1. YAZARLAR

  2. Gültekin Avcı

  3. Yargıtay'ın Ergenekon planı
Gültekin Avcı

Gültekin Avcı

Yazarın Tüm Yazıları >

Yargıtay'ın Ergenekon planı

20 Mayıs 2010 Perşembe 05:34A+A-

Tarihî günler yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ciddi bir metamorfoz ve kırılma sürecindeyiz. 1950'de başladığı iddia edilen demokrasi sürecinin tasavvurdan gerçeğe dönüşmesine, gören gözler ve düşünen dimağlar şahitlik ediyor.

Gerçekten bundan 30-40 sene sonra bile bu metamorfoz tarihinin sebepleri ve dinamikleri üzerinde akademik çalışmalar yapılacak, Türkiye'nin otoriteryen bir yapıdan demokratik bir zemine nasıl evrildiği önemli platformlarda canlı bir tarih olarak anılacaktır.

Mücadele edenler ve direnenler... Bu dual görünüm her zaman her mecrada var olageldiği gibi bugün değişen Türkiye'de de en ekstrem şekilde karşımızda. Militer statüko ile demokratik değişim dilemmasında muhataralı bir süreç içindeyiz.

Militer ve otoriter bir cumhuriyet fikrinin en yaman müdafilerinden biri tabii ki Yargıtay... Hukuka, vicdana ve demokrasiye rağmen.

Hukuk ve kanun artık Yüksek Yargı için bir ayak bağı. Müdafaa ettiği mevziyi koruma hususunda illegal yollarla da olsa aşılması gereken bir set durumunda. Basına yansıyan ses kayıtlarında yüksek hâkim olduklarını zanneden ve adalet için birer kara leke olduklarının farkında bile olmayan gölgeler, bu gerçeği ve uğruna adaleti katlettikleri bir tabloyu açıkça ortaya koyuyorlar. Hiç utanmadan ve sıkılmadan...

Cihaner'i ve Orgeneral Saldıray Berk'i kurtarmak ve ayrıca tüm Ergenekon davasını yerle bir etmek için şehvetle ve sadakatle gayret ediyorlar.

Uzun metrajlı Ergenekon davası planı ise kimseler farkında olmadan şöyle şekilleniyor:

Bildiğiniz gibi Ergenekon operasyonu 12 Haziran 2007 tarihinde başladı. Balyoz, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Poyrazköy, Amirallere Suikast, İrtica Eylem Planı, Erzincan... soruşturma ve davalarının hepsi Ergenekon paketi içinde. Soruşturmanın tabiatı gereği teknik dinlemeler ve gizli tanıklar Ergenekon operasyonu ve davalarında tek mihenk taşı olmasa da fevkalade etkili ve belirleyici bir delil yelpazesi arz ediyor. Bu tür organize suçlarda delil bulmak oldukça zor ve tanık dinletmek fevkalade riskli olduğu için savcılar ve hâkimlerce usulü dairesinde teknik dinleme ve gizli tanık kurumları devreye sokuluyor. Bu da CMK açısından ve maddi gerçeğe ulaşmak için kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

Ortaya çıkan tabloda Ergenekon davası-davaları er geç bitince tabii olarak Yargıtay'a gelecek. Ve burada Yargıtay davaya gerekli makyajları kendi makyaj malzemeleriyle yapacak.

Önce devreye hemen girilebilecek konularda gereken yapılarak belirli tahliyeler sağlanacak ve yerel mahkemeler baskı altına alınacak. (Cihaner davasında olduğu gibi.) Tüm yüksek yargıdaki ve yerel mahkemelerdeki 'dava arkadaşları'yla birlikte...

Zira yaşananlar hukuk adamlığıyla değil ancak dava adamlığıyla izah edilebilir.

İstanbul başsavcısına çengel atılıp gerekenin yaptırılması bu minvalde. (Balyoz operasyonu yakalama ve gözaltı emirlerinin durdurulması, savcıların soruşturmadan alınması.)

SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?

HSYK 'üstüne düşeni' yaparak Türk hukuk tarihinde bir ilk olarak basından duyduğu kadarıyla ve Anayasa'nın 144. maddesine açıkça aykırı olarak Erzurum özel yetkili bölge savcılarının hepsini görevlerinden aldı. Bizzat HSYK üyelerinin de üyesi olduğu YARSAV kanalıyla duruşma salonlarında fiilen bulunarak hâkim ve savcıları tehdit edip sindirme girişiminde bulundu ve hâlâ bulunmakta... Dikkat buyurun, duruşma salonunda tüm hâkim ve savcıların tayin ve terfilerini belirleyen tek ve rakipsiz kurum olarak HSYK üyelerini de barındıran YARSAV var. Hem de CHP'yle kol kola...

Sonra teknik dinleme faaliyetleri ve kayıtları bu süreçte oluşturulan ve oluşturulacak içtihatlarla ağaç yaprağı haline getirilip tasfiye edilecek. Bu da gerçekleşti.

Daha sonra gizli tanık beyanlarının hukukî değeri biçilecek ve yok farz edilecek. Bu hususta da 'gereken' yapıldı.

Neticede Ergenekon'un kalan kısımları da dava Yargıtay'a gelince temizlenecek.

Bakın nasıl işliyor süreç:

1- Yargıtay 2009 yılında, yani Ergenekon operasyonunun başlamasından takriben 2 sene sonra hâkim kararıyla yapılan teknik dinlemelerin başkaca maddi delillerle desteklenmediği sürece kendi başına delil sayılmayacaklarına hükmederek ilk adımı attı.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, tuhaf bir şekilde 2009 yılında verdiği iki kararda telefon dinlemenin belirti delil olduğu ve başkaca delil ile desteklenmezse tek başına delil olamayacağı yönünde karar vermiştir.

Hâlbuki teknik dinlemeyi düzenleyen CMK 135. maddede ne deniliyor?

"Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda..."

Kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde etme imkânının bulunmaması. Zaten başka suretle delil elde etme imkânı bulunmayan bir durumda bu yola başvurulabildiğine ve mahkemenin böyle bir durumu kabul ederek teknik dinleme kararını verdiğine baktığımızda, Yargıtay'ın bu içtihadını nereye koyacağız? Ne diyor Yargıtay? Teknik dinleme yanında başka deliller ve bulgular da istiyorum diyor. Ama kanun başka delil imkânı olmayan bir durumu kabul ederek bu yolu açmış. Bunu dikkate almıyor. Yani bu içtihatla başka yollardan delil elde etme imkânı bulunmayan bir durumda, teknik dinlemeyi destekleyen başka deliller yoktur diyerek tüm Ergenekon soruşturma ve davasını bu yönüyle hiçe sayacak ve muhtemel mahkûmiyet kararlarını bozacak.

Neye rağmen?

CMK135'teki açık hükme rağmen... Yani kanuna aykırı bir içtihat oluşturup Anayasa Mahkemesi'nin yolundan giderek. Ergenekon davası bitip dava kendisine gelince de "Ben bu yönde daha önce emsal içtihatlar oluşturmuştum. Bu içtihatlar dikkate alınmadan ve teknik dinleme kayıtlarına delil muamelesi yapılarak verilen karar usulsüzdür" diyerek 'kendince işi çözecek'.

2- AİHM kararlarında, tanığı koruma amaçlı olarak meçhul bir hale getiren gizli tanık uygulamasına belirli şartların mevcudiyetiyle izin verilmektedir. Bu iznin verilmesindeki sebep, organize suçluluk ve terör suçları karşısında klasik ceza muhakemesi tedbirlerinin yetersiz kalmasıdır. Kısacası bu kurum Batı'da da mevcut olup bize özgü bir gerçek değildir ve kanımca fevkalade gerekli ve isabetlidir.

İĞFAL EDİLEN HUKUKUN GÖZ YAŞLARI

Zira biricik çocuğunuzu veya sevgili ana babanızı gözünüzün önünde öldüren bir katili, öldürme esnasında sizin dışınızda sadece bir kişi daha görse, ama katilin kim olduğunu kendi kimliğinin açığa çıkacağı ve kendisinin de zarara uğrayacağı kaygısıyla söylemekten korksa ve söylemese, gözünüzün önünde biricik sevgili varlığınızı öldüren canavarın elini kolunu 'delil yetersizliği' sebebiyle sallayarak adliyeden çıkıp gittiğini görseniz ne düşünürsünüz?

Her tanık gerçeği açıkça söyleyecek kadar cesur olmak zorunda değildir.

Üstelik gizli tanık dinlenebilecek suçlar de belirlidir: Müstakil suçlarda müebbet hapis ve alt sınırı 10 yıl olan suçlar, örgütlü suçlarda alt sınırı 2 yıl olan suçlar.

Hal böyleyken Yargıtay ikinci bir aşama olarak Ergenekon davasındaki gizli tanık ifadelerinin hukuki kıymetini yerle bir etmek için hedeflediği hamleyi yapmıştır. 2008 Kasım ve 2010 yıllarında... Yani Ergenekon operasyonunun başlamasından epey sonra...

Bu sene içinde Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gizli tanık beyanlarına dayanarak verdiği bir mahkûmiyet kararını bozan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, bozma gerekçesinde; tek başına gizli tanık beyanına dayanılarak hüküm verilemeyeceğini karara bağladı. Yargıtay 10. Ceza Dairesi de 2008 yılı Kasım ayında benzer bir karara imza atmıştı.

Hâlbuki CMK 58. madde ve gerekçesi ile 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu gizli tanık kurumunu, bu kuruma olan ihtiyacın sebebini açıkça ve şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ortaya koymuştur. Bu itibarla Yargıtay'ın gizli tanık beyanlarına istinaden karar verilemeyeceği istikametindeki 'içtihatları' kanunu aşmaktır ve hukuksuzdur. Kanunun amacını zorlayan ve aşan içtihatların oluşturulması mümkün değildir.

Ama Yargıtay için AİHM, Batı'daki gizli tanık kurumu, CMK, toplumda yaşanan ızdıraplar ve faili meçhuller çok da önemli değildir.

Hâlâ yalanlanmayan ses kayıtlarını düşünün...

Bu iki ana gelişme, Ergenekon operasyonunun başlamasından sonra hem de epey sonra üretilen Yargıtay inisiyatifleridir. Kendi ürettiği hukuksuz içtihatlara göre Yargıtay için gizli tanık veya teknik dinleme diye bir hukuki gerçeklik 'yok'tur. Böylelikle Yargıtay, Ergenekon davasının kendisine geleceği zamanı mekanizmasını kurmuş bir vaziyette beklemektedir.

İşte Yargıtay'ın 'yüce' adaleti...

İğfal edilen hukukun gözyaşlarını görmüyor musunuz?

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT