1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Molla Ömer'i Özleyen Afganlar...
Molla Ömeri Özleyen Afganlar...

Molla Ömer'i Özleyen Afganlar...

“Batı ittifakı, gerçek bir ulusal hükümetin bulunmadığı Afganistan'da ulusal ordu kurmaya çalışırken, halk Molla Ömer'e özlem duyuyor. Her şey nafile ama kaybettiğimizi itiraf etmekten korktuğumuz için savaşı sürdürüyoruz.”

23 Temmuz 2010 Cuma 10:50A+A-

The Guardian'da yazan Peter Preston, 18 Temmuz tarihli yazısında Afganistan'daki durumu ve Batı ittifakının yenilgiyi kabullenmede nasıl zorlandığını gözler önüne seriyor. Bugünkü Radikal'de çevirisi yayınlanan makaleyi ilgiyle okuyacağınızı düşündük:

Molla Ömer'i Özleyen Afganlar Ulusal Orduyu Ne Yapsın?

Bir günde dört ölüm daha, kan damlamıyor, taşıyor. Ve ceset sayıları artarken, adına can verdiğimiz insanlar ne düşünüyor? Uygun anket tekniklerini kullanarak Helmand ve Kandahar'daki ölüm bölgelerinde yaşayan 500 Afgan erkeğine sorabiliriz bunu. Cevaplarını duymaktan çekinmeyin: Yüzde 70'i askeri operasyonun yerel halk için kötü olduğunu düşünüyor; yüzde 68'i NATO'nun kendilerini koruyamadığına inanıyor; yüzde 59'u yeni bir büyük taarruz istemiyor; yüzde 61'i bir yıl öncesine göre Taliban'a katılımın arttığı kanaatinde; yüzde 74'ü uluslararası güçlerle çalışmayı yanlış sayıyor; ah unutmadan bir de şu var: Yüzde 65'i Molla Ömer'in hükümete girmesi gerektiğine inanıyor. Uluslararası Güvenlik ve Kalkınma Konseyi'nin bulgularından bu sonuncusu hepsinden daha sarsıcı. George W. ve Tony'nin yaklaşık 10 yıl önce kovduğu fanatiklerin geri getirilmesine desteğin devam ettiğini gösterdiği için değil sadece. Bize, dünyadaki başlıca 'en çok arananları'mızdan birini bile bulmayı başaramama rezaletini yüzümüze vurduğu için.

Usame'yi bulamadık, bu öyle gülünç bir istihbarat utancı ki, CIA başını utançla eğmeli. Fakat Molla Ömer'i de bulamadık.

Bezmiş Batı ittifakı, vaktiyle Taliban yönetiminin başkanı olan şahsı arıyor. Yaş: 50 civarı. Boy: Uzun. Göz: Tek. 2001'e dek beş yıl Afganistan'ı yönetti, yüksek konseyin başkanı, müminlerin komutanı. Öyle gözden kaçacak biri değil. Fakat dünyadaki onca özel kuvvetler elemanı ve CIA ajanı onu bulamıyor. Ömer'i görüp de yakalatırsanız 25 milyon dolar ödül var. Fakat kimse ihbar etmedi, kimse ihbar etmiyor. Bu noktada Taliban'la ilgili, Kaide'nin değerlerine uyan bir şey daha var. Sadık, yakın ve sıkı ağızlılar. İkili oynayan Pakistan gizli servisleri onların güçlerip şekillenmesine yardım etti, fakat şu an mücadelelerinde hiç de öyle ikili oynama durumu yok.

Ve, dürüst olmaya çalışıyorsak, evlatlarımızı ziyaret eden, ilelebet savaş veya erken çekilme gibi nabza göre şerbet laflar eden siyasetçilere benzememeye çalışıyorsak, herhangi bir geleneksel 'zaferi' unutmanın vaktidir. Anket kuruluşlarıyla özel konuşmalarında doğruyu söyleyen Afganlar bizi etraflarında istemiyor. Ne güven duyuyorlar ne de takdir ediyorlar. Ve bizim devirdiğimiz liderler, onların geri dönmekte olduğuna inandığı liderler.

Tam bir nafilelik: Her şey boşa. 'Ulusal' bir Afgan ordusunu eğitmek, fakat Kabil dışında borusu öten bir ulusal hükümet olmadığını unutmak. Daha iyi bir fikri olan var mı? Taliban'a karşı koyan yerel milisler yetiştirmek. Ömer'i yakalayabilseydik, (Saddam'a karşı olduğu gibi) boş bir zafer ilan edebilir ve çekilmeyi düşünmeye başlayabilirdik. Ya da yıllardır arada bir saklandığı yerlerden verdiği ipuçlarının vaat ettiği şeyi, yani Taliban-Kaide bağlarını koparan bir pazarlık yapmayı deneyin. Herhalükârda çekilme olacak. Fakat şu an NATO'nun yoksun olduğu şey kayıp mollanın nerede olduğuna dair bir ipucu. Parmağımızı uzatıp gösteremiyoruz, ki bu da Afganistan'da başarının ne kadar uzağında olduğumuzu doğruluyor.

Cumartesi dört Britanyalı daha öldü, fakat pazar sabahı medyada onlardan neredeyse hiç bahsedilmedi. Bu üzerine kafa yormak istemediğimiz bir feda. Cesaretten değil, ödlektikten kaynaklanıyor. Bir tercihte bulunma korkusundan gelen seçenek yokmuş numaraları... Bu arada Helmand kazanında sizin ortalama Afgan'ınız bir sonraki adımda nereye gittiğini tam tamına biliyor: Ortaçağ'a özgü karışıklığa dönmek ve Taliban'ın icabına yalnız başına bakmak, tıpkı geçmişteki geçici rejimlerin icabına baktığı gibi. Tek gözlü adamın hâlâ reis olduğu bir ülkede, başladığımız yerdeyiz.

(Peter Preston / The Guardian / 18 Temmuz 2010)

HABERE YORUM KAT

1 Yorum