1. HABERLER

  2. HABER

  3. 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ

  4. “Oraya Hepimiz Ölmeyi Göze Alarak Gittik”
“Oraya Hepimiz Ölmeyi Göze Alarak Gittik”

“Oraya Hepimiz Ölmeyi Göze Alarak Gittik”

Darbe kalkışması sırasında gittiği Boğaziçi Köprüsü'nde ciddi şekilde yaralanan Erduran, “Oraya hepimiz ölmeyi göze alarak gittik. Şimdi olsa şimdi de gideriz, hiç düşünmeden çıkarız.” dedi.

12 Ağustos 2016 Cuma 14:28A+A-

15 Temmuz'daki darbe kalkışması sırasında gittiği Boğaziçi Köprüsü'nde cuntacıların kurşunlarıyla bacağından ciddi şekilde yaralanan 20 yaşındaki Ali Niyazi Erduran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vatandaşlara yönelik çağrısı üzerine hiç düşünmeden sokağa çıkanlardan.

Genç yaşına rağmen “Biz oraya ölümü göze aldık, öyle gittik.” diyebilen Erduran, yaşananların bir darbe kalkışması olduğunu anlayınca, Üsküdar Meydanı'nda toplanan kalabalık bir grupla Boğaziçi Köprüsü'ne doğru harekete geçti.

Erduran ile ağabeyinin de içinde bulunduğu grup, saat 02.00 sıralarında köprüye ulaştıklarında olayın vahametini anlayarak, cuntacıların üzerine doğru yürüyüşe geçti.

Cuntacılara doğru henüz 20-30 metre kadar ilerlemişken üzerlerine kurşun yağmaya başladığını vurgulayan Erduran, AA muhabirine o kanlı gecede yaşadıklarını ve şahit olduklarını anlattı.

“Birisi Gırtlağından Aldı Kurşunu”

Erduran, ilk önce Boğaziçi Köprüsü'nün bir önlem kapsamında kapatıldığını düşündüklerini ancak Başbakan Binali Yıldırım’ın bir televizyon kanalında olayın bir kalkışma olduğunu söylemesinden sonra vakit kaybetmeden sokağa çıktıklarını aktardı.

“Ağabeyim ve ben zâten Cumhurbaşkanımızın ‘Meydanlara çıkın.’ çağrısıyla abdestimizi aldık, direkt dışarı çıktık. Yanımıza cüzdanları dahi almayı unutmuşuz.” diyen Erduran, daha sonra Üsküdar Meydanı'na inerken kalabalık bir grupla karşılaştıklarını ve onlarla Kısıklı'ya doğru yürüyüşe geçtiklerini söyledi.

Erduran, ardından Boğaziçi Köprüsü'ne yöneldiklerini dile getirerek, şunları kaydetti:

“Köprüye gittiğimizde zâten mahşeri bir kalabalık vardı. Bütün millet sokağa dökülmüştü. Millet vatanını bırakmayacağını bir kez daha gösterdi. Orada polis barikat oluşturmuştu. Muhtemelen halkı hainlerin kurşunlarından korumak içindi. Biz o barikatı aştık, köprüye, askere doğru yürüdük. Onlara asker de demek istemiyorum. Zâten çok fazla da yürüyemedik. Açıkçası hiçbir uyarı olmadan bize kurşun sıkmaya başladılar. Bizim de içinde bulunduğumuz grup, 30-40 metre ilerleyemedi. Direkt olarak hedef gözetmeksizin, havaya ateş etmeden halkın üzerine nefret kustular. Hemen bir metre kadar sağımda birisi gırtlağından aldı kurşunu. Muhtemelen o şehit oldu. Allah kabul etsin şehadetini. Oraya hepimiz ölmeyi göze alarak gittik. Şimdi olsa şimdi de gideriz, hiç düşünmeden çıkarız.”.

“Halkın Üzerine Doğru Hedef Alarak Ateş Ettiler”

Erduran, “Açıkçası ilk gittiğimizde hâlâ o asker bizim askerimiz zannediyorduk. Yani ateş ediyorlardı insanların üzerine ama ateş etmenin de bir usûlü vardır. Bizim önümüzde 200-250 metre kadar mesafe vardı. Silahı 1-2 santimetre aşağı, yukarı kaldırmak çok hedef fark ettirir, onu bile yapmadılar. Direkt hedef alarak, halkın üzerine doğru ateş ettiler.” diye konuştu.

Köprüde, kurşunlara rağmen askerin üzerine yürüyen ikinci büyük grup olduklarını aktaran Erduran, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Biz zâten ikinci grup olarak çıktık barikatın önüne. Bizden önceki grup taranmıştı, onları geri almışlardı. Biz gittiğimizde ise onları hastaneye götürüyorlardı. Biz çıktık, 20-30 metre yürüyemeden ateş etmeye başladılar. Biz bütün grup olarak açık hedeftik. Saklanabileceğimiz bir yer yoktu, tek yapabildiğimiz yere yatmak oldu. Ben dizlerimin üzerine doğru başımı korumaya almıştım. O sırada dizimden duman gibi bir şey çıktı hafiften bir uyuşmayla beraber. Daha sonra kendimi ileri attım. Bacağım kırıldığı için arkada kaldı, çekemedim. Daha sonra bacağımı elimle tutup çektiğimde ise önüme doğru geldi, hareket ettiremediğimi fark ettim. Ağabeyim yanıma geldi, bir koluma ağabeyim, bir koluma başka birisi girdi. Beni sivil bir araçla hastaneye yetiştirdiler.”.

“Herkes Mermilerin Üzerine Doğru Yürüdü”

Erduran, yaşananları hâlâ anlayamadığını, düşündüğünde de o gece köprüde korkudan eser olmadığını belirterek, “Açıkçası o sırada orada bir şey düşünmedik. Şu anda da düşünüyorum, o sırada orada korkmamız lâzımdı ama korkmadık. Hiç kimse korkmadı. Çünkü herkes mermilerin üzerine doğru yürüdü. Başımızın üzerinden kurşunların geçtiğini hissediyorum. Şu an da düşünüyorum, başımın üstünden ıslık çalarak geçtiğini hissediyordum kurşunların ama hiç korktuğumu hatırlamıyorum. Ben buna elhamdülillah diyorum ve şimdi olsa yine giderim oraya.” ifadelerini kullandı.

“Demokrasi ve Şehitler Mitingi”ne katılamadığı için üzgün olduğunu dile getiren Erduran, 15 Temmuz'un hem kara bir leke hem de millet için birliğin, dirliğin hâlâ kaybolmadığını gösterecek bir aydınlanma günü olduğunu söyledi.

“Annemin Sesindeki Titremeyi Hissedebiliyordum”

Erduran, yaralandığını Konya'da yaşayan annesinin enteresan bir şekilde öğrendiğini anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:

“Annem yaralandığımı biraz garip öğreniyor. Yaralanma esnasında telefonla ağabeyimi arıyor. Telefon kendiliğinden açılınca annem, ağabeyimin ‘Yardım edin, yaralı!’ şeklindeki yardım çığlıklarını duyuyor. Daha sona annem orada bayağı sıkıntı yaşamış. Olaydan bir saat sonra aradık, benim sesimi duyduktan sonra kendine gelebildi. O sesinin titremesinden hissedebiliyordum bunu. Ancak üzülmediler, zâten üzülmelerini de istemezdim. Oraya ölmeye gittik. Ölseydim eğer mutlu olurlardı diye düşünüyorum. O şehitlik mertebesine ulaşamadım ama isterdim.”.

HABERE YORUM KAT