Tatvan Crater Oteli Ersin Sönmezler Konferans Salonunda yapılan bölge Özgür-Der istişaresine Diyarbakır, Batman, Bingöl, Muş, Hasköy, Van ve Tatvan Özgür-Der şubeleri katıldı. Ayrıca İstanbul merkezden Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya da toplantıya eşlik etti. Toplantı, bölgesel dinamiklerin daha yakından değerlendirilmesi ve şubeler arası koordinasyonun güçlendirilmesi açısından önemli bir zemin sundu. Katılımın geniş olması, bölgedeki duyarlılığın ve çözüm iradesinin canlılığını ortaya koydu.

İstişare toplantısı iki oturum şeklinde düzenlendi. İstişarede Kürt meselesi ve çözüm süreci; güncel Durumun Değerlendirme konuları görüşüldü. Her iki oturumda da katılımcıların farklı perspektifleri, sürecin daha kapsamlı ele alınmasına imkân sağladı. Mevcut toplumsal atmosferin değerlendirilmesi ve geleceğe yönelik güven inşası üzerinde özellikle duruldu.

İstişare toplantısı Tatvan Özgür-Der şube başkanı Metin AVA’nın selamlama konuşması ile başladı. AVA konuşmasında, istişarenin bizler için öneminden bahsederek, Tatvan Özgür-Der olarak böyle anlamlı bir toplantıya ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını ifade etti. İstişare toplantısının bölgemize ve tüm İslam coğrafyasına hayır ve bereket getirmesini temennisinde bulundu. AVA, konuşmasında ayrıca, bölgedeki sivil koordinasyonun ne kadar önemli olduğuna işaret ederken, toplumsal barışın güçlenmesi için ortak çabanın gerekliliğine vurgu yaptı.

Birinci oturuma Muş Özgür-Der başkanı Erdal EKER moderatörlük yaptı. Çözüm sürecinde mevcut durum, kazanımlar ve aksaklıklar; Çözüm sürecinden bu yana siyasal ve toplumsal değerlendirme; Yeni dönem için dersler, imkânlar ve sorumluluklar ele alındı.

Bu oturumda çözüm sürecinin toplumda oluşturduğu rahatlama, bölgede çatışmasızlık ortamının sağladığı sosyal normalleşme ve ekonomik hareketlilik gibi olumlu etkiler dile getirildi. Ayrıca, sürecin sekteye uğramaması için tüm tarafların sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiği vurgulandı.

Öğleden sonra yapılan ikinci oturuma Batman Özgür-Der şube başkanı Ramazan ÇELİKAL moderatörlük yaptı. Geleceğe dair imkânlar, sorumluluklar; İstişare ve işbirliği mekanizmaları, ortak akıl ve eylem çerçevesi; Sekülerleşme ve milliyetçiliğe karşı kimlik ve aidiyetin muhafazası görüşüldü. Bu oturumda katılımcılar, sürecim kurumsallaşması için istişare mekanizmalarının düzenli hale getirilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, bölgesel sorunların çözümünde ortak aklın ve sivil çabaların belirleyici rol oynadığı ifade edildi.

Kürt sorunun temelinde Kemalizm'in dünya görüşünün olduğunu, ırkçı milliyetçi bir anlayışın bu sorunu doğurduğunu ifade edildi. Son 40 yıldır bölgede yaşanan olaylar her iki tarafa da çok büyük kayıplar verdi. Katılımcılar, tarihsel arka planın doğru tahlil edilmesinin çözümün derinleşmesi açısından elzem olduğunu belirtti. Geçmişte yaşanan acıların tekrarlanmaması için toplumsal hafızanın sağlıklı şekilde ele alınması gerektiği vurgulandı.

Bugün AK Parti ile başlayan süreç bir çözüme doğru gitmekle beraber, sürecin riskli olduğunu, sürecin sekteye uğramasını isteyen kesimlerin olduğu hatırlatıldı.

Buna rağmen sürecin devam ediyor olması, toplumda umut verici bir atmosfer oluşturduğu ifade edildi. Diyalog kanallarının açık tutulması ve karşılıklı güvenin güçlendirilmesinin, risklerin minimize edilmesinde etkili olacağı dile getirildi.

Türkiye'de Kemalist paradigma aşılmadıkça kalıcı bir çözüm beklemek imkânsızdır. Müslümanlar olarak çözüm sürecine adalet ve merhamet çerçevesinde yaklaşmak zorundayız. Özgür-Der camiası olarak dün olduğu gibi bugün de sorunun kalıcı çözümü için elimizden gelen gayreti göstermeliyiz. Konu ile ilgili atılan adımları desteklemeye devam edeceğiz. Çözüm sürecine verilen destek sadece siyasi bir tutum değil, aynı zamanda insani ve İslami bir sorumluluk olarak ele alınmalıdır. Sivil yapıların sürece katkısı önemsenmelidir. Silahların susması, PKK'nın kendini fesh kararı kazanım olarak görmeli, sürecin sağlıklı yürümesi için bize düşen sorumluluğu adil şahitler olarak yerine getirmeye gayret etmeliyiz.

Toplantının genel değerlendirmesinde, bölgede yeniden çatışma ortamına dönülmemesi gerektiği, silahların susmasının toplumsal yaşamda önemli iyileşmeler sağladığı ve bu kazanımların korunmasının hayati olduğu belirtildi. Bu çerçevede, sürecin istikrar içinde ilerlemesinin hem bölge halkı hem de ülke geneli için ciddi bir fırsat oluşturduğu ifade edildi.