
Orucun Başlangıç ve Bitiş Zamanı İle İlgili İhtilaflar
Özgür-Der Amasya Temsilciliği Ramazan Sohbetleri'nde bu hafta orucun başlama ve bitiş zamanı ile ilgili ihtilaflar konusu işlendi.
Haksöz Haber Sitesi Yazarlarından Mustafa Siel tarafından Bakara Suresi 187. ayet çerçevesinde gerçekleştirilen sohbette konu ile ilgili olarak şu hususlar dile getirildi.
BAKARA SURESİ 187. AYETİN SON KISMININ MEALİ-
(iftardan sonra gece boyunca) fecrin beyaz ipi (gecenin) siyah ipinden net olarak ayrılana (fecrin doğuşuna) değin istediğiniz gibi yiyin – için.
(Ama fecrin doğuşundan) gecenin başlamasına (güneşin batışına) değin (yemekten, içmekten ve hanımlarınızla her türlü helal cinsel yaklaşmalardan kaçınmak suretiyle) orucu tamamlayın. (Eğer mescitlerde itikafta iseniz) itikafta olduğunuz sürece hanımlarınıza, geceleri de cinsel amaçlı yaklaşmayın (la tubaşiruhunne).
Tüm bunlar Allah’ın (oruçla ilgili) kat’i sınırlarıdır (hududullah). (Bu sınırları pervasızca çiğnemek bir yana) yaklaşmayın bile. Allah ahiret azabından sakınmalarına vesile olur diye insanlar için ayetlerini bu şekilde açık ve net olarak (yubeyyinu) ortaya koyuyor.
ORUCUN BAŞLAMA VE BİTME (SAHUR VE İFTAR) ZAMANI İLE İLGİLİ İHTİLAFLAR
Tarih boyunca ve günümüzde genel kabul gören uygulama, orucun fecrin doğuşu (sabah namazı vaktinin girişi – imsak vakti) ile başlayıp, güneşin batışı (akşam namazı vaktinin girişi) ile bitmesi şeklindedir.
Yukarıda mealini verdiğimiz Bakara Suresi 187. ayetin son kısmında orucun başlama zamanı, fecrin beyaz ipinin (gecenin) siyah ipinden net olarak ayrılması olarak ifade edilmektedir ki, bu anlatım 97.Kadir Suresi 5. Ayette gündüzün başlama vakti olarak değinilen fecrin doğuşunun (metleıl fecri) insanlarca gözlemlenmesini ifade etmektedir.
Kur’anın indiği ortamda fecrin doğuşunun ve diğer namaz vakitlerinin tespitinde tek vasıta çıplak gözle gözlem yapma idi ki, fecrin doğuşu ancak doğu ufkundaki yatay fecir çizgisinin görülmesiyle anlaşılabiliyordu.
FECRİN DOĞUŞU İLE GÜNEŞİN DOĞUŞU FARKLIDIR
Bakara Suresi 187. ayetin son kısmında orucun başlama vakti olarak bildirilen fecrin beyaz ipinin siyah ipinden ayrılması ifadesinin seher vakti veya sabah aydınlığı olarak anlaşılması doğru değildir.
Çünkü fecrin doğuşu ile güneşin doğuşu arasında 1,5 - 2 saat fark söz konusudur. Kameri takvimde gündüz güneşin doğuşu ile değil, fecrin doğuşu ile başlamakta olup, fecrin doğuşu ile güneşin doğuşu arasındaki sürede gerçekleşen seher ve sabah vakitleri geceye değil gündüze aittir. Dolayısıyla fecrin doğuşundan sonra sehere yada sabaha kadar yiyip içmekle, gündüz yiyip içmiş ve ayete aykırı davranmış oluruz.
Eğer bazılarının iddia ettiği gibi fecrin doğuşuna kadar değil de, sehere yada sabaha kadar yiyip içmek serbest olsaydı, bu husus ayette açıkça anlatılır, fecrin doğuşuna kadar değil, sehere yada sabaha kadar yiyin için denirdi. Çünkü seher ve sabah terimleri Kur’an’da geçmektedir.
FECİR GÜNEŞİN DOĞMA SÜRECİNİN TÜMÜNE VERİLEN GENEL İSİMDİR
Mesela seher terimi, fecrin alaca aydınlık sürecini ifade etmekte olup Kur’an’da 3 ayette geçmektedir. 3.Ali İmran Suresi 17 ile 51.Zariyat Suresi 18. ayetlerde istiğfar (bağışlanma dileme) vakti olarak bildirilmektedir. 54. Kamer Suresi 34. ayette ise, Lut (as) ve tabilerinin seher vakti kurtarıldıkları bildirilmektedir. Sabah terimi ise, aydınlanma vakti olup, fecrin seherden güneşin doğuşuna kadar olan kısmını ifade etmektedir.
Ayette fecrin ipinden bahsedilmekte olup, bu husus fecrin doğuşu esnasında, doğu ufkunda fecir aydınlığının ufuk hattı boyunca yatay beyaz bir çizgi olarak yayılmasını ifade etmektedir.
Fecir terimi, güneşin doğma sürecinin tümünü ifade etmekte olup, önce doğu ufkunda yatay beyaz bir çizgi – ip şeklinde başlayıp, alaca aydınlık – seher ve beyaz aydınlık – sabah ile devam edip, güneşin doğuşu (şaraga) ile biter.
SABAH NAMAZININ DİĞER İSMİ FECİR NAMAZIDIR
17.İsra Suresi 78. ayette işaret edildiği üzere, sabah namazı fecrin doğuşu ile güneşin doğuşu arasındaki bu fecir sürecinin her hangi bir anında kılınabilir.
Lakin fecrin karanlık olan ilk kısmında (30-40 dakika) sabahın sünneti olarak bilinen tatavvu - nafile namaz kılınması ve Kur’an okunması, fecrin alaca aydınlık ikinci kısmını oluşturan (30-40 dakika) seher vaktinde istiğfar (ve tefekkür) edilmesi (51.Zariyat Suresi 18. ayet), aydınlık olan üçüncü kısmı olan sabah vaktinde ise sabahın farzı olarak bilinen sahah - fecr namazının kılınması Kur’ana ve sünnete en uygun olanıdır.
ORUCA İMSAK VAKTİNDE BAŞLAYIP, SABAH NAMAZININ FARZINI 20 -30 DAKİKA SONRA KILMAK EN İHTİYATLI UYGULAMA OLUR
Fecrin doğuşunu ortaya koyan doğu ufkundaki beyaz çizgiyi çıplak gözle görebilmek için, dağlık olmayan ve yapay ışıkların bulunmadığı yerlerde, bulutsuz ve dolunaysız gecelerde izlenmesi gerekir.
Kişisel gözlemlerim ve kanaatim, fecir çizgisinin belirgenleşmesinin diyanetin tesbit ettiği imsak vaktinden 20 – 30 dakika kadar sonrasında olabileceği yönünde. Bu durum muhtemelen hesaplamaların meridyen bazında yapılmasından yada imsak vaktinde muhtemel bir hatayı tölere etmek için hata - ihtiyat payı konulmasından kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle ihtiyaten diyanetin belirlediği imsak vaktinde oruca başlayıp, sabah namazının farzının ise 20 – 30 dakika sonra kılınması uygun olacaktır kanaatindeyim ki, halen camilerde bu şekilde uygulama yapılmaktadır.
İmsak vaktinden sabah namazının farzının kılınmasına kadar geçecek bu 20 -30 dakikalık zaman diliminde sabah namazının sünneti olarak bilinen nafile – tatavvu namazın kılınması, Kur’an okunması, tefekkür edilmesi ile değerlendirilirse güzel olur.
ORUÇ GÜNEŞİN BATMASI İLE BİTER, KARANLIĞIN ÇÖKMESİ İLE DEĞİL
Ayette orucun geceye değin tutulması emredilmektedir. Kameri ayı esas alan Arapların (ve Kur’anın) gece ve gündüz anlayışı günümüzdeki anlayıştan farklıdır. Kameri takvim uygulamasına göre gün (ve o günün gecesi), güneşin batması (akşam namazı vaktinin girişi) ile başlamakta, fecrin doğuşu ile gündüz başlamaktadır.
Günümüzde yaygın anlayışa göre ise, sabah güneşin doğuşu (sabah namazı vaktinin çıkışı) ile, akşam ise karanlığın çökmesi (yatsı namazı vakti) ile başlamakta ve gündüzden sonra gelen gece o günün gecesi sayılmaktadır.
Halbuki Kur’an’da (ve o günkü Araplarda) sabah fecrin doğuşu (sabah namazı vaktinin girişi) ile, akşam ise güneşin batışı (akşam namazı vaktinin girişi) ile başlamakta ve gündüzden önceki gece o günün gecesi sayılmaktadır. Mesela Cuma gecesi deyince biz Cuma gündüzü takip eden geceyi anlıyorken, Kur’an’a göre Cuma gündüzünden önceki gece anlaşılmalıdır ki, halen dini uygulamalarda bu uygulama söz konusudur.
TARİH BOYUNCA VE GÜNÜMÜZDE UYGULANAN ORUCUN BAŞLAMA VE BİTİŞ ZAMANLARI DOĞRUDUR
Buraya kadar verdiğimiz bilgilerden anlaşılacağı üzere tarih boyunca uygulandığı gibi günümüzde de uygulanmakta orucun başlama ve bitiş vakitleri uygulaması doğru olup, oruca gündüzün başlama vakti olan ve takvimlerde imsak vakti olarak geçen fecrin doğuşu (beyaz ipin siyah ipten ayıredilmesi) ile başlanmalı ve güneşin batışına – takvimlerde yazılı akşam namazı vaktinin girişine kadar tutulmalıdır.
Orucun seher yada sabah aydınlığında başlayıp, gece karanlığın bastığı yatsı namazı vaktine kadar tutulması gerektiğine dair iddialar, Arapların (ve Kur’an’ın) yukarıda izah ettiğimiz kameri takvime dayanan gece ve gündüz anlayışlarına vakıf olunmamasından kaynaklanmaktadır.
Çünkü yukarıda açıkladığımız gibi, fecrin doğuşu ardından gelen fecir karanlığı, seher ve sabah aydınlığı geceye değil, gündüze aittir ve gündüz mutlaka oruçlu olmakla sorumluyuz. Güneşin batmasıyla başlayan akşam namazı vakti ise, bir sonraki günün gecesine aittir ve bu gece imsak vaktine kadar oruç tutmakla sorumlu değiliz.
HABERE YORUM KAT
Nafile oruc da da ezan değil imsak vakti baz alınmaktadır şu an duruma göre de bu süre 03:20 e tekabul etmektedir
Yanıtla (0) (0)Yorumum üzre bir Bayındır muhabbeti başlamış, Abdulaziz Bayındır'ı desteklemekten Allah'a sığınıdırm, böyle bir yanlış anlaşılma olmasın. Ben sadece Mustafa Hoca'mın elinde bir gözlem ya da bir materyal olmadığını ifade etmeye çalıştım, Mustafa Hoca, tedbir amaçlı böyle bir yazı kaleme almış kanaatindeyim, hatta bazı yorum yapan kardeşlerin dediği birşey var, sanki hiç dert kalmamış gibi Bayındır Hoca bu konuyu gündeme getiriyor diye. Keşke Haksöz bu konuyu hiç ele almasa, Mustafa Hoca da bu yazıyı hiç yazmasa idi. Zaten geçmişten beri Müslümanlar arasında imsak saati muhtelif idi, bir kavga da çıkmıyordu. Bu konu ile insanların kafasını karıştırmaya gerek yoktu kanaatindeyim.
Yanıtla (0) (0)Herşeyin doğrusunu Allah bilir, yanlışımız/hatamız var ise affola...
Abdulaziz Bayındır kutuplara gitmişti ya keşke orada kalsaydı. Ümmetin en büyük derdi sanki bu imiş gibi beyefendi konuşuyor. Ama daha bugüne kadar ağzından Kemalizmin hurafelerinden, nasıl bir şirk dini olduğunu belirten konuşma duymadım. Varsa yoksa işi gücü medyatik yönü de olan hikmetsiz çıkışlar yapmak.
Yanıtla (1) (0)Abdulaziz bayındır gitsin ADD, Çağdaş yaşam derneği, İşçi partisinin gençlik binalarında hurafeleri anlatsın. Ne kadar büyük bir iş başarmış. diyanetin yanlışını ortaya çıkarmış. hadi ordan. Mustafa Siel'den Allah razı olsun. gayet makul ve yerinde bir sunum olmuş.
Yanıtla (0) (0)Beyaz ve siyah iplikten bahs ederken,nekadar kalinlikta bir ip,sac teline gure veya kalin sicim ipine guremidir,bu konuda kimse bilgi sahibi degil gibi,gunesin dogmasina,bir saat,yirmibes dakikaya kadar,sahur yenir,kanaatindayim,ki,o saate bile,gece karanligi sozkonusu.sarilik olusmadan,ki,zaman.yine,en iyisini,dogrusunu Allah bilir.
Yanıtla (0) (0)Ben oruç ile ilgili mevzuyu ayet ve hadislerde okuduğumda, sahabilerin uygulamalarına baktığımda, bu kadar dakik bir şey olmadığını görüyorum. Ayrıca Mustafa Hoca'dan Allah razı olsun fakat yazının içinde bir gözlem ya da bilimsel incelemeden bahsedilmemiş, sevelim/sevmeyelim, Abdulaziz Bayındır hoca bu konuda ciddi çalışmalarda bulundu, Kutuplara dahi gitti. Bunları da gözden kaçırmayalım.
Yanıtla (0) (0)Yazarın verdiği meali parantezler olmadan yazacak olursak " fecrin beyaz ipi siyah ipinden net olarak ayrılana değin istediğiniz gibi yiyin – için." ifadesi çok karmaşık bir ifade mi acaba? Bunca ihtilaf ve konuşma, konu bu ayet okunmadan değerlendirildiği için ortaya çıkıyor. Ayet durumu örnek vererek de açıklamış (beyaz ip- siyah ip) ama biz anlamamak için gayret gösteriyoruz sanki. Ben ihtilaf edilecek bir husus görmüyorum. Ve diyanetin oruca başlama vaktini doğru bulmuyorum. Diyanete göre hareket edildiğinde fazla tutulan oruç hadi neyse de, zamanından önce kılınan sabah namazını nasıl izah ederiz bilmiyorum.
Yanıtla (0) (0)Diyanet Ansiklopedisi der ki "Fecr-i kâzib, sabaha karşı doğuda tan yerinde ufuktan göğe doğru dikey olarak yükselen, piramit şeklinde, samanyolu ışığına benzeyen akçıl ve donuk beyazlıktır. Fıkıh literatüründe buna “uzunlamasına beyazlık” (beyâz-ı müstatîl) denildiği gibi Araplar arasında “kurt kuyruğu” (zenebü’s-sirhân) veya “yalancı sabah” (es-subhu’l-kâzib) olarak da anılır. Fecr-i kâzib gecenin bir bölümü kabul edildiği için ayrıca dinî bir hükme konu teşkil etmez. Bu geçici beyazlıktan sonra yine kısa bir süre karanlık basar. Ardından da ufukta yatay olarak boydan boya uzanan, giderek genişleyip yayılan fecr-i sâdık aydınlığı başlar. Fıkıh literatüründe bu ikinci fecre “enlemesine beyazlık” (beyâz-ı müsta‘razî) denilmesi, fecr-i sâdık beyazlığının doğu ufkunda tan yeri boyunca yayılarak genişlemesi sebebiyledir. Sabah namazının vaktinin girmesi, sahurun sona erip orucun başlaması gibi dinî hükümlerde esas alınan bu ikinci fecirdir. Nitekim Hz. Peygamber, “İki çeşit fecir vardır. Kurt kuyruğu gibi olan fecir herhangi bir şeyi ne helâl ne de haram kılar. Ufukta genişliğine yayılan fecre gelince işte sabah namazı o vakitte kılınır, sahur yemeği de o vakitte haram olur" bu konuda sağolsun Abdulaziz BAYINDIR Hoca gerekli çalışmaları yapmıştır. Fazla söze gerek yok.
Yanıtla (0) (0)Çok faydalı bir açıklama olmuş. Allah razı olsun.
Yanıtla (0) (0)