Taksim Meydanı AKM önünde toplanan Müslümanlar burada "Siyonistlerin Gardiyanı Hüsnü Mübarek Türkiye'den Defol!", "Gazze Haykırıyor: Refah Kapısını Açın!", "İsrail ile İşbirliği Suçtur!" yazılı pankartlar açarak Taksim Tramvay Durağı'na doğru sloganlar ve tekbirlerle yürüdüler. Protesto yürüyüşü Hamas flamaları, direniş önderlerinin posterleri ve "Firavun Mübarek Siyonistlere Hizmet Etmeye Utanmıyor musun?", "Ey Çağdaş Firavun, Gazzeli Çocukların Kanında Boğulacaksın!" yazılı dövizler taşıdılar.
Tramvay durağı önünde basın açıklaması yaparak Siyonist işbirlikçi Mübarek'i Türkiye'de görmek istemediklerini belirten Müslümanlar, öfkeli sloganlarına devam ettiler. Topluluğa hitaben konuşan Kenan Alpay, Hüsnü Mübarek ile Olmert'in ya da Siyonist Dışişleri Bakanı Livni'nin gelmesi arasında fark görmediklerini belirterek; işbirlikçi hainlerin de en az katiller kadar suçlu olduklarını ifade etti. Gazze'deki İslami direnişin aleyhinde faaliyet gösteren tüm işbirlikçileri protesto ettiklerini söyleyen Alpay, İslami direniş ile dayanışmanın sorumluluğuna dikkat çekti.
Bir diğer konuşmacı Kazım Sağlam ise Mübarek'ten diktatörlük ve zorbalığı bırakarak halkının sözünü dinlemesini istedi. Sağlam, halkının gözünde diktatör bir işbirlikçi olarak anılacak olan Hüsnü Mübarek'e, bu hain tutumundan vazgeçmesi çağrısında bulundu.
Sık sık tekbir getirilen eylem boyunca "Firavun Mübarek Türkiye'yi Terk Et!", "Hain Hüsnü Türkiye'den Defol!", "İşbirlikçi Mübarek (Enver) Sedat'ı Unutma!", "Firavunlar Tek Tek Hesap Verecek!", "Halid İslambuliler Hesap Soracak!", "İşbirlikçiler Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!", "Kahrolsun İşbirlikçi Hainler!", "Yaşasın Küresel İntifada!", "Mısır Diktası İsrail'in Kuklası!", "Abluka Kırılsın, Refah Açılsın!", "Siyonist Elçilik Kapatılsın!", "Hamas'a, Cihad'a, Direnişe Bin Selam!", "İstanbul'dan Gazze'ye Direnişe Bin Selam!"
HAKSÖZ-HABER
Fotoğraflar: Muharrem Baykul
HAKSÖZ-HABER
BASIN BİLDİRİSİNİN TAM METİNİ:
Siyonistlerin Gardiyanı Hüsnü Mübarek'i Türkiye'de Görmek İstemiyoruz!
11 Şubat 2009
İşgalci İsrail tam 3 hafta boyunca Gazze'de, tüm dünyanın gözleri önünde vahşice, hunharca bir katliam sergiledi, açık bir insanlık suçuna imza attı. İsrail'in işlediği bu suçlara Batılı güçler yanında bölgedeki bazı işbirlikçi rejimler de destek oldular; kardeşlerimizin katline katkı sundular. Mısır yönetimi ise tüm bu insanlık suçlarının icrasında İsrail'in bir numaralı destekçisi konumundaydı. Çağdaş Firavun Hüsnü Mübarek bu süreçte ihanetini zirveye çıkardı ve bomba ve füze yağmuru alıtndaki Gazze halkının yaralılarının dahi dışarı çıkmasına izin vermeyerek Refah sınır kapısını kapalı tuttu. İşte Siyonist çetenin bu suç ortağı sözde barış görüşmeleri yapmak adına bugün Türkiye'ye geliyor.
Gazze'ye yiyecek, ilaç ve diğer insani yardım malzemelerinin girişini engellemek için Refah sınır kapısında İsrail adına muhafızlığa soyunan; Gazze'nin adeta tek nefes borusu haline gelmiş tünelleri bombalayan; ağır yaralı ve hastaların dahi çıkışını engelleyerek tedavi edilemediğinden ötürü sayısız Filistinlinin ölümüne sebep olan; Gazze'ye gönderilen yardımları kapılarda bekleten; Mısır halkının Gazze'yle dayanışma amacıyla yaptığı eylemleri şiddetle bastırarak, binlerce kişiyi gözaltına alan ve siyonist abluka sürecinde üstlendiği gardiyanlık rolüyle yaşanan trajedinin baş mimarlarından olan Mübarek'in Türkiye'de ya da bir başka ülkede gerçekleştireceği görüşmelerde Filistin halkı lehine bir tutum takınmasını, Gazzelileri rahatlatacak bir girişimde bulunmasını beklemek ne yazık ki mümkün değildir.
Bugüne dek uygulayageldiği bölge politikalarıyla ABD ve İsrail'in tetikçisi rolünü üstlenen Mübarek'in, süregelen vahşete ortak olmasının temel nedeni İslami hareketlerin yükselişinden duyduğu kaygıdır. Başta kendi ülkesi Mısır olmak üzere bölgede ve hassaten de Filistin'de İslami hareketin güçlenmesini engelleme telaşıdır. Mübarek'in gerek Avrupa'da gerekse de Ortadoğu'da gerçekleştirdiği ziyaret ve görüşmelerin temel hedefinin bu kaygılar etrafında geliştiği açıktır.
Bu noktada Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın, Mübarek'in ziyaretine ilişkin olarak sarfettiği "Mısır'ın çözüm için önemli bir ülke olduğunu ve çalışmalarını takdir ettiklerini, bölge ülkelerinin ve uluslararası toplumun hep birlikte, ateşkesin sürdürülebilirliğini sağlamak için çalışmaları gerektiği"ne ilişkin sözleri gerçekçi olmaktan uzaktır. Mısır'ın çözümün değil, zulmün ve dayatmanın bir parçası haline geldiği aşikardır. Bu yüzden Türkiye'de yapaılacak görüşmelerde Mısır'dan ne beklendiği yuvarlak sözlerle değil açıkça ortaya konulmalıdır
Mübarek, Arap Liderler Zirvesi'nde katliamın tüm sorumluluğunun Hamas'a ait olduğunu söyleyen kişidir! Dolayısıyla arabulucu değil, bizatihi taraftır! Avrupa ülkelerinde tura çıkarak bağımsız bir arabulucu gibi ortalıkta dolaşması ancak belli şartlara bağlı olarak ciddiye alınabilir! Nitekim Gazze'de "ateşkes" ve Ortadoğu'da "barış" adı altında, İsrail'in dikte ettiği, Hamas'ın silahsızlanması ve ambargonun devamı dayatmaları çerçevesinde politika geliştirmektedir. Bu tutumda ısrar, desteği değil, olsa olsa protestoyu gerektirir; çünkü zillet ve işbirliği Gazze'deki insani trajedinin sürgit devamından başka bir amaca hizmet etmemektedir.
Ablukadan katliama uzanan Gazze trajedisinin baş sorumlularından ve Siyonist İsrail'in gardiyanlığı görevini üstlenmiş olan Mübarek'in günahlarını hafifletebilecek tek seçeneği vardır ve Türkiyeli yetkililer de kendisinden bu adımları beklediklerini somut olarak ortaya koymalıdırlar. Bu da Refah Sınır Kapısı'nın şartsız açılması; Filistinlilere dünyanın dört bir yanından uzanan yardımların engellenmemesi; siyonistlere ve emperyalistlere hizmetkarlıktan başka bir anlama gelmeyen direnişi çevreleme ve tecrit etme politikalarından vazgeçmesidir.
Filistin Dostları