miting afişleri asmak için gitmişti. Sabah namazı için camiye gittiğimizde Durmuş'un öldürüldüğünü öğrendik. Olaya şahit olan arkadaşlarına göre oracıkta canını teslim etmiş. Askerler, kurşun seslerini duyup pencerelere çıkan mahalle halkına da ateş açıp evlerine girmeleri için tehdit etmişler. Apartmanlardan bakanlara gelişi güzel ateş açmışlar."

Olayın hemen ardından kanlı darbenin gerçekleştirildiğini hatırlatan enişte Küçükoğlu, bu nedenle 'cinayet'ten hesap soramadıklarını dile getiriyor ve ekliyor: "Dava açmak için bir avukatla çalışıyorduk. Çok geçmeden darbe oldu. Sıkıyönetim ilan edildi. Zaten hukuksuzluğun bini bir paraydı. O dönemde askere dava açmak kimin haddine. Kimi kime şikâyet edeceksiniz ki?.." diyor. (zaman)

HABERE YORUM KAT