1. YAZARLAR

  2. Mustafa Siel

  3. İslam’ın Cinsel Sapkınlıklara Bakışı

İslam’ın Cinsel Sapkınlıklara Bakışı

Eylül 2020A+A-

Son günlerde İstanbul Sözleşmesi bağlamında yaşanan tartışmalara baktığımızda sözleşmeye getirilen en temel eleştirilerden birinin, sözleşmenin eşcinselliği teşvik ederek aileyi bitirmeyi amaçladığı, hatta bunun küresel derin güçlerin dünya nüfusunu azaltmak için planladıkları projenin bir parçası olduğu yönündedir.

Konunun daha sağlıklı tartışılabilmesi için, İslam’ın eşcinselliğe bakışının iyi bilinmesi gerekmekte. Bu yazı İslam’ın eşcinselliğe bakışını, Kur’an ve siyer verilerini esas alarak çeşitli açılardan ele almaya çalışan bir deneme niteliğindedir. 

Lut Kavmi ve Homoseksüellik

Bugün Batı ve Batıcıların istediği şekilde eşcinselliği bir hak kabul edip toplumsallaştıran ve bundan dolayı helak edilen Lut kavmi hakkında Kur’an’daki anlatımlar, eşcinselliğe/homoseksüelliğe nasıl bakmamız gerektiği konusunda çok açık kriterler vermektedir bizlere. 

Bu kavme peygamber olarak gönderilen Lut (a) İbrahim’in (a) yeğeni olup onunla beraber iman etmiş ve Irak’tan onunla beraber hicret ederek daha sonra Lut kavmi olarak anılacak olan kavmin memleketine yerleşmişti. Yani Lut (a) bu kavimden değil, bu kavim içinde bir göçmen idi.

Lut’un kavmi Arabistan Yarımadasında, Kızıldeniz’in kuzeyinde, bugünkü Ürdün-Filistin sınırında Lut Gölü civarında yaşamış olup iki büyük şehri Sodom ve Gomore olarak bilinmektedir. 

Bu kavmin MÖ 1900’lerde, yani günümüzden yaklaşık 3900 yıl önce yaşadığı tahmin edilmektedir. Lut kavmi ve şehirleri Batı’da Tevrat’ın anlatımıyla Sodom ve Gomore olarak bilinmektedir. İlgili ayetlerden anladığımız kadarıyla Lut kavmi, yaşadığı çağda mıntıkasının süper gücü konumunda olup maddi anlamda ileri gitmiş, lakin manevi anlamda aşağılara (esfeli sefilin) inmişti.

Tıpkı günümüz Batı dünyasında olduğu gibi cinsî sapkınlık, özellikle erkekler arasındaki aleni sapık ilişkiler (homoseksüellik) toplumun adeta kimliği haline dönüşmüş ve teşvik edilip yüceltilir olmuştu. Öyle ki bu sapık ilişkiler normal sayılıyor, normal karı-koca ilişkisi ise küçümseniyordu.

Lut kavmi kıssasından alacağımız en önemli ders, her türlü cinsel suçun ve bilhassa eşcinsel sapkınlığın Allah katında ne kadar öfkeye yol açtığı; bu suç ve sapkınlıkların toplumca meşru ve yasal karşılanması ve toplumun kimliği haline gelmesi halinde o toplum için Allah’ın dolaylı azabına vesile olduğudur.

Lut Kavminin Helakine Neden Olan Tek Suç Homoseksüellik mi?

Lut kavmi ile ilgili olarak Kur’an’da Allah’a şirk koştuklarına ve ahireti inkâr ettiklerine dair bir ayet yoktur. Bu kavimle ilgili tüm ayetler kavmin neredeyse tamamının erkekler arasında çarpık cinsel ilişkileri bir yaşam biçimi haline getirdiklerini ve Lut’un (a) tüm ikazlarına rağmen bu çirkin tutumlarını sürdürmeleri nedeniyle helak edildiklerini haber vermektedir.

