Hüsnü Aktaş: Mısır, Gerçek Devrimin Eşiğinde…

Vahdet Vakfı Başkanı Hüsnü Aktaş, Mısır'la ilgili Haksöz Haber’e konuştu…

Yılmaz Bilgen / Haksöz-Haber

Hüsnü Aktaş ile yönetim kurulu başkanı olduğu Ankara’daki Vahdet Vakfı’nda konuştuk.

Müslümanların öncelikli gündemi olan Suriye direnişi ve Mısır’da yaşanan drama dair vurgularda bulunan Hüsnü Aktaş, "darbeci ve diktatör katillere itaati alçaklık" olarak nitelendiriyor.

Haksöz Haber: Bir yıl gibi bir iktidar döneminin ardından oynan oyunlar ve ardından gelen askeri darbeyi siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hüsnü Aktaş: Esasen zahiren şer gibi gözüken birçok hadisenin hayır barındırma potansiyeli de taşıdığı malumdur.1990’ların başında yaşadığımız FİS (İslami Selamet Cephesi) tecrübesinin acı tecrübesi hafızalarımızdaki yerini korumakta. Cezayir’in İslami Selamet Cephesi’nde olduğu gibi büyük bir halk desteğiyle iktidara gelen İhvan-ı Müslimin üyesi Muhammed Mursi‘de benzer yöntemlerle yönetimden alaşağı edildi. Fakat Mısır farklı bir tecrübeydi ve geçmişte olan hatalardan ders alarak kendisini kafirlerin insiyatifine terk etmedi şu ana kadar… Meydanlarda verdiği velayetin mahkum edilmesinin hesabını soran kalabalıklar var elhamdulillah…

- Mursi tarafından göreve getirilen Genel kurmay başkanının ihaneti, Mısır’da yaşananların en önemli boyutunu teşkil ediyor sizin bu konudaki yorumunuz nedir?

- İhvan-ı Müslimin siyasi anlamda ülke yönetimini ilk kez tecrübe ediyor. Mısır, Hüsnü Mübarek döneminde yoğun bir ABD-İsrail işbirliği içerisinde idi. Bunun en bariz örneği de Wikileaks belgelerinde ismi; Ömer Salamon olarak geçen Ömer Süleyman’ın 24 yıl Mısır istihbarat başkanlığı görevini yürütmesidir. CIA ve MOSSAD hesabına çalışan bu kişinin Hüsnü Mübarek istifa etmeden önce Cumhurbaşkanı’nın tüm yetkilerini devralacak kadar nüfus sahibi olduğu unutulmamalıdır.

2011 yılında yaşanan ve devrim olarak ifade edilen olayların aslında bir devrim olmadığını da söylemek gerekir. Zira asker ve devrimle özdeşleşemeyecek karanlık odaklar bu yaşananlarda aktif görev alarak Mübarek’ten vazgeçtiler ancak statükonun oyunda kalmasına da zemin hazırladılar.

Nitekim Müslüman Kardeşler teşkilatının kurucusu Şehit Hasan El Benna’nın torunu prf. Tarık Ramazan şu tespitte bulunuyor: ‘Mısır, ordusu siyasete dönmedi. Zira siyaseti hiç terk etmemişti. Hüsnü Mübarek’in devrilmesi, yeni nesil subayların sivil hükümet perdesi arkasında yeni tarzda siyasete girmelerine izin veren askeri bir hükümet darbesiydi’…

Mısır da darbeyi gerçekleştiren Abdulfettah Sisi’ninde kuzey Sina’da Askeri istihbarat servislerinde görev yapmış ABD ve İsrail’le ilişkileri iyi biri kişi olduğunu da altını çizelim.

- Tüm bu olup bitenlerde siyasi tutum olarak Hürriyet ve Adalet partisi ne gibi stratejik hatalar yaptı bu bir yıllık süreçte?

- Öncelikle Mursi yönetiminin Milli diyaloğ söylemleri etrafında muhalefete hiçte hak etmediği ayrıcalıklar tanıdığını söyleyebiliriz. Mesela ekonomi, uluslar arası çevrelerin kuklası Baradey’in adamı El Mursi Hicazi’ye emanet edilmişti. Yine Savunma Bakanlığının Sisi gibi gri noktaları fazla olan birine tahsis edilmesi gibi. İktidarı gereğinden fazla paylaşma hatasının bedeli de ağır oldu. Tüm bunlar tecrübe eksikliği, iyi niyet ve saflıkla açıklanabilirse de 80 yıldır varlığını sürdüren İhvan hareketi ve dünya Müslümanları için olumlu kazanımlarda sağlayacaktır.

- Selefi Nur partisi ve Ezher şeyhininde darbenin yanında saf tutmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Mısır’lı Müslümanlara tankların namlusunu çeviren zorbaların emellerine hizmet eden ve kendilerini ‘selefi’ olarak nitelendiren ‘Nur Partisi’nin yöneticileri, efendilerinin izinden giderek ABD ve müttefiklerinin safında yer almışlardır. Yine Ezher Şeyhinin, ’Mecelle-i Ahkamı Adliyye’de yer alan ‘Ehveni Şer’ anlayışını keyfine göre yorumlaması ve silahlı zorbaların yanında yer alması da başlı başına bir felakettir.

- Direnişin seyri ve sonuçları üzerine öngörüleriniz?

- Meydanlar Darbecilerin hesaplarını alt üst ederek bozacak tek etken olarak önümüzde durmakta. Eve dönmeyen bu direniş başta asker olmak üzere bir çok alanda çözülmelere sebebiyet verecektir. Mısır ordusu %40 oranında Şazeli tarikatına intisaplı askerden oluşmaktadır. Buna farklı İslami grup üyelerini de eklediğimizde direniş meyvesini verecek ve Mısır halkı yeniden özgür iradesiyle şekillenen bir Mısır’a kavuşacaktır. Bu meydanlar Mısır’ın hakiki devrime gebe olduğunun işaretidir.

Netice olarak şunu söyleyebiliriz. General Abdul Fettah Sisi ve çetesinin Mısır’ın seçilmiş Cumhurbaşkanını Mursi’yi köşeye sıkıştırmak ve darbe ortamının oluşması adına her imkanı seferber ettiği malumdur. Mısır karanlık bir tünele sürüklenmekle kalmamış, tarihte görülmemiş bir ihanete de şahitlik etmiştir. Mutaassıp bir Hıristiyan olan Adli Mansur’un darbe sonrası Cumhurbaşkanlığına atanması da olayların boyutunu yeterince gösterir mahiyetedir.

Müslüman Mısır halkının kendilerine ihanet eden silahlı zorbalara ve o zorbalara ve efendilerine boyun eğecek kadar ‘şerefsiz’ olmadıklarına inanıyorum. Mutlaka bu ihanetin hesabı sorulacaktır…

Son söz: Halkı Müslüman olan coğrafyalarda yaşanan çalkantıların-katliamların amacı bellidir. Türkiyeli kardeşlerimiz Suriye, Mısır, Afganistan, Irak, Burma, Arakan, Maynamar, Doğu Türkistan, Çeçenistan, Dağlık Karabağ, Tunus, Libya, Cezayir ve ne kadar zulüm gören coğrafya varsa daha fazla tepki göstermeli ve yardımlarını esirgememelidir. Müstekbirlere ve onların uşaklarına ayakta olduğumuzu ve kardeşlerimizi unutmadığımızı daha yüksek sesle haykırmalıyız.

Göstergeler o yöndedir ki Emperyalist iştah oynanan oyunların finalini Türkiye’de yapacaktır. Hazırlıklı ve uyanık olmalıyız…

 

Röportaj Haberleri

Siyonist lobi baskı ağını nasıl inşa ediyor?
İsrail sosyal medyayı ve teknolojiyi dezenformasyon için nasıl kullanıyor?
"Kaybettiğim bacağım bana şahitlik etsin"
“Filistin meselesi kuvvetle çözülür”
"Cemaatle yapılan iş ferdî yapılandan kat kat bereketlidir..."