1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. "Kardeşlik Hukuku" Zedeleniyor!
"Kardeşlik Hukuku" Zedeleniyor!

"Kardeşlik Hukuku" Zedeleniyor!

Vahap Coşkun yazısında, Davutoğlu'na yönelik yapılan tezviratlara değiniyor, bunun AK Parti'nin sık sık vurguda bulunduğu "kardeşlik hukuku"nu zedelediğine dikkat çekiyor.

11 Mayıs 2016 Çarşamba 12:25A+A-

Muhtemel Akıbet

Vahap Coşkun / Yeni Yüzyıl

Davutoğlu, Erdoğan komutasındaki bir operasyonla denklem dışına çıkarıldı. Ancak bu AKP’de tüm suların durulacağını ima etmiyor. İki büyük problem alanı var:

Birincisi, başbakanlıktaki makama kim geçerse geçsin, ona toplum nezdinde bir “emanetçi” gözüyle bakılacak olmasıdır. AKP çevreleri bu düşünceyi ısrarla pompalıyor. Yeni başbakanı tanımlamak için kullandıkları sıfatlarda hep bir küçümseme var. Başbakan için sıralanan özellikler “düşük profilli” olmasıyla başlıyor, “mutlak biat noktasında bir sorun çıkarmaması”, “partinin ve hükümetin gerçek başının Erdoğan olduğunu idrakiyle hareket etmesi”, “çok fazla ön plana çıkmaması”, vb. devam ediyor.

Müstakbel başbakana biçilen görev alanı da sınırlı. Ondan beklenen, kritik meselelere burnunu sokmaması, Erdoğan’ın çizdiği istikamette yürümesi ve bakanlar arasında koordinatörlük ile yetinmesi. Teşbihte hata olmaz umarım: AKP’de yeniden güncellenecek iktidar haritasında başbakandan durması istenen yer, askeri vesayet döneminde ordunun siyasetçilere çizdiği sınırları anımsatıyor.

Arkadan Çevrilen Dolaplar

Varsayalım ki AKP’nin ve hükümetin başına tarif edilen modelde bir genel başkan ve başbakan geçti. Büyük bir ihtimalle de öyle olacak. Bu takdirde ortada cevaplanması lazım gelen nal gibi bir soru var: Kitlelerde heyecan uyandırmayan, siyasette farklılık yaratmayan, popüler bir kimlik taşımayan, etkisi ve yetkisi kırılmış bir başbakana kim ve neden güvensin? Bizzat kendi partisinin mensuplarınca profilinin düşük olduğu önceden ilan edilmiş ve daha göreve gelmeden zayıflığı tescil edilmiş bir başbakana kim ve neden itibar etsin ve saygı duysun?

İkincisi, Davutoğlu başarılı bir siyasetçiydi. Onu ayrılığa götüren süreçte iki büyük hamle yapıldı: Biri bel altına çalışan bir medya operasyonuydu (Pelikan Dosyası), diğeri ise birlikte çalıştığı MKYK’daki yol arkadaşlarının onun arkasından çevirdikleri dolaplardı. Yoksa Davutoğlu’nun gönderilmesinin istinat ettirilebileceği tek bir meşru gerekçe mevzu bahis değildi.

Davutoğlu’nun siyasi nezaketten nasibini almamış bir tarzla görevden el çektirilmesi, AKP tabanında bir burukluk yarattı. Bunun önüne geçmek için olsa gerek, AKP’ye yakın medyada Davutoğlu’na yönelik büyük bir taarruz var. Meğerse Davutoğlu’nun ne kadar çok günahı varmış?

Erdoğan’a Şirk Koşmak

O hem “ABD’nin adamı” imiş, hem de AB ile bir olup Erdoğan’ın arkasından oyunlar oynuyormuş. Tayyip Bey’in mirasına konmaya çalışıyormuş, ona şirk koşuyormuş. “Şeytanın Âdem’e secde etmemekteki mantığı” gibi “Sen sensen, ben de ben” diyormuş. Yetmedi! Son beş yıldan beri bütün hataların kaynağı Davutoğlu imiş. Elbette ki tek başına bırakılsa Erdoğan yanlış yapmazmış Davutoğlu onu yanlış yönlendirip bataklığa sürüklemiş, vs.

Ciddi ciddi yazılıyor, söyleniyor bu sözler. Davutoğlu, kasten Erdoğan’ın kuyusunu kazmakla itham ediliyor. Kâh laf arasında, kâh herhangi bir filtre kullanılmaksızın Davutoğlu’nun “hainliğinden” ve ama bilhassa nankörlüğünden” dem vuruluyor. Bununla iktifa edeceklerini zannetmiyorum. Uzak olmayan bir gelecekte hızını alamamış biri çıkar “Aslında Davutoğlu, Paralel Yapı’nın içimize soktuğu bir ajandı” der ve altın vuruşu yapar.

İpe sapa gelmez tüm bu iddialardan çıkardığım iki sonuç var: Biri, deli saçmalarıyla Davutoğlu’nun kişiliğinin katledilmeye çalışılmasının, AKP tabanında ona yönelik müspet kanaatleri değiştiremeyeceğidir. Herkes Davutoğlu’nu da tanıyor, bu tezviratları yapanları ve yayanları da.

Diğeri ise, AKP’deki o çok atıf yapılan “kardeşlik hukukunun” ve güven dokusunun gördüğü hasardır. Aklı başında herkesin aklında aynı sual var: “Partisiyle ve medyasıyla Davutoğlu’na bunu yapan, bir başkasına ne yapmaz?” En başta genel başkan adayları olmak üzere bütün AKP’liler bu sual üzerinde düşünmeli. Zira yarın-öbür gün, eğer bir şekilde Erdoğan ile ters düşerlerse aynı akıbet onların da kapsını çalabilir.

HABERE YORUM KAT

3 Yorum