Bu durum çarpık cinsel ilişkilerin ne kadar büyük bir suç olduğunu ortaya koymaktadır. Öğrenmekteyiz ki insanlara başka türlü zulüm edilmese bile, eşcinsellik eğer tüm toplumun karakteri haline gelmişse bir kavmin helaki için yeterli derecede büyük bir suçtur.

Lut kavmine erkekler arasında çarpık cinsel ilişkilerden başka suç isnat eden ayetlerin bulunmaması, bu kavmin tevhid ve ahirete imana davet ve başka büyük suçlarının bulunmadığı ve bunlar konusunda uyarılıp tehdit edilmedikleri anlamına gelmez elbette. Lakin ayetlerde bu hususlara değinilmemiş olması rastlantı da olamaz, çünkü Kur’an’da unutma, ihmal, yanılma ve hikmetsiz bir durum asla söz konusu değildir. Dolayısıyla, Kur’an’da Lut kavminin sadece homoseksüellik suçundan bahsedilmiş olması, belki de bu suçun tek başına helaki ve cehennemi gerektirecek bir suç olduğunu vurgulamak için olsa gerektir. Allahualem.

Lut Kavmi Homoseksüellik Değil Tecavüzcülük Nedeniyle Helak Oldu İddiası

Sureti haktan görünmek bir yana, bizatihi hakkı temsil ettiklerini iddia eden, saptırıcı faaliyetlerine İslami argüman sağlamayı kendilerine görev addetmiş bazı kimseler girdikleri çıkmaz sokaklara uyum sağlayabilmek için, Lut kavmi kıssasını çarpıtarak adeta eşcinselliği meşrulaştırmaktadırlar.

Bunlara göre Lut kavmi erkekler arasındaki çarpık cinsel ilişkileri aleni ve normal bir yaşam biçimi haline getirmeleri nedeniyle değil, insan kılığında Lut’u (a) ziyaret eden meleklere tecavüze yeltenmeleri nedeniyle helak edildiler. Dolayısıyla erkekler yada kadınlar arasındaki çarpık ilişkiler, karşılıklı rızaya dayandıkça ve başkalarına zarar vermedikçe bir tercih konusu olarak değerlendirilebilir!

Hud Suresi 69’dan 83’e kadar olan ayetlerde (özellikle 76. ayet), insan suretindeki elçi meleklerin daha Lut’a(a) gitmeden önce uğradıkları İbrahim’e (a), Lut kavmini helakle görevlendirildiklerini bildirdikleri açıklanmaktadır. Bu ayetler Lut kavminin homoseksüellik nedeniyle değil, Lut’un (a) misafirlerine sarkıntılık (yani başkalarına zarar vermeleri) nedeniyle helak edildikleri iddiasını net olarak boşa çıkarmaktadır.

Homoseksüel kavminin tarafını tutarak elçi melekleri kavmine haber veren Lut’un hanımının, ihaneti nedeniyle helak edilenlerden olması ve Tahrim Suresi 10. ayette cehenneme gireceğinin bildirilmiş olması da eşcinselliği normalleştirenlerin, dünya ve ahiret akıbetleri hakkında düşünmeleri gerektiğini ortayakoymaktadır.

Cinsel Sapkınlığın Meşrulaştırılması Çok Daha Büyük Bir Suçtur

Cinsel sapkınlıklar ve suçlar elbette büyük günahlardandır. Lakin bunların meşrulaştırılması ve toplumsallaştırılıp alenileştirilmesi çok daha büyük bir suçtur. Bu hikmete binaen Nur Suresi 2-4. ayetler gereği, bir kişiye zina iddiasında bulunanlar ancak dört şahit getirirlerse zinacılar 100 değnekle (celde) cezalandırılırken, aksi takdirde bu iddiada bulunanlar 80 değnekle cezalandırılır.

Kur’an cinsel suçların ve sapkınlıkların ortadan kaldırılması kadar, bunların meşrulaştırılması ve alenileştirilip toplumsallaşmasına da odaklanmıştır. Zira bu suç ve sapkınlıklar adeta salgın hastalık gibi yayılmakta, tüm toplumu esir almaktadır.

Cinsel suçların ve sapkınlıkların tüm toplumu kuşatacak şekilde yaygınlaşmasının, tek başına Allah’ın gazabı ve azabı için yeterli bir vesile olduğunu toplumumuza ve tüm insanlığa yüksek sesle ve devamlı duyurmamız, Lut (a) ve iman edenler için olduğu gibi, bizim içinde bu çirkinliklerin acı neticelerinden kurtulmada bir vesile olacaktır inşallah.

Nisa Suresi 15’ten 18’e kadar olan ayetlerkadın yada erkekler için eşcinselliğin samimi tövbe ve vazgeçmeyi gerektiren büyük bir günah ve engellenmesi için hukuki yaptırımlar gerektiren ciddi bir suç olduğunu ortaya koymaktadır. Eşcinsellik asla fıtri bir durum ve meşru bir hak değildir ve bir İslam toplumunda eşcinselliğin dışavurumuna asla izin verilemez.

Memleketimizde İslam’ı antikapitalizme ve sosyal adalete indirgeyip cinsî sapıklarla beraber “İslami mücadele” yaptığını zanneden veonları dolaylı olarak meşrulaştıranların da bu kıssayı doğru anlamadıkları ortadadır. İslam, “sosyal adalet” ile sınırlanamaz. Cinsel sapkınlıkların meşrulaştırılması ve dolayısıyla yaygınlaştırılması sosyal adaletsizlikten daha büyük bir suçtur. Öyle ki Kur’an’da anlatılan Lut kavmi misalinde olduğu gibi, şirk ve inkâr ile sosyal adaletsizlik ve zulüm olmasa bile, bu sapkınlıkları toplumsal kimlik haline getiren toplumların helakine sebep olacak derecede dehşetli bir suç.

Günümüzün Lut Kavimleri

Bugün Batı’da kadın kadına (lezbiyen)ve erkek erkeğe (homoseksüel) ilişkiler normalleşmiş olup hatta cinsler içi (erkek erkekle, kadın kadınla) evlilikler pek çok Batı ülkesinde yasallaşmıştır. Evlilik dışı ilişkiler (zina) ise uzun süredir meşru kabul edilmekte olup kanunen de suç sayılmamaktadır.

Batı’da artık cinsel ilişki konusunda neredeyse hiçbir sınır kalmamıştır. 14 yaşını dolduran her genç istediği gibi cinsel ilişkiye girebilmekte, anne-babası dâhil kimse karışmamaktadır.

Grup seks, eş değiştirme ve diğer cinsel sapkınlıklar normal karşılanmakta, bunları eleştirmek ise suç sayılmaktadır. Batı’da aile içi sapık cinsel ilişkiler ise henüz meşru sayılmamakta ve kanunen suç kabul edilmekte. Ancak gizli ve çok yaygın olduğu bilinmektedir. Muhtemelen yakın bir gelecekte aile içi cinsel ilişkiler (ensest) de meşru ve yasal hale gelecektir. Nitekim bu konu Nobelli yerli ve yabancı yazarlarca özendirici bir tarzda işlenmekte, meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.

Günümüz Batı dünyasının neredeyse tamamı, cinsel sapkınlıkları normal bir durum saymaları ve toplumsal birer kimlik haline getirmeleri nedeniyle çağdaş birer Lut kavmi haline gelmişlerdir.

İçimizdeki Batıcıların taklitte sınır tanımayan üstün çabaları nedeniyle Türkiye toplumununda hızla aynı girdaba sürüklenmeye çalışıldığını esefle müşahede etmekteyiz ve İstanbul Sözleşmesinin bu kesim için olmazsa olmaz kırmızı çizgi olarak görülmesinin sebebide bu amaçlarına kapı aralayabilecek bazı içerikler barındırmasıdır.

Mankurtlar Eşcinselliğin Yaygınlaşması İçin Devrede

Maalesef çoğu doğu toplumu cinsel sapkınlıkların meşrulaştırılması konusunda Batı’yı takip etmede hayli mesafe almış durumda. Öyle ki bugün giyim kuşam ve kadın-erkek ilişkileri açısından herhangi bir Batı memleketi ile Türkiye arasında neredeyse fark kalmadığı, bu yozlaşmanın İslami hassasiyete sahip kadın ve erkeklere de yoz örtünme ve ilişkiler biçiminde yansıdığı açıktır.

Batı ve Batıcılar İslam’la cepheden savaş yerine bu tür toplumu yozlaştırıcı faaliyetleri daha verimli bulmaktadırlar. Cinsellik konusundaki yozlaştırmabaşarılarını şimdi de anormal cinselliği normalleştirme çabası güderek zirveye taşımaya çalışıyorlar.

Nitekim son yıllarda Batılı efendilerinden işareti alan Batı âşığı çevrelerin LGBT+ kılıfı altında eşcinselliğin meşrulaşması ve yasallaşması için yoğun bir faaliyet gösterdiği esefle müşahede edilmektedir. Bu faaliyetlerin kendilerini Kürtlerin temsilcisi olarak takdim eden Kürt ulusalcılarınca sık sık yapılması da kayda değer bir durum olup bunların derdi de tıpkı Türk ulusalcıları gibi İslam düşmanlığıdır.

Tek dertleri İslam’ı mümkün olduğunca hayattan dışlamak (mümkünse tamamen ortadan kaldırmak) olan iş bu güruhların toplumsal bazda cinsel yozlaşmanın ardından yeni çalışma alanı ve silahı eşcinsellik alanı olmuştur. Batılı efendilerinin sırtlarını sıvazlamalarından da aldıkları destekle, eşcinselliğin meşrulaşması ve yasallaşması için destansı bir mücadele vermektedirler, haklarını vermek lazım!

Cinsel yozlaşma ve eşcinselliğin meşrulaştırılması, toplumların İslam’la aralarına kazılmış aşılması neredeyse imkânsız hendekler mesabesinde olup bu hendeği kapatmadan toplumların İslam’dan kayışını engellemek ve kaymış toplumların yeniden İslamlaşmasını sağlamak pek mümkün değildir.Bu nedenle her türlü cinsel yozlaşma ve eşcinselliğin meşrulaştırılmasına dair çabalara karşı direnmek, İslami mücadelenin en temel mücadele alanlarını oluşturmaktadır.

Eşcinsellik Yeni Değil Ama Meşrulaştırılması Yeni

Burada dikkat çekilmesi gereken çok önemli bir nokta vardır. Zina, eşcinsellik ve diğer sapık cinsel ilişkiler sadece Batı memleketlerinde değil, diğer doğu ve İslam memleketlerinde de eskiden beri mevcuttur maalesef. Lakin Batı’da olduğu kadar yaygın olmamakla birlikte bu sapkınlıklar hem gayri meşru hem de kanunen suç kabul edilmekte ve genelde gizli işlenmektedir. Üstelik bu çirkinliklerin işlenmemesi için mahalle baskısı söz konusudur.

Lut kavminin ve Batı’nın geldiği helak noktası, bu sapkınlıkları neredeyse tüm toplum bazına ulaştırmaları, hem meşru hem de yasal hale getirmeleri ve alenen işlemeleri, üstüne üstlük bu sapkınlıklardan uzak durmaya çalışanlara mahalle baskısı yaparak onları da kendilerine benzetmeye çalışmalarıdır.

Maalesef Türkiye’de de son yıllarda -taşları bağlamışlar köpekleri salmışlar misali- her türlü cinsel sapıklığı hak gören, bunlara yapılacak en ufak bir eleştiriyi anında bastıran bir güruh türemiştir. Nitekim Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın zina ve eşcinselliğin Kur'an’daki hükmünü Nisan ayı içinde bir Cuma hutbesinde açıklaması üzerine, cümle İslam düşmanı yerli mankurtlar saldırıya geçerek bu tür açıklamaların önünü peşinen kesmeye çalışmaktadırlar.

Eşcinsellik Günah ve Suç mudur?

Konu hakkında sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek açısından öncelikle eşcinselliğin ne olduğunu ve Kur’an’a göre eşcinsellerin durumunu netleştirmek gerekiyor.

Eşcinsellik, yani bir erkek veya kadının kendi cinsine karşı cinsel arzu duyması, doğuştan yada sonradan, kendi kusuru neticesi yada kendi kusuru olmaksızın ortaya çıkan psikolojik bir sapma yada hastalıktır. Bu nedenle gerek nefis tezkiyesi ile gerekse psikolojik yardım alınarak tedavisi için uğraşılması elzemdir.

Bu sapma yada hastalıktan kurtulmak için çaba gösterilmesi sürecinde çirkin arzulara duygusal, düşünsel ve fiilî boyutlarda boyun eğilmemesi gerekir. Bu, imtihandan başarı ile çıkmanın mutlak bir gereği olup gayri iradi oluşan çarpık cinsel arzulara boyun eğilmediği sürece, bu hastalıktan mustarip olan erkek yada kadınlar günahkâr ve suçlu addedilemezler.

Bakara Suresi 286. ayette açık olarak ortaya konulan, hiç kimseye gücünü aşan sorumluluk olmaması genel kuralı gereği günah ve suç, gayri iradi oluşan bu çirkin cinsel arzuların, iradi olarak hayalî, sözel, tensel, görsel ve bizatihi maddi birleşme şeklinde tatmini yoluna gidilmesi halinde, tatminin derecesi seviyesinde söz konusu olur.

Yani, bunlardan kurtulmak için elinden gelen gayreti göstermek ve gerekirse psikolojik tedavi görmek şartıyla, kendi iradesi dışında eşcinsel duygular taşımak günah olmazken; bu duyguları düşünce, tavır, giyim ve fiiliyata geçirmek suç ve günahtır.

İslam’a Göre Eşcinselliğin Cezası Nedir?

2015 yılında Irak’ta IŞİD’in hâkimiyeti olan yerlerde eşcinsel erkekleri yüksek binalardan attığına dair bazı fotoğraflar yayınlandı medyada. Bazı klasik fıkıh kaynaklarında yer alan eşcinsellerin öldürülerek, yakılarak ya da üzerlerine bina yıkılarak öldürülmelerine dair kaidelerden hareket ettiği anlaşılıyor IŞİD’in bu konuda.

Oysa Nisa Suresi 15 ve 16. ayetlerden anlaşıldığına göre, gayri iradi olarak eşcinsel duygular taşımak suç ve günah olmamakla beraber, bu hastalığı teşhir edici tavır ve davranışlar ortaya koymak yada eşcinsel ilişkide bulunmak şunları gerektiriyor: Tövbe edip bu fiillerinden vazgeçmelerine değin, kadınlar ev hapsinde; erkekler ise diğer Müslümanların eziyetlerine, yani mahalle ve devlet baskısına maruz kalarakbu çirkinlikten uzak tutulurlar.

Bu işi kişisel bir sapma olmaktan çıkarıp bir dava haline getiren ve sapkınlıkların yaygınlaşması için uğraşanlara ise İslami bir yönetimin bulunduğu beldelerde Nur Suresi 19. ayeti ile fesadı önlemeye yönelik başka ayetler gereğince, suçunun derecesi ve zararı nispetinde, hapis ve sürgünden ölüme kadar varan yaptırım ve cezalar uygulanacağı tabidir.

Eşcinselliği meşru hak görmek ile toplumda eşcinselliğin yayılması için çaba sarf etmek ayrı değerlendirilir ve Ahzab Suresi 58’den 62’ye kadar olan ayetler çerçevesinde bu tür çabalara karşı zaman ve zemine uygun yaptırım ve cezalar uygulanarak mücadele edilir.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da Kur’an’daki dengeyi görmek ve gözetmek esas olmalıdır.

***

ZİNAYA YAKLAŞMAYIN!

İstanbul Sözleşmesine getirilen en temel eleştirilerden biri de sözleşmenin nikâhsız birliktelikleri meşru saydığıdır.

Zina meselesi sadece günümüzde değil tarih boyunca önemli bir sorun olupİstanbul Sözleşmesi ile başlamış değildir. Bu konunun her yönüyle gündeme getirilerek gerekli ve yeterli bilinç ve hassasiyetin mutlaka oluşturulması gerekmektedir.

Çirkin Bir Eylem Olarak Zinanın Zararları

Zina, evli yada bekâr fark etmeksizin, aralarında meşru nikâh (evlilik) bağı olmayan bir kadın ve erkeğin cinsel ilişkisidir

Zina kelimesi zeyene kökünden türemiş olup aslen pis, çirkin ve iğrenç olduğu halde güzel görülen, pislik ve çirkinliği süsle saklanıp güzel gösterilen şey anlamında kullanılmıştır. Yani zina aslında çok pis, iğrenç ve çirkin bir şeyken, şeytanın ve hevanın süslemesiyle o anda güzel görünür. Zina sonrası pislik, iğrençlik ve çirkinliğin farkına varılır ama iş işten geçmiştir.

Zina kişiyi alçaltan, Allah’tan uzaklaştıran, nefsinin pis arzularına, şeytana ve de zina yaptığı şahsa kul haline getiren aşağılık bir iştir. Ayrıca zina, kişilerin aile, eş ve çocuklarını telafisi mümkün olmaya bir utanca ve aşağılanmaya boğan, aileyi dağıtan, çocukları şefkatsiz ve korumasız bırakıp toplumun temellerini dinamitleyen sosyal felaketlerin en temel sebebidir.

Şirk ve Cinayetten Sonra En Büyük Günah

Zina, Furkan Suresi 68’den 71’e kadar olan ayetlerde Allah’a şirk koşmak ve haksız yere adam öldürmekle beraber anılmış, en büyük günahlardan olarak üçüncü sırada sayılmıştır. Yani ciddi ve samimi olarak tövbeetmeden ölünürse, ebedi cehennemlik olmaya sebep olacak kadar büyük bir günahtır.

Eğer iki kişinin zina ettiğine dört adil kişi şahitlik ederse, Nur Suresi 2. ayete göre bu kişilere toplum huzurunda 100 değnek vurularak cezalandırılmaları Yüce Allah’ın emridir. Bu ceza onların günahını silmez, ayrıca tövbe edip bir daha bu günahı tekrarlamamaları gerekir.

Zinaya Yaklaştıran Her Şeyden Mutlaka Sakınılmalıdır

Elbette evli olmayan bir kadın ve erkeğin cinsel birleşmesinin günahı ile daha alt düzeyde suçlar olan dokunma ve hayallemenin günahlarının derecesi aynı değildir. Lakin günahı daha az olmakla birlikte bunlarda suç ve günah olduğu gibi, aynı zamanda bu küçük günahlardan sakınılmadığı takdirde, büyüklerine doğru kaymanın söz konusu olacağı unutulmamalıdır. Nitekim İsra Suresi 32. ayette, çok çirkin bir iş (fuhuş) ve kötü bir yol olan zinaya yaklaşılmaması emredilmektedir:

“Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur.”

Dikkat edilirse “Zina yapmayın!” değil, “Zinaya yaklaşmayın!” deniliyor. Çünkü düşünme ve hayalleme, bakmaya ve konuşmaya; bakma ve konuşma, dokunmaya; dokunma ise zinaya yöneltecek ve itecektir.

Bir misalle durumu anlatacak olursak: Bir ekin tarlasının sınırları vardır. Çoban, hayvanlarını bu sınırlara yaklaştırmazsa, hayvanlar ekin tarlasına asla zarar veremez. Çoban sınırdaki otlara tamah ederek hayvanları sınırda otlatırsa, hayvanların ekin tarlasına girip zarar vermesi, en azından başını uzatıp sınıra yakın olan ekinleri koparıp yemesi söz konusu olacaktır.

Flört Zinaya Yaklaştırır

Cinsel amaçlı olmayan (daha doğrusu olmadığı iddia edilen) kız-erkek veya kadın-erkek arkadaşlığı dolaylı olarak zinaya yaklaştıran şeylerin en önemlilerindendir.

Elbette kadın-erkek ilişkilerinde toplumsal zaruretlerin gerektirdiği seviyede konuşma, aynı ortamda bulunma, beraber iş yapma söz konusu olabilir. Lakin bu ilişkiler zaruretler dışına çıkmamalı, asla özel arkadaşlık/dostluk seviyesine ulaşmamalı ve kadın-erkek ilişkileriyle ilgili Kur’an ve Sünnet’te açıklanan sınırlara hassasiyetle uyulmalıdır. Özellikle halvet dediğimiz bir kadınla erkeğin baş başa kalması şeklinde asla olmamalıdır.

Batı’da normal karşılanan ve hatta teşvik edilen, Türkiye’de de hızla yaygınlaşan, beraber dolaşmadan cinsel birleşmeye varan amaçları ve sonuçları olan kız-erkek arkadaşlığının haramlığı izah gerektirmeyecek kadar açıktır.

Evlenme amacında olan kız ve erkeklerin birbirlerini tanıma amacıyla bir süre arkadaşlık yapması anlamına gelen flört de süreç içinde zinaya götüren yollardandır ve kaçınılması gerekir. Evlenmeye karar vermeden önce ille de bir tanıma ve tanışma gerekiyorsa bu, kapalı yerlerde yada gözden ırak kuytularda değil, kamuya açık yerlerde ve insanların arasında, kadın-erkek ilişkilerinde İslami sınırlara hassasiyetle uyularak ve kısa süreli bir şekilde, sulandırılmadan yapılmalıdır.

Tesettür Kadınları ve Erkekleri Zinaya Yaklaştıran Haramlardan Korur

Nur Suresi 30-31 ve 60 ile Ahzab Suresi 32-33 ve 59. ayetlerinden anlaşılacağı üzere, cinsel cazibe ve faydalanmadaher an kolayca gerçekleşebilen en önemli ve tehlikeli unsur cinsel amaç ve arzularla bakmak ve baktırmaya uğraşmaktır.

Bakmak ve baktırmaya uğraşmanın daha ileri boyutları, koklama, konuşma, dinleme, hayalleme, dokunma ve en uç boyutta maddi cinsel birleşme (zina) şekilleri mevcut olmakla beraber; işin en önemli, en yaygın ve en tetikleyici unsuru görüntü ve bakmaktır. Yani zinaya götüren yolun başlangıcı cinsel arzularla bakmaktır.

Cinsel amaçlı bakma ve baktırma konusunda en önemli fitne unsuru kadınların çoğunun iyice açılıp saçılmaları, kapananların önemli bir kısmının da yoz tesettür dediğimiz dar ve dikkat çekici giyinmeleri ve çeşitli süslenme araçlarıyla ve de tavır ve davranışlarıyla kendilerini iyice cazibeli hale getirmeleridir. Ahzab Suresi 32-33 ve 59. ayetlerinde bu hususlara değinilmekte ve geniş açıklamalar yapılmaktadır. 

Erkeklerin bakmaktan, kadınların baktırmaktan korunabilmeleri açısından, Kur’an’da emredilen ve günümüze kadar mütevatir sünnet yoluyla bize ulaşan İslami tesettür hem kadınlar hem de erkekler için vazgeçilmez bir imtihan ve takva unsurudur.

Namuslu ve İffetli Olmak

Namus ve iffet, kişinin sadece eşi için değil, asıl ve öncelikle Allah için korunur. Nisa Suresi 34. ayette, gerçek müminlerin, gayb olan Allah ve ahiret için, Allah’ın cinsellikle ilgili sınırlarını koruyacakları bildirilmektedir.

Bu nedenle, tesettürsüzlük, zina, bakma, hayalleme ve başka şekillerde ailesine ihanet eden kız ve oğlan ya da eşine ve çocuklarına ihanet eden kadın ve erkek, aslında Allah’a ihanet etmekte; üstelik bu ihaneti, kendilerini her daim gören ve her türlü duygu ve düşüncelerinden haberdar olan Allah’ın huzurunda gerçekleştirmektedirler.

Bu nedenle gerçek bir mümin kadın yada erkek, cinselliğini, sadece insanların gördüğü yerlerde değil, görmediği yerlerde, düşünce ve duygularında dahi her daim korumaya azami gayret etmelidir.

Cinsel Suçlara Teşvikte Şeytanın En Önemli Araçları

Günümüzde cinsellik alanında Allah’ın hudutlarını pervasızca çiğneyen, insanları durmaksızın ve ısrarla eşcinselliğe ve zinaya teşvik eden yazılı ve resimli roman, dergi ve gazete gibi yayınlarla; sesli ve görüntülü radyo, televizyon, sosyal medya ve bilumum internet yayınları ciddiyetle üzerinde durulmayı gerektirmektedir.

Nur Suresi 30 ve 31. ayetlerdeki karşı cinse cinsel amaçla bakılmaması, İsra Suresi 32. ayette geçen “Zinaya yaklaşmayın.” ayetleri göz önünde bulundurulduğunda, bakma, duyma, düşünme ve hayallemenin her boyutunu en uç sınırlara kadar içeren bu yayınların yapılmasının ve izlenmesinin Allah’ın emrine muhalefet eden açık haramlar olduğu görülür. Bunların Araf Suresi 27. ayette anlatılan, şeytanın insanları cinsel yönden günaha sürüklemek için kullandığı çok tehlikeli cinsel tuzakları içerdikleri açıktır.

Bu nedenle, cinsellik alanında Allah’ın hudutlarını çiğneyen tüm medya vasıtalarından, zaruret halinde, kendine hâkim olmak kaydıyla ve zaruret kadar yararlanılabileceği unutulmamalıdır. Yani tüm medya vasıtaları aslen helal iken, cinsel haramlara (yada başka haramlara) vesile olduğu durumlarda haram olurlar.

Evlerimiz Cahiliye Pisliklerinin Çöplüğü Değil Cihadımızın Karargâhları Olmalı

Müzzemmil Suresi 1’den 10’a kadar olan ayetlerden anlaşılacağı üzere, evlerimiz, özellikle Türkiye ve benzeri laik cahiliyenin hâkim olduğu memleketlerde, sokakta ve kamusal alanda üzerimize bulaşan tüm manevi pislikleri (ricz, rics, necs); Allah’ın ayetleri, zikir, fikir ve tefekkür ile temizleyeceğimiz; ertesi gün rızık yada cihad amacıyla açılacağımız kamusal alana maneviyat ve enerji depolayacak karargâhlardır. Böyle olması gerekirken ne yazık kievlerimiz televizyon ve internet sayesinde daha da kirlendiğimiz yerler olmakta. İşin daha vahimi bu zehirlenme fark ettirmeden yavaş yavaş yaşanmakta.

Bizler her türlü televizyon ve benzeri yayın ile manevi açıdan cahiliyenin her türlü pisliğine bulaştığımızın farkına dahi varmadan, gün ve gün küfür, şirk, zina, homoseksüellik vs. her türlü cahiliye zehriyle zehirlenip manevi olarak iyice hastalanmaktayız. Televizyon ve benzerleri bizleri bilinçaltından, uzun zamanlı olarak değiştirip bozmakta.

Kanaatimce Müslümanların evleri televizyonlara kapalı olmalı. Okumak ve sohbetler bizim en önemli eğitim ve beslenme kaynağımızdır. TV programları, internet, CD ve başka eğitim kaynaklarından ancak kontrollü olarak yararlanılmalıdır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR