1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. İdlib’de Yaşananlar ve Sorumluluklarımız
İdlib’de Yaşananlar ve Sorumluluklarımız

İdlib’de Yaşananlar ve Sorumluluklarımız

İbn Haldun Üniversitesi Sosyal Sorumluluk Kulübü’nün düzenlediği ‘’İdlib’de Son Gelişmeler ve Sorumluluklarımız’’ başlıklı panel İbn Haldun Üniversitesi İhya Salonu’nda gerçekleştirildi.

05 Mart 2020 Perşembe 00:06A+A-

Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer ve Yönetmen Tülay Gökçimen tarafından sunulan ve Talha Erdem Kuloğlu tarafından yönetilen panelde, İdlib meselesinin sosyal ve siyasi boyutları ele alındı ve mazlumlara karşı sorumluluklarımız anlatıldı.

 

Konuşmacılar, Suriye meselesinin başlangıcından günümüze yaşananları, Türkiye’nin Suriye’de bulunuşunun saiklerini, İdlib’teki operasyonun Türkiye içi siyasette ne gibi etkileri olduğunu, Türkiye’nin mülteci politikasını ve İdlib’te yaşanan insanlık dramını anlattılar.

 

Musa Üzer, Türkiye’nin başlatmış olduğu operasyonunun mazlum kardeşlerimize güven verdiğini, üstlerinde uçan uçakların ilk defa onları bombalamak için değil de onları korumak için geldiğini görmelerinin onlar için anlatılamaz bir duygu olduğunu anlattı.

 

Türkiye’nin İdlib operasyonunun Türkiye modern tarihinde çok önemli bir yeri olduğunu, 70-80 yıllık İslam-Müslüman karşıtı politikalardan sonra, ümmeti koruyup gözeten politikaların bizim için bir iftihar vesilesi olduğunu söyleyen Üzer, bu askeri operasyonun Nisa Suresi 77. Ayet perspektifinde başlatıldığına inanmamız gerektiğini söyledi.

 

Üzer, geldiğimiz noktanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarı ve kararlılığı sayesinde olduğunu belirten Üzer, aynı zamanda askeri anlamda sahada çok önceden bulunmamız gerektiğini, Türkiye’nin bıraktığı boşluğun İran ve Rusya’nın doldurduğunu ve güçlendiklerini söyledi.

 

Üzer, siyasal meselelere Müslümanca bakmamız gerektiğini, bize dayatılan sol, sağ, sosyalist veya liberal bakış açılarıyla bakmamamız gerektiğini, bütün şartlar aleyhimize de olsa hak ve adalet temelinde, Allah’ın koyduğu kurallar üzerine karar vermemiz ve bununla bir perspektif oluşturmamız gerektiğini vurguladı.

 

Ayrıca Üzer, Türkiye’deki sol-laik-kemalist çevrelerin ikiyüzlü tutumlarına değindi. “Ne işimiz var?” söylemlerinde bulunanların bakış açılarının Ali İmran Suresi 156. Ayet’te anlatılan münafıkların bakış açılarına benzer olduğunu söyledi. Rusya ve İran hastaneleri dahi vururken, yanı başımızda büyük bir insanlık dramı yaşanırken Türkiye’nin yardıma gitmesi kadar doğal bir şey olmadığını vurguladı.

 

Mülteciler meselesinde ırkçı-faşist bakış açısının hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini, Allah’ın yeryüzünü insanlar için geçici bir süre için yarattığını, herkesin de yeryüzünde rahatça yaşama hakkı olduğunu, özellikle de ölümden kaçan insanlara engel olamayacağımızı belirten Üzer, ulusal sınırları Müslümanlar olarak tanımamamız gerektiğini, bu anlayışın modern dünyanın bize dayatmış olduğu sınırlar olduğunu söyledi.

 

Üzer konuşmasını bitirirken komplolara fırsat vermememiz gerektiğini, eleştirel bakmamız gerektiğini, somut olaylara somut tahlil yöntemiyle bakmamız gerektiğinin altınız çizdi. Suriye’de yaşananların Amerika’nın oyunu olduğu gibi söylemlere kulak vermememizi, böyle bir söylemin gerçekçi olmadığını söyledi. Sol, alevici, Kemalist, Saadetçi ve İrancı unsurların sistematik yalan ve dezenformasyona dayalı argümanlarını net bir şekilde reddeden bakış açısıyla ele alıp, Müslümanları zehirlemesine fırsat verilmemesi gerektiğini belirtti.

 

Tülay Gökçimen, şu an İdlib’te en sıkıntılı dönemlerin yaşandığını anlattı. Gökçimen, dünyanın bir mülteci problemi olduğunu söylerken “İnsanlar yanlarında olmamızı beklİyorlar. Kamplarda her dönüşümüzde geri geleceğimize dair söz vermek zorundayız. İnsanlarla bir sevgi bağı kuruyoruz ve insanlar bizi bekliyorlar.” dedi.

 

Gökçimen, kimsenin mülteci olmak istemeyeceğini ve  hiçbirimizin mülteci olmaya da hazır olmadığını belirtirken, “Kimse doğduğu, büyüdüğü toprakları terk etmek istemez, kimse dilini, ırkını, kültürünü bilmediği, belki de istenmediği topraklara göç etmek istemez. Tatil için gittiğimiz yerlerde bile yabancılık hissederken o insanlar nasıl mülteci olarak geldikleri yerlerde yabancılık hissetmezler. Zaten insanlar varil bombalarına, misket bombalarına dayanabildikleri kadar dayandılar.” dedi.

 

Orada savaşan ve yaşayan kitlenin çok büyük olduğunu belirten Gökçimen, herkesin dönüp savaşma gibi bir durumu olmadığını ve “gitsinler, savaşsınlar” gibi ırkçı ve insanlık dışı söylemlerin gerçekçi olmadığını belirtirken “İnsanlar ölmek istiyorlar. Ölümü kurtuluş olarak görüyorlar. Bu insanlara ‘Niye geldin? Gidin, savaşın.” gibi sözler söyleme hakkımız yok.” dedi

 

Türkiye'deki ırkçılığın kamplara olumsuz etki ettiğini, Türkiye’de ırkçı söylemler arttığında bölgeye gönderilen insani yardımların azaldığını belirten Gökçimen, gençlere mazlumlara yardım için tavsiyelerde bulunarak konuşmasını sonlandırdı.

HABERE YORUM KAT