1. YAZARLAR

  2. Muhammed Nureddin

  3. Türkiye'deki başörtüsü kısıtlamasının minare yasağından farkı yok
Muhammed Nureddin

Muhammed Nureddin

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye'deki başörtüsü kısıtlamasının minare yasağından farkı yok

07 Aralık 2009 Pazartesi 16:49A+A-

İsviçre'deki minare yasağı dini özgürlüklere yönelik korkunç bir baskının habercisi. Türkiye'nin başörtüsünü İsviçre'nin minareye bakışıyla aynı şekilde ele almasıysa, bu Müslüman ülkenin alnında.

İsviçre minare inşaatını yasaklayan referandumla, Hıristiyan Batı’yla İslam toplumları arasında zaten gergin olan ilişkileri yeni ve tehlikeli bir tünele soktu; bu tünel, karikatür krizinden veya Salman Rüştü’nün Hz. Muhammed’i ve dini değerleri karalayan romanlarından daha tehlikeli. İsviçrelilerin girişimi her ülkede yaşanabilecek türden normal bir anlaşmazlığın ötesine geçerek, İslami sembollerin en belirginlerinden birine dokunuyor. Bu, inanca ve sembollerine yönelik skandal boyutta bir müdahale. Bu referandumun uluslararası siyasette tarafsız bir yöntem izleyen ve dünya savaşlarına katılmamış bir ülkede yapılmasıysa işi daha da tehlikeli kılıyor.

Bu, Hıristiyan Batılı toplumları İslam ve Müslümanlarla ilişkilerinde tahrik eden ve diğer Avrupa toplumlarını İslami değerleri hakir görmeye ve bu değerlerle alay etmeye cesaretlendirecek vahim bir mesaj gönderen zihniyetin olumsuz göstergesi. İsviçre’nin kararı, İslam’ın Avrupa’da yayılmasını engellemeyi hedefleyen gergin bir sürecin sert başlangıcı. Vatikan, çan kulelerinin yasaklanmasına denk olan referandumu reddetmeli. Avrupalılar kendileri için kriterler belirliyor ve ‘hasta adam’ oldukları gerekçesiyle bu kriterleri başka toplumlara yaymak istiyor. Onlara göre, dünyanın geri kalanı uygarlaşmaya ve medenileşmeye muhtaç olan ‘kızıl derililer’. Fakat Avrupalılar kavramları kendi arzularına göre tanımlayarak kendileriyle çelişiyorlar. Zira bireysel ve dini özgürlüklerini teminatı olması gereken laiklik bu özgürlüklere yönelik baskıya dönüşüyor.

Bu çelişkinin ve çifte standardın örneklerinden biri başörtüsü sorunu. Laik Avrupa rejimlerinden bazıları resmi kurumlarda ve bazı üniversitelerde başörtüsü yasakladığında aslında dini ve bireysel özgürlükler baskıya maruz kaldı. İslamiyet’te bir ruhban sınıfı olmaması nedeniyle bir din adamının sarığı dini bir değer olmayabilir, ancak başörtüsü Kuran’a göre dini farzlarındandır. Başörtüsünün okullarda, üniversitede ve resmi dairelerde yasaklanması bireysel özgürlüklere bir saldırı. Ayrıca bu yasağın İslami değerlere ve dinin temellerine karşı kuruntuyla yaklaşan ve hatta açıkça saldırgan bir tutum izleyen laiklik uygulamalarıyla kesinlikle bir ilişkisi yok.

Aynı zihniyetin iki farklı yüzü...

Başörtüsünün devlet daireleri, okullar ve üniversitelerde yasaklanmasının İsviçre’deki minare yasağının bir başka yüzü olduğunu söylemek mümkün. Eski ABD başkanı George W. Bush’un Haçlı zihniyetinden henüz kurtulmamış ülkelerde böyle bir yasağın belki ‘haklı’ bir gerekçesi olabilir. Ancak İslam’ın temellerinin çiğnenmesini neredeyse insanlık suçu seviyesine yükselten husus, Türkiye’deki laik siyasilerin başörtüsü gibi bir sorunu, İsviçrelilerin minare sorununa yaklaşımıyla aynı şekilde ele almaları.

Nüfusunun yüzde 99’unu Müslümanların oluşturduğu Türkiye’de başörtüsünün üniversiteler, okullar ve hatta devlet dairelerinde yasak olması, bu ayıbı şu ana dek ortadan kaldırmayan siyasi rejimin ve siyaset sınıfının alnında kara bir leke. İsviçre’den Türkiye’ye suç, iki yüzüyle -minare ve başörtüsü- aynı. Ayrıca bu suç, Hıristiyanlık-İslam ilişkileri açısından sanıldığından daha tehlikeli. (Katar gazetesi Şark, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 6 Aralık 2009)

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT