1. HABERLER

  2. HABER

  3. BİYOGRAFİLER

  4. Stalin faşizmi ve Sultan Galiyev’in susturulması
Stalin faşizmi ve Sultan Galiyev’in susturulması

Stalin faşizmi ve Sultan Galiyev’in susturulması

Sultan Galiyev'in ilginç hikayesi Sovyet zulmünün mahiyetini anlamak açısında oldukça önemli veriler sunuyor.

16 Mart 2021 Salı 18:56A+A-

HAKSÖZ HABER

Sultan Galiyev çok farklı bir isim. 1917 Devrimi içerisinde yer almış, komünist aynı zamanda Turancı eğilimlere sahip bir siyasi aktivist. Kafkaslar'daki Müslüman halkların birlikte yaşayacakları bir sosyalist devlet kurma idealine sahip olan Galiyev, İslam inancına da saygı duyulması gerektiğini ifade ediyor. Hatta bu konuda açıktan komünistleri eleştirmekten geri durmuyor. 

Taner Ay'ın Sultan Galiyev merkezli çalışması Sovyet rejiminin cürümlerini de gözler önüne seriyor. Stalin'e yönelik eleştirileri sebebiyle sürgün edilen Galiyev aynı zamanda inanılmaz işkencelerden geçiyor. Meşhur Gulag Takım Adaları'nın fikir babasının Stalin değil Lenin olduğunu aktaran Ay, Mustafa Suphi ile Galiyev arasında kurulmaya çalışılan ilişkinin de abartılı olduğunu aktarıyor.


Taner Ay / KARAR

Sultan Galiyev’in susturulması

Sultan Galiyev, 12 Aralık 1928 günü tutuklanmıştır. 14 Aralık günüyse Lyublanka’dadır. Çünkü, polis arşivi için cepheden ve profilden çekilen fotoğraflarına 14 Aralık 1928 târihi yazılmıştır. Aynı gün, tam 592 gün boyunca sürecek olan ifâde alma işlemi de başlar. Havasız ve aşırı derecede sıcak olan ifâde odalarında, şüphelinin gözlerine çok güçlü ışıldaklar tutulurdu. Bunlar odanın sıcaklığını daha da artırdığından, çoğu kez şüphelinin mesâmatından kan gelirdi. Soljenitsin, ifâde alma işlemleri esnâsında başvurulan 31 işkence yöntemini îzâh eder. Karpuniç-Braven ise, kendisine yapılanlardan ve başkalarından dinlediklerinden 52 çeşit işkence yöntemi saptamıştır.  

Tutuklananlara işkence yapmak için üst makamlardan izin alınmasına gerek olmadığından, kimin cânı biraz eğlenmek istiyorsa, Sultan Galiyev’e istediği gibi işkence yapabiliyordu. 1930 yılındaysa, Sultan Galiyev’in hastalığı hayli ilerlemiş, artık sürekli kan tükürmeye başlamıştır. Ama, aklını kaybetmemiş, arkadaşlarını satmamış ve işkencecilere hiç yalvarmamıştır.

Bu süre içinde onu sadece okulda kızı Gülnar’a arkadaşlarının ve öğretmenlerinin hâinin kızı muâmelesi yaptıklarını  öğrenmesi yaralamıştır. O da, ailesinin başına kendisinin yüzünden daha kötü şeyler gelmemesi için, karısından boşanma davası açmasını ve çocukları bir başkasının nüfusuna geçirmesini istemiştir. Fatma, kocasının sözünü dinlemiş ve 1 Aralık 1929 günü Sultan Galiyev’den boşanarak, kendisini ve çocuklarını 23 Ağustos 1930 günü Daşkin’in nüfusuna geçirmiştir.  

Sultan Galiyev ile birlikte 77 kişinin gözaltına alındığı soruşturma “Sultan Galiyevcilik Davâsı” ismiyle bilinmektedir. 28 Temmuz 1930 günü “Sultan Galiyevcilik Davâsı” sanıklarından 21’i hakkında kurşuna dizilmeleri, 11’i hakkında 10 yıl hapis, 24’ü hakkında 5 yıl hapis, 11’i hakkında 3 yıl hapis ve 9’u hakkında da merkezî ve millî bölgelerin dışında 3 yıl boyunca zorunlu ikamet cezâları verilir. Ancak, OGPU’nun 8 Ocak 1931 günlü kararnâmesiyle, 21 sanığa idâm cezâsı veren 28 Temmuz 1930 günlü kararnâme iptâl edilecek ve 13 Ocak 1931 günlü yeni bir kararnâmeyle de 20 sanığın idâm cezâsı 10 yıl GULAG mahkûmiyetine çevrilecektir.  

Sultan Galiyev’in partiden tasfiyesinin ve mahkûmiyetinin yegâne nedeni, Stalin’in millî mesele konusunda ona kindârlığıdır. Sultan Galiyev, Rusya Komünist Partisi’nin 10’uncu Kongresi’nde 1135 delegeye hitâben yaptığı konuşmada, Stalin’in millî mesele konusundaki yeni görüşlerine karşı çıkmış ve yüksek iktidar organlarına sadece bağımsız cumhûriyetlerden temsilcilerin girmesini şiddetle eleştirmişti. Stalin ise, millî mesele konusunda vaktiyle Sultan Galiyev gibi düşünmesine rağmen, 10’uncu Kongre’den önce Lenin’in ısrârıyla görüş değiştirmiş ve Sultan Galiyev’in itirâzâtını partiye karşı bir hakaret olarak kabûl ettiğini açıklamıştı.

Sultan Galiyev, 12’nci Kongre’de de, büyük devlet şovenizmine karşı mücâdeleyi “yerel milliyetçilik” şeklinde yorumlayan Stalin’i eleştirmeyi, “Yerel milliyetçilik de nedir? Eğer birileri büyük devlet şovenizmine karşı mücâdeleyi milliyetçilik olarak yorumluyorsa, söyleyeyim, bu onun anladığı anlamda milliyetçilik değildir, yalnızca büyük devlet şovenizmi oluşumuna karşı bir mücâdeledir,” şeklinde sürdürünce, Stalin’i çok öfkelendirir. Onun partiden ihrâcını ve GPU tarafından tutuklanmasını emreder. Bunun üzerine, GPU, 592 gün boyunca, Sultan Galiyev hakkında sahte deliller üreterek, onu hâin yapar.   

Sultan Galiyev’in 10 yıllık cezâsını çekmesi için gönderildiği Solovetsky Adaları, GULAG sisteminin içindeki en ağır çalışma kamplarından biriydi. Belgeler yetersiz olduğundan, GULAG kamplarına 1929 yılından 1953 yılına kadar kaç kişinin gönderilmiş olabileceğine ilişkin sadece tahmînler yapılabilmektedir. Ama, GULAG sistemini Stalin’in yarattığını söyleyenler, kesinlikle yanılıyorlar. 1929 ile 1953 arasındakinin anlamında bir kampın kurulması fikri Lenin’den çıkmıştır.

1919 yılında, Penza kentinin komünist yöneticilerine çektiği telgrafta, “parazitler” için kentin dışında bir toplama kampının kurulması emrini onun verdiği biliniyor. Solovetsky Adaları, GULAG sisteminde OGPU’nun ilk kampıydı. Yaz kış her zaman cehennemî bir soğuğun hüküm sürdüğü ve 6 ay gecenin 6 ay da gündüzün yaşandığı Solovetsky, Beyaz Deniz’in ortasındaki bir adalar topluluğuydu. Galiyev ismi 31 Ocak 1931 günü Arhangelsk’te kayda geçer.

Galiyev, verem hastalığının çok ilerlemiş olmasına ve ciğerlerinden artık sürekli kan gelmesine karşın, Solovetsky Adaları’nda ölmek niyetinde değildir. Durumunu Stalin’e birkaç satırla yazarak tedâvisi için tahliyesini ister. Dilekçeyi okuyan Stalin, muhtemelen, Sultan Galiyev’in GULAG cezâsının yarıya yakın bir süresini tamamlamış olmasından rahatsızlık duymuş ve bu düşmânını ortadan kaldıracak yeni bir mizansen için onun tahliyesinin kendilerine bu imkânı sağlayacağını düşünmüştür.

Stalin’in emriyle “verem hastalığının tedâvisi için” 22 Aralık 1934 günü Solovetsky Adaları’ndan şartlı tahliye edilerek Saratov Devlet Güvenlik Nezâreti’ne gönderilir. Ama, Galiyev’in hiç parası yoktur. Ağabeyinin Saratov’da ikamet ettiğini öğrenen Ufa’daki kızkardeşi Züleyha, ona biraz para gönderir. Bunun öğrenilmesi üzerine, kadıncağız gizli polis tarafından sorguya çekilir ve işinden atılır. Züleyha, iki çocuğu ile birlikte Ufa’nın kışında, işsiz, parasız ve ekmeksiz kalır. Yıllarca da iş bulamayacaktır.  

***

NKVD, 19 Mart 1937 günü, Saratov’daki bir evin bodrum katında, yaklaşık olarak iki buçuk yıldır, yataksız, yorgansız ve sobasız yaşayan Sultan Galiyev’i yeniden gözaltına alır. Beriya’nın 6 Nisan 1937 günlü ve 5245 sayılı emri gereğince de, Sultan Galiyev, 9622 sıra numaralı dosyasıyla birlikte Kazan’a gönderilir. Burada onu NKVD’nin tecrîd bölümündeki tek kişilik bir hücreye kapatırlar.

Günlerce uyutmazlar. İçi geçer gibi olsa, buzlu su doldurulmuş bir havuza atarlar. Ayaklarından baş aşağıya asarlar. Tekmelerle hayalarını patlatırlar. Yanak kemiklerini kırarlar. Galiyev gözaltındayken, 1930 yılında Daşkin ile evlenmiş olan eski karısı Fatma Erzina da bir gece yarısı NKVD tarafından evinden alınıp götürülür ve onu bir daha kimse göremez.

Galiyev ancak 8 ay sonra, 1 Aralık 1937 günü Kazan Hapishânesi’ne sevkedilir. Buradan da 16 Eylül 1939 günü 511 sayfalık dosyasıyla birlikte Moskova’ya gönderilir. Bu defaki işkencecileri “Vsevolod Rok” ismiyle tiyatro oyunları yazan Ruslaşmış Ermeni Merkulov, eski bir Çarlık subayı olan Gürcü Tsereteli, 136 kilo ağırlığındaki Gürcü Kobulov ve meşhûr sorgucu Rodos olmalıdırlar. Galiyev’in işkencelerine Beriya’nın da katılmış olması kuvvetle muhtemeldir.

Çünkü, Beriya, tutuklananlara işkence yapan yegâne Birinci Sekreter’di. Lubyanka’da tutukluların üzerinde kırdığı kalın sopalarıyla efsâneleşmişti. Sanki işkence yapmak ve hafif tombul küçük kızlara tecâvüz etmek için yaşayan bir adamdı. Galiyev, 8 Aralık 1939 günü,  kapalı bir oturumda yargılanır ve o gün saat 23.15’te hakkında idâm cezâsı kararı verilir.

28 Ocak 1940 sabahıysa Lefortovo Hapishânesi’ne Beriya gelir. Galiyev’i bir sandalyeye oturtmuşlardır. Lefortovo Hapishânesi’nin bodrum katından sadece bir el tabanca sesi yankılanır. Riyad Muhammediyev’e göre, Galiyev’i Beriya’nın kendisi, bazı kaynaklara göre de, oradaki korumalardan biri vurmuştur. Galiyev’in cânsız bedeni, 28 Ocak’ı 29 Ocak’a bağlayan gece, Moskova’nın yaklaşık olarak 24 kilometre dışında bulunan Kommunarka’daki bir toplu mezara gömülür.  

***

Galiyev’in ailesinin âkıbetine gelince, her şey yine Stalin’in bilgisi ve talîmâtı dâhilinde gerçekleşir. Oğlu Marad’ı 1943 yılında Arça’da bir tımarhâneye kapatırlar. Oradan bir daha çıkamaz. İki yıl sonra da öldüğü söylenir. İlk karısı Ravza’dan doğma Reside 1948 yılında Sibirya’ya sürgüne gönderilir. Açlıktan saçları ve bütün dişleri dökülür, bir deri bir kemik kalır.

Gülnar da, partide muteber bir adam olan kocasına rağmen, 1949 yılında Krasnoyarskiy’e sürgüne gönderilir ve orada bir gardiyanın kendisine tecâvüz etmesi üzerine bunalıma girerek intihâr eder. Ortalıkta Galiyev ailesinden kimse kalmayınca, Stalin huzûra kavuşur.   

Galiyev’in kuramcılığına hiç değinmeyeceğim. Bulunabilen yazılarının tamamı yayımlandığından, merâk edenler okuyabilirler. Ama, Galiyev’in, hep bir Bolşevik olarak kaldığını ve millî mesele dışındaki konularda Lenin-Troçki-Stalin zihniyetinden köktenci bir kopuşu yaşamadığını söyleyebilirim.

Çünkü, hepsi de, Marxçı münevverân değil, Marxçı müminlerdiler. Galiyev millî mesele çatışması esnâsında bu Marxçı müminlerden koparak, belki bir Marxçı münevver olma aşamasına kadar gelmiştir ama, Marxçı müminlerin OGPU ve GULAG üzerine inşâ ettikleri sistemleri, hiç kimsenin Rusya’ya özgü meselelere ilişkin görüş ve tartışma geliştirmesine ve de bu tartışmalardan Marxçı münevverânın doğumuna izin vermeyecektir. 

***

Son olarak, Galiyev’in Mustafa Suphi ile ilişkisinin, çarpıtılarak, millî meselede fikir birliği içinde oldukları uydurmasına dönüştürüldüğünü söyleyebilirim. Oysa, Galiyev ile Mustafa Suphi sadece iki defa karşılaşmışlardı. İlki, 1918 yılının yaz mevsiminde, Haziran ayının sonunda veya Temmuz ayının ilk üç günü içindedir. İkincisiyse, 5 Kasım 1918 günü yapılan ve 42 delegenin katıldığı Birinci Müslüman Komünistleri Kurultayı’ndadır.

Bu kurultayda, Mustafa Suphi bir delegedir, Galiyev ise Yalimov ve Yarusalin ile birlikte kurultay başkanlığını yapmıştır. Bir daha da görüşmemişlerdir. Ayrıca, Mustafa Suphi’nin dönüş târihine kadar, Mustafa Suphi’yi millî mesele konusunda etkileyecek bir Galiyev- Stalin çatışması da yoktu.  Aksine, Galiyev ile Stalin arasındaki çatışmanın başlangıcı, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının fecî âkıbetlerinden sonradır.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum