1. YAZARLAR

  2. Duran Kömürcü

  3. İnanç çıkmazı
Duran Kömürcü

Duran Kömürcü

Yazarın Tüm Yazıları >

İnanç çıkmazı

27 Nisan 2009 Pazartesi 04:40A+A-

Müslümanlar olarak inanç çıkmazındayız. Her inanan kendisinin algıladığı inancı yaşamaktadır. Kur’an ve sünnete tabi olduğunu söyleseler de Kur’an ve sünnetin içeriğini, yaşadıklarına göre ayarlarlar.

Farzları, vacipleri yerine getirir görünseler de topluma bakan yönünü hiç dile getirmezler. Getirenlerden de rahatsız olurlar. Dinin esas noktasına girmek istemezler.

Esas noktası nedir? Dinin esas noktası, Kur’an’ı yaşamak, sünnete uygun hayat sürmektir. Kur’an’ın yaşanmadığı, sünnetin kabul edilmediği laik bir sistemden rahatsız değillerdir. Laik sistem dini tanımadığı için, din fertlerin yaşamına kalmıştır. Fertler de dinin esasını algılamak istemezler de yaşadığı sistemin halinden memnun gibidir. Ayrıca, dini yaşamaya kalksa devlet karşılarına çıkıyor, devletin dediğini yapsa din ile karşı karşıya geliyor. İnananlar bu ikilemin içinde yaşıyor. Devletin verdiği imkanları göze alınca da dini ikinci plana itiyorlar. Böyle olunca da zaman içinde, yaşamını din haline getiriyor.

Dini ruhunda yaşamıyor; onu beş vakit namaz, oruç, hac, umreden ibaret sanıyor. Gece yapılan ibadetler, çekilen tesbihlerle amelini yerine getirdiğini zannediyor. Allah’ın hükümranlığı, kanun koyma yetkisi, kafire tabi olmama, tağutlara itaat etmeme gibi emirleri olunca da, “Ne yapalım şimdi mecburuz” deniyor. “Allah’ın farzlarından birkaçını yapmak, diğerlerini yapmamak dinin tamamı değildir” dediğimizde de “Ancak bunu yapabiliyoruz” deniyor. “Kelime-i Şehadet’in yani Müslüman olmanın tek şartı, Allah’a ve Resulüne inanma ve tağutları inkâr etmedir” dendiğinde de “Biz böyle gördük, ne yapabiliriz?” diyorlar.

Her “Müslümanım” diyen faizin haram olduğunu biliyor ama, faizi gündeme getirmemek için bin dereden su getiriyor. Sabaha kadar namaz kılar, tesbihatlarını çeker; sabah olunca da besmele ile işyerini açar. İlk işi de bankaya koşmak, kredi almak, kartlarını ödemek, çeklerini kullanmak oluyor. Günlük hayatını faize endeksliyor. Camiden çıkışını, dua ile dükkan açışını unutuyor da, Allah’ın haram kıldığı faizi rızık kapısı görüyor. Günlük hayatı içinde eriyip gidiyor.

Devletin yapısı faiz üzerine kurulmuştur. Çarkların dönmesi buna göre ayarlanmıştır. Çarkı döndüren de, sermayeyi veren de, yaşamasını sağlayan da Müslüman görünenlerdir. Hiç tasası yoktur, endişesi yoktur. Tepkisi ise hiç yoktur. Çünkü her gün haram işleye işleye haram hayatı oluyor. Allah’ı unutuyor, haramları helal haline getirmeleri için fikirler ileri sürüyor. Öyle bir hal alıyor ki, dini, beş vakit namaz kılmaya endeksliyor. Zikir ve nafilelerle İslam’ı yaşadığını zannediyor. “Kur’anî hayatta bu var mıdır? Sünnette yaşanmış mıdır?” sorusunu sormaz oluyor.

“Müslümanım” diyenin fotoğrafını çeksen de karşısına geçip baksa, “Bu ben miyim?” sorusunu sorar. Haneler perişan, çoluk-çocuk perişan, haramlar olmuş helal, fasık ve kâfirler toplumu kaplamış, inananlar da aynı arabada yarış ediyorlar. Ellerinde flama, dillerinde “Kahrolası, satılmışlar” sloganları! “Kahrolası dediği kim? Satılmışlar dediği kim?” diyen yok. Binmişler alamete, gidiliyor kıyamete.

Mü’minde firaset kalmamış. Kimin dost, kimin düşman olduğunu bilen yok. Allah düşmanı ile bir olmuş, kendi dalını kestiğinden haberi yok.

“Din, devlet, vatan, millet, iyi-kötü nedir?” sorusunu soran yok. İnananlarla inanmayanlar toplanmış, “Benim yerim neresidir?” soran yok.

Makam-mevki-çıkar hırsıyla dünyaya sarılmışlar, din düşmanı ile aynı kefede yarışıyorlar. “Allah’ın emri nedir, Peygamber ne buyuruyor?” diyen yok.

“Allah’ın mı kuluyum, yoksa beşerin mi?” sorusunu soran yok.

Bu soruları sormayanlar, zaman içinde Allah’ın emirlerini unutarak yaşadığını din zannediyor. Bu minval üzere hayat geçirenler namaz kılsa ne olur? Abdestli gezse ne olur? Gecelerini zikirle ihya etse ne olur? Özünü kaybedip fosil olurlar. Fosiller de ancak ateşe layıktırlar.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT