1. YAZARLAR

  2. Mustafa Karaalioğlu

  3. Sözün başladığı yerdeyiz
Mustafa Karaalioğlu

Mustafa Karaalioğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Sözün başladığı yerdeyiz

08 Temmuz 2010 Perşembe 10:28A+A-

Her büyük sorun birbirine benzer. Siz, gerçeği ne kadar görmek istemezseniz o kadar büyür, o kadar çözümü zorlaşır. Tafra yapmak, küçümsemek ve canınız yandıkça bağırmak neticeyi değiştirmez. Sorun büyümüşse onu yok saymak sadece gerçeği daha da acılaştırır. Hastalıklar da böyledir... O yüzden erken teşhis çok önemlidir.

Türkiye, bugüne kadar yapmaması gereken her şeyi yaparak Kürt meselesini büyütmüştür ve çözümü de zorlaştırmıştır.

Kabul edelim ki konu daha başlangıcında, yani Osmanlı’da dahi zordu; o zamanlar da bir meseleydi. Cumhuriyet ise Osmanlı’dan devraldığı bütün dini ve etnik mirası yıllar içinde eline yüzüne bulaştırarak işi daha da zorlaştırmıştır. “Yapılmaması gereken her şey” sistemli bir şekilde yapıldığı için sorun iyice kana bulandı.

Büyük çoğunluğumuz da maalesef ne denli büyük bir problemle karşı karşıya olduğumuzu akan kan sayesinde kavrayabildi.

“Bir avuç eşkiyanın, aslında dağ Türkü olan Kürtlerle aramızı açma çabası” retoriği iflas etti. Önce, Kürtlerin varlığını kabul ettik, ardından onların da bir kültürleri olduğu gerçeğini.

Tekrar etmekte fayda görüyorum. Eğer bu gerçek 20 yıl önce kabul edilebilseydi ve mesela bugün atılan adımlar 10 yıl önce atılabilseydi karşı karşıya bulunduğumuz problem ve en önemlisi de terör bu boyutta olmayacaktı. Dahası, üzerine titrediğimiz kardeşlik bu kadar zarar görmeyecekti.

Yani, TRT Şeş’i zamanında açsaydık, köy isimlerine iade yolunu zamanında açsaydık, Kürtçe propagandaya izni zamanında verseydik, mahkumları analarıyla Türkçe konuşma mecburiyetinden zamanında kurtarsaydık vs...

Bununla birlikte geç kalınmış olması yapılmalarına gerek olmadığı anlamına gelmez. Aksine, son dönemde yapılanlar; yani açılım başlığı altında atılan adımlar Türkiye’yi daha büyük bir felaketten kurtarmıştır.

Hükümet, PKK’yı muhatap almadan, bölge halkının ihtiyaçlarına doğrudan cevap veren politikasıyla Türkiye devletinin bölge halkını ilk kez eşit yurttaş olarak benimsediğini göstermiştir.

Son dönem saldırıları tam da bu politikayı sabote etmeyi amaçlamaktadır. Hükümetin PKK’yı muhatap almadan bölge halkına seslenen demokratikleşme politikası, terörü ölümcül bir saldırıya yöneltmiştir. Adım adım genişleyen demokratik hamleler karşısında elinde silah olan bir örgütün başka bir seçeneği yoktur.

Dolayısıyla, terörle açılım arasında ilişki kuranlar ironik bir şekilde haklıdırlar. PKK’nın son dönem saldırıları demokratik açılıma bir cevaptır. Türkiye’nin soruna her zaman ve sadece güvenlik önlemleriyle yaklaşacağı ezberine iman eden bir örgüt durumun değiştiğini gördüğünde can havliyle silaha sarılmaktadır.

Şu halde karşı hamlenin ne olacağı da bellidir. Daha fazla demokratikleşme, Kürtleri sorun üzerinde düşünmeye sevkedecek daha sabırlı bir yol haritasında ısrar etmek.

Bunu sadece son bir ayda yaşadıklarımız değil, 30 yılın tecrübesi de zorunlu kılıyor.

Bu öyle bir tecrübedir ki Genelkurmay Başkanı’na “26 yılda 30 bin PKK’lıyı öldürdük, 10 binini yaraladık, istatistiki olarak onları 5 kez yendik” dedirterek, “30 bin Kürdü öldürdük” diyen Orhan Pamuk’la bir başka açıdan aynı noktaya getirir.

Konuşmak, sorunun derinliğini göstermek, tartışarak gerçeği bulmak yanlış değildir. Kimse hain olmadığı gibi, kimse de bir başkasından daha vatansever değildir. Dün, daha fazla kanla bu sorunun çözüleceğine inananlar bugün özeleştiri yaparken de yüreksiz değillerdir.

Belki, duymaktan hazzetmeyeceğimiz ne varsa duyacağız, sorunu ondan sonra çözeceğiz.

Genelkurmay Başkanı “sözün bittiği yerdeyiz” diyor. Hayır, öyle değil. Aksine, sözün başladığı yerdeyiz.

***

AYM’NİN KARARI

Anayasa’nın 148. maddesi Anayasa Mahkemesi’ne hiçbir surette içerik denetimi yetkisi vermiyor. Dolayasıyla mahkemenin kısmi iptale dahi yetkisi yoktur. Bu yetki aşımı, arkası kesilmeyen tartışmalara yol açacaktır.  

Ancak, karar bir kez daha gösterdi ki bu ülkede değişim de kolay değil. Elimizde hala reform niteliği taşıyan bir paket var. O yüzden referanduma verilecek destek Türkiye’nin demokrasiyi hangi şiddette talep ettiğinin de bir ölçüsü olacaktır.

YAZIYA YORUM KAT