Mehmet Çağdış

Mehmet Çağdış

Yazarın Tüm Yazıları >

Srebrenitza

10 Temmuz 2008 Perşembe 16:40A+A-

11 Temmuz 1995’de Kasap Ratko Mladiç ve adamları tarafından insanlığın kurşuna dizildiği, kezzaplarla yakıldığı, toprağın torbalar dolusu ceset yığınları haline dönüştürüldüğü, genç kızların ve kadınların benliklerinin ve bedenlerinin kirletildiği yıkımdır Srebrenitza.

Emperyalist batının ikiyüzlü politikalarının ve mavi görüntüsünün son çeyrek asra damgasını vurmuş karanlık yüzüdür Srebrenitza.

Sekiz binden fazla erkek, kadın, çocuğun ipini koparmış Sırp çakalları tarafından acımasızca katledilişleridir Srebrenitza.

Sadece insanlığın belleğinden sonsuna dek silinmemesi, sildirilmemesi gereken kötü bir film değil; insanlıktan çıkışın da gerçek resmidir Srebrenitza.

Kana susamış “Akrep” sürülerinin masumiyeti her anlamda yok ettiği soykırım günüdür Srebrenitza.

Barbarlığın kitabını yazan Sırp ordusunun modern dünyanın gözleri ve aymazlığı önünde yetmiş iki saatte kökünden kazımaya and içtiği ve bu andının gereği olarak azgın köpekler gibi silahsız, savunmasız kadınlara, çocuklara, erkeklere ve yıkıntıyı anlamsızca seyredebilen şehirlere tecavüzüdür Srebrenitza.

Avrupa’nın ortasında, BM’nin Hollandalı güçlerinin gözü önünde şehri ele geçiren Sırp canilerin bir merkezde topladıkları kadın ve erkekleri teker teker ayırdıkları, bir kısmını oracıkta öldürdükleri, bir kısmını ormana götürüp diri diri toprağa gömdükleri, otobüse koşmalarını söyleyip peşlerinden açtıkları yaylım ateşiyle kadınları dalına veda eden kuru yaprağa çevirdikleri trajedidir Srebrenitza.

2. Dünya Savaşı’nı ve Nazi kamplarını gündemde tutanların, Yahudi soykırımını dillerinden düşürmeyenlerin, ABD’nin, AB’nin ve modern! Batı’nın iki yüzlülüğüdür Srebrenitza.

Sırp botları altında onurları ezilen Boşnak’ın, kahrından intihar eden kızların, kayıpların ardından sokak sokak yavrum diye aranan anaların adıdır Srebrenitza.

İnsanlığın bittiği, sözün bittiği, dünyanın bittiği; acının, gözyaşının, yürek yangısının sürdüğü zamandır Srebrenitza.

Saatlerin durduğu, zamanın kilitlendiği, 12 Temmuz 1995’in 14 Temmuz’a gidip gidip döndüğü, milenyuma beş kala filmin takıldığı andır Srebrenitza.

Bünyesindeki askerlerin oluşturdukları koridorlardan Sırp Polis Şefi’nin kontrolünde ölüme gidenleri lüzumsuz sürüler gibi izleyen; Irak’a, Afganistan’a özgürlük! sevdasıyla dünyayı yangın yerine çevirmekten geri durmayan Birleşmiş Milletler’in maskesinin düşüşüdür Srebrenissa.

Bir çocuğun ağlaması, kundakta ki bebeğin çığlığı, gözünün önündeki vahşete karşı çaresizliği boğazına düğümlenen babanın, kahroluşun ve Bosna’nın yıkılışıdır Srebrenitza.

Haberleri izlemek için televizyonu açtığında on yıldır ardından gözyaşı döktüğü küçük oğlunu gören, zayıflamışlığına ve bitkinliğine hayıflanan, Sırp Çentiklerin gençlerin bir kısmını kurşuna dizmesini ağıtlarla izleyen, oğlunun zalim kollar arasında götürüldüğü anda onunla göz göze gelen bir annenin televizyon ekranlarına “yardım, yardım” diye atılışı ve yere yığılışıdır Srebrenitza.

Ormana kaçarken yada askerlerin kolları arasında bilinmedik bir sefere götürülürken gördüğü oğlunun, kocasının göz beklerine takılan son halini hala diri tutan bir annenin feryadıdır Srebnenizza.

On yıldır her gün aynı acıyı yaşayan, çocuklarının büyüyüp düğünlerini yapma hayalini diri tutarken, bir yandan da mezarlarını bulma umuduyla her gün yollara düşen babanın arayışıdır Srebrenitza.

Mezarını arayan cesedin adı, ceset dağlarına çevrilmişliğine isyan eden toprağın serzenişidir

Srebrenitza.

Taşsız mezarların, mezarsız taşların, tarihine kan bulaştırılan bir milletin acısıdır Srebrenitza.

Ağıtın ve gözyaşının, unutmamanın ve unutturmamanın adıdır Srebrenitza.

Selviya Feyziç’in gözleriyle bakılınca nasıl unutulur Srebrenitza:

“1995’in altıncı ayına geldiğimizde Sırplar artık iyice azmıştı. Solutuşa köyüne girdiler. Çember giderek daralıyordu. 6 Temmuz sabahı büyük gürültülerle uyandık. Tanklar sokaklardaydı. Srebrenitsa’da panik başlamıştı. Civar köylerden dumanlar yükseliyor, sokaklarda insanlar öldürülüyordu. 10 Temmuz’a geldiğimizde kocam ‘Artık ayrılıyoruz.’ diyerek benimle ve çocuklarla vedalaştı. Sabah erken Tuzla yoluna çıkıyorsunuz demişti. Sabah erkenden bütün halk BM askerlerinin bulunduğu fabrikaya doğru gittik. Yanımda kızım Elvisa, oğullarım Elvis, Roma ve 14 aylık kızım Adisa vardı. Fabrikada ve civarında 15 bin kişi olmuştuk. BM askerleri vardı ama hiçbir şey yapmadılar. Genç kızlara tecavüz etmeye başladılar, bazı erkekleri fabrika önünde kurşuna diziyorlardı. Allah’tan tek dileğim bir arada ölmekti. Sırp komutan Mladiç geldi ve hiçbir şey olmayacak dedi. Fakat inanmıyorduk çünkü erkekler öldürülüyor, kızlara tecavüz ediliyordu. 12 Temmuz sabahı onlarca kamyon ve otobüs geldi. Erkekleri alıkoydular. Sırp ve BM askerleri koridor oluşturmuştu otobüs yolunda. Sırp askerleri arasında Zlatan ve Cvetin isimli iki komşumu gördüm. Bize küfrederek tekmeler savuruyordu. Bir otobüsün koridorunda zorlukla yer buldum. Çocuklarım ağlıyordu. Sımsıkı ellerini tuttum. Sırpların taşladığı otobüs Bratunats’a doğru yola çıktı. Yol boyunca otobüsleri durduran Çetnikler bazı erkekleri indirip kurşuna diziyordu. Bizim arabayı kullanan komşumuz Milan Miçiç adlı şoför kapıyı açıp, ‘Benim için de öldürün.” diye bağırdı. Sırplar genç kızları da arabalardan indiriyordu. Teyzemin kızı da aynı arabadaydı ve onu da indirip tecavüz ettiler.”

En azgın hayvanların şehirlere indiği, insanlığın tatile çıktığı, üç bitmez gün ve sonsuza yakılan ağıttır Srebrenitza.

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum