1. YAZARLAR

  2. Hilmi Yavuz

  3. İslamî terör: Kavramsal bir veledizina
Hilmi Yavuz

Hilmi Yavuz

Yazarın Tüm Yazıları >

İslamî terör: Kavramsal bir veledizina

18 Ocak 2009 Pazar 15:13A+A-

Edward Said, 1989'da yazdığı ve Türkçeye 'Sömürgenin Temsili: Antropolojinin Muhatapları' başlığı ile çevrilerek 'Kış Ruhu' adlı kitabına alınan yazısında, son yıllarda 'iyice kötücül bir kılığa büründürülen bir din ya da kültür olan İslam'la terörizm'in 'neredeyse özdeşleştirilir' olduğundan söz eder.

Said, 1986'da İsrail'in o zamanki Birleşmiş Milletler Temsilcisi olan Benjamin Netanyahu'nun yayıma hazırladığı Terrorism: How West Can Win? ( 'Terörizm: Batı Nasıl Kazanabilir?') başlıklı derlemede yer alan yazılara atıfta bulunarak şöyle der: '[Bu] üç yazı, diplomalı şarkiyatçılar (oryantalistler H.Y.) tarafından yazılmıştı ve üçünde de İslam'la terörizm arasında bir bağ olduğu beyan ediliyordu. Basında yazan ve televizyonlara çıkan uzmanların da halka İslam'ın terörist bir kültür olduğunu anlattığı göz önünde bulundurulduğunda, bu tip argümanların Libya'nın bombalanmasına ve sözde doğruluk adına girişilecek benzer başka maceralara rıza gösterilmesini sağladığı anlaşılır.'

Said'in müthiş ve gerçekten hayranlık verici bir öngörüyle dilegetirdiği bu düşünceler, Gazze soykırımı dolayımında bir defa daha gerçekleşmiş görünüyor. Said'in 1989'da yazdığı bu yazının son cümlesindeki 'Libya' kelimesini çıkarıp, yerine 'Gazze'yi koyunuz, durum, bugün, tastamam onun tasvir ettiği gibidir. Filistin soykırımı, 'sözde doğruluk adına girişilecek benzer başka maceralar'dan ne ilki ne de sonuncusudur; -ve İslam'ı terörle özdeşleştiren mahut argüman, Gazze soykırımına da 'rıza gösterilmesini' (veya, meşru gösterilmesini) bu defa da sağlayacak gibi görünmektedir.

İslam'ın terörle özdeşleştirilmesinin tarihi, hemen ve kestirme yoldan söyleyeyim, İslam'a atfedilen militarizmin dönüşmesinin tarihidir. Başka bir deyişle, İslam'ın militarist bir din olduğu iddiası, İslam'ın bugün, terörizmle özdeşleştirilmesinin tarihöncesidir.

Başta Max Weber olmak üzere, onu izleyen batılı oryantalistler, daha başından itibaren İslam'ı, Prof. Dr. Sabri Ülgener'in deyişiyle, 'feodal bir savaşçı ve aristokrat topluluğun başını çektiği tüketim ekonomisinin izinde' bir din olarak kabul etmişlerdir. Bu 'savaşçılar dini'nin temelkoyucu kavramları, cihâd ve gazâ'dır. Prof. Ülgener'in belirttiğine göre Weber, İslam'ın, Dünya nimetleri'ni (servet, kudret, itibar) 'savaşçı mü'mine yapılan tipik vaadlerden; âhiret mükâfatını da aynı şekilde bir 'savaşçı cenneti' ('Firdevs-i âlâ') vaadinden ibaret imiş gibi gördüğünü öne sürmüştür. Hem Bu-Dünya'yı hem de Öte-Dünya'yı, doğrudan doğruya, İslam'ın 'savaşçı' bir din olmasıyla ilişkili bir bağlamda tasvir etmek! Böylece İslam, 'feodal-savaşçı bir dinin bütün özelliklerini de nefsinde toplamış' olmaktadır. Özetle söylersem, İslam, Medine döneminden itibaren, savaşçı, dolayısıyla militarist bir dindir, Weber'e göre!

Marx ise, İslam'ın egemen olduğu toplumların üretim tarzının Asya Tipi Üretim Tarzı olduğunu söyler. Bu toplumlar, despotik ('ceberrut') toplumlardır. Marx ve Weber'in İslam toplumlarına ilişkin bu kavramsallaştırmalarının, yani, ATÜT'ün despotizmi ile İslam'ın militarizminin, oryantalist zihniyet yapısının inşasında belirleyici olduğunu önesürmek, bana göre elbet, yanlış olmayacaktır. İslam'ın 'terörist' bir din olduğuna ilişkin o mahut ve maalesef hâlâ geçerli olan safsata, işte bu oryantalist ideolojik arkaplan üzerine inşâ edilmiş ve Marx'ın ATÜT toplumlarına atfettiği Despotizm ile Weber'in İslam toplumlarına atfettiği Militarizm, bir 'yoğunlaştırma' ('condensation') işlemiyle dönüşerek 'Terörizm'i üretmiştir. Dolayısıyla, İslam'a atfedilen 'Terörizm', Marx'ın 'Despotizm' kavramı ile Weber'in 'Militarizm' kavramının, deyiş yerindeyse, nesebi gayrısahih çocuğudur! Kavramsal bir veledizina!

Bugün Filistin'liler bağlamında bir İslam teröründen sözediliyorsa, bunu, menşe şahadetnamesi Avrupa'dan alınmış oryantalist zihniyetin, İslam'ı Militarizm ve Despotizm dolayımında yeniden üreten geleneksel kurgusuyla açıklamak gerekiyor. 2004'te Şaron, Refah Mülteci Kampı'nı bombalamış, yüzlerce Müslüman ölmüştü. Bugün Barak çocukları, hastaneleri bombalıyor. İsrail, ateş-kes'e karar verebilir; ama göreceksiniz, soykırım, bu defa dört yıla kalmaz yeniden başlayacaktır;- Gazze şeridinde bir tek Müslüman kalmayıncaya kadar...

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT