1. YAZARLAR

  2. Hebh Jamal

  3. Almanya’da İslamofobi: ‘Ben İnsan Olarak Bile Görülmüyorum’

Almanya’da İslamofobi: ‘Ben İnsan Olarak Bile Görülmüyorum’

Kasım 2021A+A-

Son Almanya seçimleri sırasında, batıdaki Bergheim kasabasındaki sandık asistanları başörtüsü ve koruyucu maske takan 21 yaşındaki Müslüman bir kadının oy kullanmasına izin vermeyi reddetti.

Raporlara göre, seçim çalışanları, seçmenlerin tanımlanabilir olması gerektiğini söyleyerek kadının yüzünün kapanmasına atıfta bulundu ve oy kullanmasına izin vermedi. Haklarının açık bir ihlali ve bariz bir İslamofobi olduğu gerekçesiyle şehir yetkililerine şikâyette bulunmasının ardından nihayet kadının oy kullanmasına izin verildi.

Bu olayın ışığında, birçok kişi şimdi diğer Müslüman kadınların sandıklardan geri çevrilip çevrilmediğini merak ediyor ve daha genel bir soru gündeme geliyor: Alman toplumunda cinsiyetçi İslamofobi ne kadar yaygın?

Müslüman Alman kadınlar, hükümetin kamusal alanda ve işyerinde ne giyip ne giyemeyeceklerini dikte etmeye yönelik sistematik girişimlerine karşı yıllardır mücadele ediyor. Geçtiğimiz Temmuz ayında, Avrupa Birliği’nin en yüksek mahkemesi, işletmelerin, tarafsızlık sunma öncülü altında, çalışanların başörtüsü de dâhil olmak üzere dinî kıyafetler veya semboller giymelerini yasaklayabileceğine karar verdi. Dava, başörtüsü taktığı için işverenleri tarafından açığa alınan iki Alman Müslüman kadın tarafından başlatılmıştı.

Siyasi kişiliklerin ve medyanın haklarını tartıştığı Müslüman kadın kimliğinin aşırı politize edilmesi, günlük yaşamlarında doğrudan Müslüman karşıtı ırkçılığa dönüyor.

Sık Ayrımcılık

Okuldaki Müslüman kızlar sıklıkla ayrımcılığa maruz kalıyor. 16 yaşındaki Müslüman Alman bir kız Rabia “Müslüman karşıtı ırkçılığı o kadar sık yaşıyorum ki bazen bunun farkına bile varmıyorum.” dedi. “Beni başörtüme indirgeyen bir öğretmenim var, ona defalarca anlatmama rağmen ailemin beni zorla tesettüre soktuğunu düşünüyor.” diye ekliyor Rabia.

Devam ediyor: “Okulda insan olarak bile görülmüyorum; adımı öğrenmeye zahmet etmiyorlar. Öğretmenler bana sadece Fatma diye hitap ediyor çünkü sınıfımda bu isimde başka bir Müslüman kız var. Benim adım Rabia; benim adım anılmalı.

19 yaşındaki Nazanin adlı başka bir genç Müslüman kız ise “Dokuzuncu sınıfta bir okul gezisinde bir Alman kadın bana bir şişe fırlattı ve ırkçı hakaretler yağdırmaya başladı. Sadece 14 yaşındaydım. Öğretmenlerim onu durdurmak için hiçbir şey yapmadı. Şimdi mezun olmama rağmen ırkçılık daha da kötüleşti.” diye konuşuyor.

Almanya’nın devlet okulu sistemlerinde, veriler genç Müslüman öğrencilere, özellikle de kızlara yönelik endişe verici miktarda ayrımcılığın düşük beklentiler ve cesaretsizlik ortamına yol açtığını göstermiştir. Bir anket, Alman öğretmenlerin, Alman olmayan çocuklara, Alman öğrencilere göre daha düşük okul formlarını önerdiğini ve bunun onların kariyerlerini ve yüksek eğitim yollarını şekillendirdiğini ortaya çıkardı.

19 yaşındaki Ahlam: “Notlarım düştü çünkü eğitimcim yetiştirilme tarzımın beni yavaş düşünen biri yaptığına inandırdı. Doğam gereği kekeledim, bu yüzden beni utandırdı. Notlarım daha da kötüleşti.” diyor.

İslamofobik Karşılaşmalar

Kadınların kamu kurumlarında hissettikleri Müslüman karşıtı ayrımcılık, Almanya’nın tesettür konusundaki genel tavrını yansıtıyor. Müslüman kimliğinin görünür bir işareti, Alman kültürü ve toplumuna karşıt olarak görülüyor.

Başörtüsü takma ve görünür bir şekilde Müslüman olma kararı, Müslüman kadınların statüsünü değiştirerek onları otomatik bir şekilde “ötekileştiriyor”. Çocuklardan yetişkinlere kadar çok sayıda Müslüman kadın, görünürde Müslüman görünme kararlarından dolayı sürekli olarak İslamofobi ile karşılaştıklarını söylüyor.

17 yaşındaki Sema: “Bir gün eve yürürken bir adam şemsiyesini silah gibi yüzüme dayadı ve ateşler gibi yaptı. Sonra o ve arkadaşı gülerken bana terörist dedi. Kendimi savunamadım; sadece yürümeye devam ettim.” diyor.

21 yaşındaki Büşra, alışverişte iken bir başka kadının hırsızlık suçlamasına maruz kalıyor: “Orada hiçbir şey saklamadığımı kanıtlamak için başörtümü çıkarmak zorunda kaldım. Alman kimlik kartımı elimde tutmama rağmen uyruğumun ne olduğu soruldu. Polis gitmeme izin verdiğinde, sadece beni suçlayan bayana sormak istedim: Neden?

25 yaşındaki Latifa: “Pandeminin başlangıcında acilen geçici işçi aradıkları için bir süpermarkete başvurdum. Süpermarket ‘tarafsız’ olduğu için orada başörtüsüyle çalışamayacağım söylendi.” diyor.

21 yaşındaki İman, stajının ilk gününde, kendisinden başörtüsünü çıkarmasının istendiğini söylüyor ve ekliyor: “Yoksa ben temizlikçi olacağım. Dinimi takip etme kararım nedeniyle staja devam edemedim.” Benzer şekilde, 28 yaşındaki Şazia da kreş öğretmenliği pozisyonunun reddedildiğini söylüyor: “Bana beyaz Almanların, çocuklarını, benim gibi giyinen biriyle kreşe göndermekten çekinecekleri söylendi.

Eşitlik Aranıyor

Bonn’daki Çalışma Enstitüsü tarafından yayınlanan bir çalışmada, Alman firmalarına 1.500 özdeş özgeçmiş gönderildi; bazıları Meryem Öztürk ve diğerleri Sandra Bauer adını kullandı. Vakaların yüzde 18,8’inde Bauer görüşmeye davet edilirken, Öztürk vakaların sadece yüzde 13,5’inde davet edildi. Öztürk’ün fotoğrafı başörtülü gösterildiğinde ise vakaların sadece yüzde 4,2’sinde görüşmeye davet edildi.

Araştırmacılar, bu sonuçların, başörtüsü takan bir kadının, Alman gibi görünen bir başvuru sahibiyle aynı sayıda geri aranması için 4,5 kat daha fazla başvuru göndermesi gerektiğini belirtti.

Almanya ve diğer Batılı ülkeler, Müslüman kadınlara kendi kültürleri ve dinleri çerçevesinde nasıl davranıldığı konusunda katı önyargılara sahiptir. Yaygın bir klişe, göçmen kökenli Müslüman kadınların ev hanımı olmak ve çocuk yetiştirmek gibi kültürel farklılıklar nedeniyle iş piyasasına girme ihtimallerinin daha düşük olmasıdır. Bununla birlikte ayrımcı uygulamalar nedeniyle Müslüman kadınların iş piyasasına entegre olmasının çok daha zor olduğu düşünülmemektedir.

Bu tür ayrımcılık, kadınları işgücü piyasasına katılmaktan ve hatta eğitim almaktan caydırabilir. Bazı genç Müslüman kadınlar, sadece ilgi alanlarına göre değil, aynı zamanda başörtüsü nedeniyle üstesinden gelmek zorunda kalabilecekleri olası engellere göre de kariyer seçiyor.

16 yaşındaki Meryem, “Henüz iş piyasasına girmedim ancak işyerindeki ayrımcılık nedeniyle tercihlerimi sürekli değiştirmek zorundayım.” derken 25 yaşındaki Medine, bazı işlerden tamamen kaçındığını söyledi ve ekledi: “Tarafsızlık engellerinden kaçınmak için, müşteriyle doğrudan temas kurduğum hiçbir yere bilinçli olarak başvurmuyorum.

Dolayısıyla Müslüman bir kadın, niteliklerine göre değil, çalışacak kadar “Alman” olup olmadığına göre değerlendiriliyor. 27 yaşındaki Zülal, ne zaman bir işe başvursa ve mülakata girse nitelikler bahsinin “belki beş dakikalık konuşma” aldığını, başörtüsünün ise 15 dakikalık tartışmayı ateşlediğini söylüyor.

Almanya’daki Müslüman kadınların çoğu sadece eşit muamele görmek istiyor. 29 yaşındaki Sophie’nin dediği gibi: “Bu toplumda hayat zor, stresli ve psikolojik olarak acı verici. Aynı zamanda, daha açık tepki gösteren ve sırf Müslüman olduğun için seni ikinci sınıf bir insan gibi görmeyen ve insanca muamele eden toplum kesimlerine de minnettarım.

Middle East Eye / 14 Ekim 2021 / Çeviren: Gökhan Ergöçün

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR