1. YAZARLAR

  2. Melih Altınok

  3. Özlü bir teşekkür bekliyoruz
Melih Altınok

Melih Altınok

Yazarın Tüm Yazıları >

Özlü bir teşekkür bekliyoruz

01 Nisan 2011 Cuma 18:01A+A-

Ankara’da kafalar karışık; kaygılar adeta “kötüye davetiye çıkartmamak” için alçak sesle dillendiriliyor. Kulislerde şu olasılıklar dolaşıyor: İlki, dört yıldır Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz’ün özel yetkilerinin alınması, dava kapsamındaki bazı tutuklamalar nedeniyle kamuoyunda hükümete karşı oluştuğu iddia edilen olumsuzluğu dağıtmak için gerçekleştirilen bir imaj operasyonun parçası olduğu yönünde.

Bu iddiaya göre Öz’ün yetkilerinin alınması, daha ileri reform adımları atmadıkları için eleştirdiğimiz her somut olayda hükümet yetkililerinden aldığımız “Sansasyon yaratmadan reform yapıyoruz” gerekçesinin bir gereği.

Diğer senaryo ise, bu operasyonda, üçüncü dönemde hükümet kurmaya hazırlanan AKP’nin askeri vesayetle daha “makul” sınırlar içerisinde bir ilişki yürütmek için vites küçültme kararı almasının ve kısmi bir “uzlaşma” aramasının etkili olduğu üzerine kurulu.

Kuşkusuz demokratlar ilk olasılığa inanmak istiyorlar.

Ancak Başbakanın, Cumhurbaşkanının ya da hükümete yakın yargı bürokratlarının “devlette devamlılık esastır, bu süreç şahıslara indirgenemez” türünden fazlasıyla alışık olduğumuz “resmi” beyanları demokrat kamuoyunu tatmin etmekten çok uzakta.

Evet, Eski Başsavcı Aykut Cengiz Engin’n yerine Turhan Çolakkadı’nın atanması, Gölcük’teki aramaları cesaretle yürüten Fikret Seçen’in yetkilerinin korunması kuşkusuz ki olumludur.

Biz de biliyoruz, Öz gitti diye bu dava tümden sumen altı edilecek değil elbette. Ama soruşturma sürecinin mehteran adımlarına dönüşmesi ve kapsamlı bir şekilde derinleştirilmesi sürecinin sekteye uğraması tehlikesi dünden daha kuvvetli bir tehdit olarak belirdi.

Uzunca bir süredir dile getirdiğimiz gibi, bu davanın daha ileriye götürülmesi için elzem olan kamuoyu desteğinin yalnızca hukuki normlar üzerinden sağlanması mümkün değil.

Zekeriya Öz, Cumhuriyet’in dokunulmaz elitlerinin kumdan kalelerini yıkıldığı Ergenekon davası ile özdeşleşmiş, sembolleşmiş bir isim. Dolaysıyla, kıdem gibi kimsenin itibar etmediği (ki yetkileri alınan Ercan Şafak’ın, Fikret Seçen’den de kıdemli olduğu belirtiliyor) bahanelerle kendisine tenzili rütbenin reva görülmesi, öyle kolayca sindirebilecek bir gelişme değil. Bu, her ne kadar kabul etmek istemesek de, davanın imajına, heyecanına vurulmuş bir darbedir.

Ana muhalefet partisi ve karargâh başta olmak üzere, ulusalcı kesimlerin Ergenekon sürecine dair iyi niyet sınırlar aşan “kaygılarını” dikkate alan hükümetin, kendisinden daha radikal adımlar bekleyen ve çoğunluğunun da tabanında bulunduğu demokrat kesimlerin umutlarını ve inançlarını zayıflatacak bu gelişmeyi desteklemesi kaygı vericidir.

İtalya’da yedi yıl süren Gladio soruşturmasını başından alıp sonuca taşıyan Felice Casson’u düşünün. Orada da milliyetçi kesimlerin, pisliğe ortak olmuş medyanın Savcı Casson’a karşı yoğun eleştirileri vardı. Ancak siyasi irade Casson’un kişiliğinde sembolleşen arınma sürecinde kuru gürültüye pabuç bırakmadı. Casson’a sahip çıktı ve davanın sonuna gitmesi için koltuğunda kalmasını sağladı.

Dün gün içerisinde görüştüğüm AKP’nin hukukçu kurmaylarının neredeyse tümünün, hükümetin Ergenekon davasındaki tavrından bir geri adımın söz konusu olmadığını düşünseler de, Savcı Öz’e davadan el çektirilmesini içlerine sindiremediklerini gözlemledim.

Bu yüzden AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın, HSYK kararnamesinin açıklandığı ilk saatlerde verdiği tepkinin, aceleci bir çıkış olduğu yönündeki tespitlerin gerçeği yansıtmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Sayın Bozdağ’ın yorumu, davanın Türkiye tarihinde bir dönüm noktası olduğu ve daha da ileri götürülmesi gerektiğini düşünen kesimlerin yanı sıra, AKP içerisinde aynı refleksle hareket edenlerin de tercümanı oldu.

Ne var ki, hepimizin bildiği üzere, parti içerisinde, hele hele seçim öncesinde Başbakan Erdoğan’ın lafının üstüne laf etmek hiç de kolay değil.

Ancak Erdoğan’ın, AKP’yi Türkiye siyasi tarihindeki parti kalıplarının dışına çıkartan temel unsurun reformist niteliği olduğu gerçeğini göz ardı ederek, üçüncü dönemde cepte saydığı hükümeti geçen sekiz yıldaki kadar meşru ve güçlü yürütebileceğini yanılgısından kurtulmalı.

Sığ sularda etli sütlüye bulaşmadan hareket eden Merkez partisi algısı güvenli bir liman gibi görünse de, demokrat kesimler arasında Etyen Mahçupyan’ın muhteşem ifadesiyle “küçük bir mucize” olarak algılanan AKP’yi “Büyük bir hayal kırklığı” noktasına geriletmesi an meselesidir.

Demokratlar, hükümetten en azından endişeli modernlerin manipülasyonlarına gösterdiği kadar bir hassasiyet bekliyorlar; bu arınma sürecinde daha ileri adımlar atılacağına dair umut verici bir sinyal gözlüyorlar.

Savcı Öz’ün yetkilerinin alınmasıyla bir dönemler fazlasıyla alışık olduğumuz ve şimdilerde yeniden oluşmaya başlayan “derin devlete makul şekilde dokunmayan yanar” algısını seçim öncesinde bir an önce dağıtacak, Ağarlara, Çillerlere, Başbuğlara da soru sorulabileceğini gösterecek özlü bir adım...

Zekeriya Öz’ün sizden beklediği teşekkürün de bu olduğuna inanıyorum.

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT