1. YAZARLAR

  2. Mustafa Karaalioğlu

  3. Zirvenin başarı ölçüsü ne olacak?
Mustafa Karaalioğlu

Mustafa Karaalioğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Zirvenin başarı ölçüsü ne olacak?

22 Ocak 2009 Perşembe 02:52A+A-

Bazı sorunlar zannettiğimizden kolay çözülebilir, bazı çözüm yolları zannettiğimizden kısa olabilir. Bir türlü inmeyen toz bulutuna bakıp, düşmeyen tansiyona aldanıp da bir şekilde çıkış yolu bulmamız gerektiği gerçeğini ıskalamayalım.

Demokraside yaşamak ve o atmosferi eşit bir şekilde paylaşmak için bir yol mutlaka bulunacak...

Esasen yüksek gerilimle yaşamak da akla mantığa uygun bir hal değildir.

Cumhurbaşkanı Gül’ün yasama, yürütme ve yargıyı aynı masa etrafına toplaması bu açıdan önemli ve fonksiyon icra edecek bir adımdır.

Açılış törenlerinde tokalaşıp geçen insanların yüz yüze bakarak sorunlarını konuşmalarından söz ediyoruz. Sadece yasama ve yürütme ile yargı arasında değil, yargının kendi içinde de problem yaşadığını bir süredir gözlemliyoruz. Yani, diyalog her alanda ve her pozisyonda gerekiyor.

Türkiye için yasama, yürütme ve yargının gerilim ve çatışma hali içinde olmasından daha büyük bir maliyet unsuru yoktur. Sadece siyasal, sosyal, hukuki değil aynı zamanda ekonomik bir maliyet. Kaybolan yıllar, kaybolan kaynaklar ve yıpratılan insan gücü.

Daha sık olmalı

Cumhurbaşkanı, bütün tarafları aynı masanın etrafına oturtarak hayırlı bir geleneği başlatmıştır. Yılda bir kez değil özellikle şu sıralarda birkaç kez yapılmasında ve herkesin eteğindekini döküp, varsa zihninin arka planındaki kaygıları anlatmasında fayda vardır. Böylelikle kimsenin kelimelerin, kavramların arkasına saklanmasına da gerek kalmayacaktır.

Bu noktada Çankaya Köşkü’nün açıklamasındaki ‘hukukun üstünlüğü’ vurgusunun altını da çizelim. Hukuk gerçekten üstün olacaksa gerisini tartışmaya bile gerek olmamalı.

Herkesin, her fırsatta hukukun üstünlüğünü bir kalkan gibi ileri sürmesine rağmen hukukun yine galebe çalamamasının nedenini bulmamız gerekiyor. Gül’ün daveti bu nedeni bulmaya yardımcı olabilir.

Çünkü, herkesin zihninde bir ön yargı var, malum. Dün neler konuşuldu bilmiyoruz ama eğer herkes samimi biçimde muhatabına önyargılarını, kaygılarını ve hatta korkularını ilettiyse o neden de çözülmeye başlar.

Önce bildiriler kesilsin

Evet yapısal sorunlar var, evet anayasanın tabiatı gereği üreyen ve büyüyen problemler var ama sonuçta her kurum da kendi imajını yaratıyor. Sürekli bildiriler, arkası gelmeyen ‘sert’ açıklamalar, sahibi belli olmayan laflarla mesaj verme girişimleri vs. Bir an için bütün bunların olmadığını düşünelim, daha gerilimsiz, daha ılımlı ve doğal olarak daha demokratik bir Türkiye ortaya çıkacaktır. Hukuka ve yasamaya güven de o oranda artacaktır. Her erkin bir diğerine sicil amirliği yaptığı, bir puantör gibi takip ettiği sistemde, ne kadar hukukun üstünlüğünden bahsederseniz bahsedin manzara bellidir. Hukuk siyasallaşır, siyaset tepkisini kendini hukukun yerine koyarak gösterir. Veya tersi.

28 Şubat’tan miras o bildiri geleneği kırılmalıdır.

Kimin söyleyecek sözü hatta koyacak tavrı varsa bunu anayasanın önerdiği mekanizmayla tahakkuk ettirmesi; aksine davranışın çözüm üretmek şöyle dursun gerilimi artırmaktan başka bir işe yaramayacağını anlaması gerekiyor.

Zirve ne işe yaradı ve ya yarayacak bu elbette merak konusu ama benim ölçüm belli. Bildirisiz, açıklamasız bir düzene geçebiliyorsak en azından diyalog imkanıhala var demektir.

O zaman, ciddi gerilimler yaşamakla birlikte devletin zirvesi bir masanın etrafında yüz yüze oturup derdini anlatabiliyor; demek ki durum görüldüğü kadar kötü değil, diyebiliriz.

STAR

YAZIYA YORUM KAT