Daha sonra Cennet'ine girdi ve kendisine zulmederek: "Bunun hiç yok olacağını sanmam." dedi. Kıyamet-saati'nin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım. Kehf 35-36
O adam bahçelerini "Cennet" olarak kabul ediyordu. Bu nedenle o, kendilerine servet ve güç verildiğinde bu dünyada iken cenneti yaşadıklarını ve başka bir cennete ihtiyaçları olmadığını sanan anlayışsız insanlar gibi davranıyordu.
Gurura kapılan mevki-makam, mal-mülk sahipleri dünya tutkunları; kendi aralarındaki ilişkilerde gözönünde bulundurdukları değer yargılarının, öte dünyada, yüceler aleminde de kendileri için geçerli olacaklarını sanırlar. Yeryüzünde insanlara karşı büyüklük tasladıklarına göre gökte de ayrıcalıklı bir konuma sahip olduklarını düşünüyorlar.
Evet, âhiret hayatını inkâr eden ve sadece dünya için yaşayan kâfirler böyle düşünür ve böyle konuşurlar. Fakat akıbetleri hiç de düşündükleri gibi olmaz.
FİZİLALİL KUR’AN
Cennetlerini dünyada yiyip bitirenler elbette öbür taraftaki cennetlerini kaybetmenin azgınlığı içinde buradaki cennetlere sıkı sıkıya sarılacaklardır. Elbette buradaki cennetler hatırına Allah’ı unutacaklar, Allah’a kulluğu unutacaklar ve kendilerini mülkün sahibi bileceklerdir. Kendilerini hayata ve mülke etkin ve yetkin bilecekler ve şöyle diyeceklerdir: Bu bahçem hiçbir zaman harâp olmaz, olamaz diyecek ve bu inancı, bu zannı, sonunda onu kıyâmetin kopacağını da yalanlamaya kadar götürecektir. Diyecektir ki kıyâmetin kopacağını da hiç sanmıyorum.
Evet dikkat ediyor musunuz?
Dünya sevgisi, mal mülk tutkusu ve elindekilere güvenerek onlarla duyduğu bu gurur adamı nereye kadar götürüyor? Adam gurur ve kibir içinde bahçesinin içine giriyor. Ya da işte şirketinin içine giriyor, saltanatının içine giriyor, makamına giriyor. Kendisinde güç ve kuvvet görerek gurur ve kibir içinde, nefsine ve çevresindekilere zulmeder, tepeden bakar olduğu halde: Ben gerçek güç ve kuvvet sahibiyim! Bütün bunların sahibi benim! Bu gücümün, bu saltanatımın, bu çevremin, bu kredimin, bu hayatımın sahibi benim ve artık ben bu mülkün batacağına da inanmıyorum!
Fakat ne malı, ne tayfası, ne bağı-bahçesi ne de serveti bulunan yoksul arkadaşı daha kalıcı, daha üstün değerlerle onur duyuyor, inancı ve imanı ile onur duyuyor, huzurunda tüm alınların yere kapandığı yüce Allah’a dayanıp güveniyor. Kendisine bahşedilen nimetten dolayı şımaran, gurura kapılan arkadaşının gururunu ve şımarıklığını kınayarak cevap veriyor.
BASAİRUL KUR’AN