1. YAZARLAR

  2. SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

  3. Sırtlan, kurt ve tilki, ‘Irak paylaşımı’nda..
SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Yazarın Tüm Yazıları >

Sırtlan, kurt ve tilki, ‘Irak paylaşımı’nda..

18 Ocak 2007 Perşembe 22:45A+A-

Hikâye bu ya; sırtlan, kurt ve tilki ava çıkar ve bir geyik, bir kuzu ve bir de kaz avlarlar.. Sırtlan kurda der ki: ‘-Şunları âdilâne bir şekilde taksim et, göreyim seni..’

Kurt, ‘-Efendim, geyik zât-ı âlinizin, kuzu benim, kaz da tilkinin..’ der.. Sırtlan kurda bir pençe atar, yüzü-gözü, kan-revan içinde kalır.

Sırtlan sonra tilkiden ister, ‘âdilâne’ bir taksimi.. O da, taksim eder: ‘Efendimiz, kahvaltıda kazı, öğleyin geyiği.. Akşam da biraz hafif olması için, kuzuyu.. Bize de arta kalanlardan, kemiklerden bir şeyler verirsiniz..’ Sırtlan, ‘Aferin tilki, sen hangi hukuk fakültesinde okudun, nereden öğrendin bu âdilâne taksimi?’ der..

Tilki, ‘Efendim, ben herhangi bir hukuk fakültesinde filan okumadım, biraz önce, kurdun halini gördüm de oradan öğrendim, bu yüksek hukuk anlayışını..’ der..

Bush’un ve bütünüyle USA emperyalizminin ‘hukuk anlayışı’ da işte böyle bir şey!.

Amerikan emperyalizmi, bırakınız - 1 koyup 5 almak hayâlindeki- ‘Turgut Özal Türkiyesi’ni; 1991 / Irak- Amerika Savaşı’nda kendisiyle birlikte hareket eden Mitterand Fransası’nı bile, savaş sonrasında kenara itivermiş ve sadece İngiltere’yle, yani ‘anglo-sakson’ tamahkârlığıyla oturmuştur, ‘talan ve yağma sofrası’nın başına ..

CHP Gen. Başk. Baykal, Hükûmet’i, ‘Türkiye’nin Irak’a girmesi ve menfaatlerin korunması için -teşvik değil- tahrik ediyor..’ Ne de olsa sorumluluk makamında değil ya, ‘şöyle olsaydı, böyle olurdu..’ diye muhtemel çıkar hesabları yapıp, ağzına gelen lafı ‘sallıyor..’ Türkiye Meclisi’nce reddedilen ‘1 Mart 2003 Tezkeresi’nin ‘aslan payı’nı da kendisine ayırarak..

Halbuki, Amerikalılar hâlâ da, o ‘redd’i, ‘iyi bir teşkilatçı’ olarak bildikleri Erdoğan’ın, ‘tarafdarmış gibi gözükerek ince hesablarla gerçekleştirdiği’ konusunda ısrarlılar.. (Ama, burada CHP’nin de hakkını yememek gerekir.. Hele Kemal Derwish gibi, Amerika’yla sıkı-fıkı ilişkiler içinde olan birisi de dahil, hiç fire vermeden tam kadro, Amerikan beklentilerine ‘Hayır!’ dediler ve böylece, ‘Gül Hükûmeti’ kuruluş merhalesindeyken, Amerika’ya giden Gen. Kur. Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün ‘paraf ettiği’ açıklanan 100 sahifelik bir ‘askerî protokol’ gereği verilen sözün siyasî ‘hayır’ zemini hazırlanmış oldu..)

Şimdi ise, Türkiye, 80 yıl hatırlamadığı türkmenlerin hukukunun korunmasını ileri sürerek, gerçekte ise ‘petrol aşkı’ uğruna, Kerkük üzerinde sözsahibi olmaya çalışıyor. Bununla, hem ‘türkçü nasyonalistler’in memnun edilmesi, hem laik rejimin güçlenmesi ve hem de halkın ekonomik sıkıntılarının giderilmesinin imkan dairesine gireceği umuluyor..

Amma, unutulmamalıdır ki, Amerikan emperyalizmi, Irak’ı işgal etmiştir ve Irak’a yapılacak herhangi bir askerî harekât, Amerika ile karşı karşıya gelmeyi kaçınılmaz hale getirir..

Kaldı ki, orada, Amerika+ İsrail güçbirliği odağı, bölgedeki mevcud rejimlerin herbirisiyle savaşması için, bir terör odağını, yıllardır beslemekte ve onu her duruma göre kullanacak şekilde hazır tutmaktadır. Ve unutulmasın ki, TSK, bu terör odağının iç uzantılarına karşı bile, 20 yılı aşkın zamandır, kesin netice elde edememiştir..

Böyleyken, ordusunu ve temel savunma sistemini Amerikan silah sistematiğine göre kurmuş ve hattâ generallerinin tayin ve terfilerinde bile, hangi NATO odaklarının etkili olduğu gerçeği bir yanda; dış siyasetini 200 yıldır Batı’ya yanaşma ve son 60 yıldır da Amerika’ya dayanma şeklinde, -tek taraflı- bir ‘stratejik ortaklık’ temeline oturtmuş bir Türkiye’nin bu konuda, sadece iç siyaset etkenlerine ağırlık vererek hareket etmesi, bir ‘macera’ olmaz mı?

Ve yine unutulmamalıdır ki, yeni kuruluş merhalesinde olan körpe ‘İran İslam Cumhûriyeti’ni emperyalist güçler adına da bertaraf edebilmek ümidiyle girdiği savaştan eli boş çıkan Saddam, Kuveyt’le sürtüşmeye karar verdiğinde, Amerika’nın muhtemel tepkileri için sondaj yapmış ve Bağdad’daki USA elçisi’nden , ‘dostlar arası ihtilaflara girilmeyeceği’ şeklinde bir mesaj alınca, bu beyanın ‘azmettiriciliği’ni fark edemeyip, iştahla Kuveyt’i işgal etmiş ve Ortadoğu’nun Osmanlı’nın safdışı edilişinde, 1918’lerde çizilen haritasının yetersizliğinden yakınan Amerika’nın eline, altın fırsatları altın tepsi içinde sunmuş ve sonra da, o ‘bâziçe’de, oyunda, sadece Irak ülke ve halkı değil; kendisi de yanmıştır. Bütün bölgede meydana gelen nice dalgalanmalar da cabası..

Başbakan Erdoğan, geçen haftaki konuşmasından sonra, evvelki gün, konuşmasını biraz düzeltmek gereğini duymuş olmalı ki, Irak’da sadece türkmenlerin değil, kürdüyle, arabıyla, şiî ve sünnîsiyle bütün halkların ‘kardeşlerimiz olduğunu’ hatırlatmak gereğini duymuş ve Baykal’ın teşvik gibi gözüken tahriklerini ‘sorumsuzluk’ olarak nitelemiştir..

Erdoğan’ın bu hassasiyetini koruması ve geliştirmesi umulur..

Yoksa, 1991 başında, Turgut Özal’ın, ‘TSK’ya Musul’a yürümesi’ emrini verdiği zaman; zamanın Gen. Kur. Başkanı Necîb Torumtay’ın ‘Hayır!’ deyip istifa ediş örneği ve ondan sonra gelen Doğan Güreş’in de, Özal’a yine, ‘Irak’a girmek mes’ele değil de, oradan çıkmak nasıl olur?’ diye direnmesindeki gibi bir tuhaf tablo da yaşanır ki, o da TSK’nın ancak, iç siyasette etkili olduğu ve ‘28 Şubat’ları yapabileceği gibi bir görüntüye daha bir zemin hazırlar.

Ki, dünkü yazımda, ‘İran İslam Cumhûriyeti’ni ve İslamî cereyanları etkisizleştirmek için, Suudî, Ürdün ve Mısır rejimleriyle bölgedeki şeyhlik ve emîrliklerin, Amerikan şemsiyesi altında, NATO benzeri yeni bir savunma paktı etrafında birleştirilmesi çabası’na değinilmişti. Hemen arkasından, bu ülkelerden 8’inin, (Suûdi, Ürdün, Mısır, Katar, Kuveyt, Birl. Arab Emirlikleri, Bahreyn ve Umman’ın), ‘İran’a söylüyormuş gibi yaparak, gerçekte ise, Ortadoğu’da, Amerika’nın istemediği bir düzenlemeye kalkışmak isteyen herkese karşı bir ‘gözdağı’ niteliğindeki ortak açıklaması çıka-geldi.. Ve bu açıklamayı USA Dışbakanı C. Rice’ın huzurunda, Kuveyt Dışbakanı okuyor ve ‘Bu ortak bildiride, Körfez ülkeleri ve ABD, bütün ülkelerin Irak'ın iç işlerine karışmaktan kaçınmasını ve Irak'ın bölgesel ve uluslararası güçler için bir savaş alanı haline gelmesinin engellenmesini istiyor.’ deniliyordu. Yani, sırtlan, ‘âdâletli bir taksim’ istiyor..

Niceleri ise, hâlâ, ‘Amerika+ İsrail’le işbirliği’ yapan Barzanî ve diğerlerinden yakınmakla meşgul.. Sanki, Türkiye ve bölge ülkelerinin pek çoğu da, 50 yıldır aynı utancın pençesinde değilmiş gibi..

e-mail: [email protected]

YAZIYA YORUM KAT