Gazze'de ekmek artık bir hazine, açlık ise günlük bir katil

Biz yetişkinlerin, o biraz daha fazla alabilsin diye sessizce öğünlerimizi atladığımızı bilmiyor. Tek bir parça ekmeğimiz kalmadığında, bir köşede sessizce hıçkırıyor, uyuyamıyor.

Ahmed Dremly’nin Middle East Eye’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


Aylarca süren kıtlığın ardından Filistinli aileler, fiyatların hızla yükseldiği ve açlığın bombalar kadar kesin bir şekilde can almaya devam ettiği bir ortamda, her gün un için mücadele etmek zorunda kalıyor.

İsrail'in Ekim 2023'te Gazze'ye savaş açmasından bu yana, ailem ve ben bir zamanlar kuzey şeridinde bulunan evimizin yakınlarında kalmaya devam ettik.

Yardımdan mahrum kalan ve ciddi gıda kıtlığı yaşayan ilk bölgelerden biri olarak, soykırımın başlamasından sadece bir ay sonra, - Kasım 2023'ten Haziran 2024'e geçici ateşkes ilan edilene kadar acı verici bir açlık dönemi yaşadık.

Un bittiğinde, hayatta kalmak için hayvan yemi ve bozulmuş beyaz unla ekmek pişirmeye başladık.

Elimizde kalan az miktardaki erzakla geçinmeye çalıştık. Kaçan komşularımızın ve akrabalarımızın yıkılmış evlerini aradık, bazen birkaç kutu bezelye, nohut, bakla ve un bulduk.

Ancak tüm bunlar ilk aylarda tükendi. Savaş 665 günden fazla sürdü ve elimizden her şey alındı.

İlk açlık dalgası ne kadar acı verici olsa da, İsrail'in 18 Mart'ta ateşkesi bozmasından bu yana yaşadığımız kitlesel açlık çok daha kötü.

Günlük açlık

Dün, buradaki birçok kişi gibi, ailemizin de yiyecek hiçbir şeyi yoktu.

Yedi yeğenimin yemek isteyen çığlıklarıyla uyandım. İlk yaptığım şey, telefonumun haber akışını kontrol etmekti. Manşetler ve siyasi tartışmalar arasında, gerçek bir ateşkesin ya da en azından gıda kamyonlarının girişinin bir işaretini duymayı umuyordum.

Her gün aynı umutsuz haberler içimizi kemiriyor.

Kız kardeşlerime yiyecek bir şey olup olmadığını sordum, bunun retorik bir soru olduğunu biliyordum. Birbirimize sadece açlıktan değil, kendimize bir zamanlar yiyeceklerin var olduğunu ve eskiden seçeneklerimiz olduğunu hatırlatmak için soruyoruz. Cevap hep aynıdır: sessiz, kederli bir gülümseme.

Gazze sokaklarında satın alabileceğim bir şeyler aramaya çıktım. Birkaç saat sonra, elim boş dönerken, uzaktan kıyafetleri un tozuna bulanmış genç bir adam gördüm. Nereden geldiğini hatırladım: sözde “Gazze İnsani Yardım Vakfı” (GHF). Unu vardı - ama soyulmaktan korktuğu için saklıyordu, beyaz toz örtüsünün gömleğinin içinde sakladığı hazineyi ele verdiğinin farkında değildi.

Gazze işte böyle bir yer haline geldi: bazen silahlı çetelerin sokaklarda yiyecek kaptığı bir yer - ya fahiş fiyatlarla satmak için ya da sadece kendileri de açlıktan öldüğü için. Yiyecekler altın gibi kaçırılıyor. Genç adam bana şöyle dedi: “Bir kilogram beyaz un 200 şekel (60 dolar).” Şaşırmadım bile. Fiyatlar burada tüm anlamını yitirmiş.

İnsanlar bir çuval un için hayatlarını tehlikeye atıyor. BM insan hakları ofisine göre Mayıs ayından bu yana 1,000'den fazla Filistinli Gazze Şeridi'nde gıdaya ulaşmaya çalışırken İsrail güçleri tarafından öldürüldü, bunların çoğu Amerikalı bir yüklenici tarafından işletilen dağıtım bölgelerinin yakınlarında gerçekleşti.

Ölümcül yardım

BM insan hakları ofisine göre, Mayıs sonundan bu yana Gazze'de en az 1,373 Filistinli, çoğunlukla Amerikalı yükleniciler tarafından işletilen dağıtım alanlarının yakınında yiyecek ararken İsrail güçleri tarafından öldürüldü.

GHF'den un almayı başaranlar, buradaki insanların başka seçeneği olmadığı için istedikleri fiyata satabileceklerini biliyorlar. Bazıları sadece ilaç almak ya da nakliye ücretini ödemek için satıyor. Diğerleri ise bunu bir iş olarak görüyor ve insanların açlığından kâr ediyor.

Bunu bile karşılayamayan birçok kişiyi düşünerek 2 kg beyaz un aldım. Ancak 2 kg ailem için ancak bir öğün yemek yapıyor.

Yaklaşık 1 kg'dan dokuz somun ekmek çıkıyor. Evde, yerinden edilen ve şu anda bizimle birlikte barınan akrabalarımız da dâhil olmak üzere 18 kişiyiz. Ekmek olsa bile yanında yiyecek bir şey yoktu.

Eve dönerken mercimek satan bir adam buldum. Başka bir adam son 2 kg'ı almak üzereydi ama beni beklerken görünce geri çekildi ve 1 kg almama izin verdi - 100 şekel (yaklaşık 30 $) gibi fahiş bir fiyata. Poşeti göğsüme bastırdım ve dikkat çekmemek için hızlıca siyah plastik bir torbanın içine soktum.

Daha sonra şeker aramaya başladım. 76 yaşındaki büyükannem Kamila şeker hastası. Geçen hafta kan şekeri düşüklüğü nedeniyle iki kez bayıldı, bu nedenle durumunu dengelemeye yardımcı olmak için biraz şeker bulmam şarttı. Pahalı olacağını biliyordum ama az da olsa satın almak için çaresizdim.

Saatlerce yürüdükten sonra sokağın bir köşesinde oturmuş, altın bir terazide dikkatle şeker tartan yaşlı bir adam buldum. Ayrıca sağlık riskleri nedeniyle birçok ülkede yasaklanmış bir madde olan yapay tatlandırıcı sodyum siklamat satıyordu. Ben gerçek şekeri seçtim: 80 gramı 40 şekel (12 dolar). Tam 1 kg 500 (yaklaşık 150 $) tutuyor.

Un ve mercimek için 550 şekelin (162 $) üzerinde harcama yaptım. Paraya ulaşmak için bir aracıya 400 şekel (118 dolar) daha ödedim. Bu, bir ailenin bir günlük yiyeceği için yaklaşık 1.000 şekel (neredeyse 300 dolar) demek - normal şartlar altında son derece yetersiz bir miktar.

Savaş başlamadan önce Gazze'deki herkes için gıda çok daha uygun fiyatlıydı. Hiçbir zaman bir gurme olmadım ama sağlıklı yemekler yedim ve düzenli olarak egzersiz yaptım. Spor salonuna giderdim ve günde üç öğün dengeli yemek yerdim.

Meyve en sevdiğim atıştırmalıktı. Sabahları muz, elma, turunçgiller ve bal - ardından bir fincan kahve - verimli bir gün için bana enerji vermeye yeterdi. O günlerde Gazze'de herkes hiç düşünmeden meyve yerdi. Toprak cömertti: portakal, çilek, incir, hurma - her şey bol bol yetişirdi.

Şimdi Gazze'deki tarım alanlarının çoğu İsrail saldırıları nedeniyle yok edildiğinden tatlarını zar zor hatırlayabiliyorum.

Sessiz ölüm

Yiyecek alamadığım günler çok olsa da, ben hala "şanslı" olanlar arasında sayılıyorum. Gazeteci olarak ücretli bir işim var. Batı'da bana düzenli mali destek sağlayan bir bağış kampanyasına sponsor olan bir müttefikim var.

Aile üyelerim de dâhil olmak üzere pek çok kişi, yakacak odun olarak kullanmak üzere mücevherlerini, gardırop ve ahşap masa gibi mobilyalarını sattı ve son eşyaları olan sandalye, yatak, battaniye ve mutfak gereçlerinden vazgeçti ya da sadece yiyecek satın almak için borçlandı.

Eve geldiğimde beş yaşındaki yeğenim Tia ve diğer çocukların ilk sorusu şu oldu: “Bizim için ne getirdin?” Onlara un getirdiğimi söyledim. Sevinçleri ve küçük gülümsemeleri sanki onlara hazine getirmişim gibi hissettirdi.

Savaştan önce bazı yemeklere nasıl burun kıvırdıklarını, onları yemeyi reddettiklerini ve bunun yerine en sevdikleri alternatifleri istediklerini hatırladım. Şimdi ise beyaz un görünce heyecanla zıplıyorlar.

Bu çocuklar ve Gazze'deki beş yaşın altındaki diğer çocukların çoğu, savaştan önce hayatın nasıl olduğunu neredeyse hiç hatırlamıyor. Onları bir gün bunun sona ereceğine, bombardımanın duracağına ve korkusuzca uyuyabileceklerine ikna etmeye çalışıyoruz.

Onlara hayatın sadece bir yerden başka bir yere kaçmaktan ibaret olmadığını, yeniden oyun oynayacaklarını, okula gideceklerini, bahçelerde koşacaklarını, oyun parklarını ve restoranları ziyaret edeceklerini, tatlı, meyve ve gerçek yiyecekler yiyeceklerini söylüyoruz.

Sanki onlara masal anlatıyormuşuz gibi bize bakıyorlar. Bazen bizi suskun bırakan basit sorular soruyorlar - aptalca oldukları için değil, gerçekleri açıklamak çok acı verici ve çok karmaşık.

Altı yaşındaki Muhammed bir keresinde bana şunu sordu: "İsrail restoranı neden kapattı? Ben sadece döner yemek istiyorum."

Ve günler sonra, açlığımızın başka bir köşesinde Tia vardı. Hiçbir şey sormadı. Sadece küçük ekmek parçasını ikiye böldü ve bir parçasını yastığının altına sıkıştırdı, sabaha kadar büyüyebileceğine inanıyordu.

Biz yetişkinlerin, o biraz daha fazla alabilsin diye sessizce öğünlerimizi atladığımızı bilmiyor. Tek bir parça ekmeğimiz kalmadığında, bir köşede sessizce hıçkırıyor, uyuyamıyor. Annesi Lina'ya yiyecek bir şeyler için yalvarıyor. Ona sunabildiğimiz tek şey su ve bir avuç mercimek çorbası.

Bu artık sadece açlık değil, yavaş ve sessiz bir ölüm. Gazze'de açlıktan ölüyoruz.

*Ahmed Dremly, Mondoweiss, Palestine Chronicle, The Electronic Intifada ve Al-Monitor'da yazıları yayınlanan Gazze merkezli bir gazetecidir.

Çeviri Haberleri

Gazze'deki soykırım, ellerine mal oldu ancak o çok daha fazlasını kaybetti
Sadece sözde bir ateşkes
İsrail'in Gazze'deki soykırımı dijital yok oluşla nasıl genişliyor?
İsrail sömürgeciliğini korumak, onun işkence uygulamalarına da sahip çıkmaktır
Filistin bayrağı Londra'da dalgalanırken Arap ufukları bomboş