1. YAZARLAR

  2. Duran Kömürcü

  3. Hastalar ve hastane
Duran Kömürcü

Duran Kömürcü

Yazarın Tüm Yazıları >

Hastalar ve hastane

05 Ekim 2009 Pazartesi 01:39A+A-

Allah, hastaneye kimseyi düşürmesin. Düşenlere de sabırlar, sıhhatlar ve şifalar versin.

Bendeniz iki hastane ile irtibatlıyım. Birisinde kemoterapi görüyorum, diğerinde, şeker, tansiyon, biberon uygulaması için bir alet taktırıyorum. Her ikisi de hastane ama insana bakışlarında farklılıklar var.

İstanbul Cerrahpaşa’da Onkoloji bölümü de bir hastane, dünya literatürüne girmiş bir hastane. Prof., doçent, asistanı bol, eğitim için gelenlerin adedi bilinmeyecek kadar çok. Bu çokluktan olsa gerek, hastaya bakışları bir tuhaf. Sanki hasta onlar için bir kobay. Sıraya gir, yarın gel, şunu tatbik edeceksin gibi emirvari tavırlar. İçinde hastaya hasta gibi bakanlar da var. Onlar seviliyor ve sayılıyor. Sıram ona gelsin diye dua edenler bile var.

İlk gidişinde bir profesörü seçme senin hakkınken muayenesi paralıdır. O teşhisi kor, vereceği ilaçları tesbit eder. Ondan sonraki seansları yeni yetişen doktorlara bağlıdır. Sıran kime gelirse ondan başkasına giremezsin. Uzman bir doktor hanıma, “Bizim doktor seçme hakkımız yok mu?” sorusunu sorduğumda bana verdiği cevap: “Siz doktorunuzu seçmişsiniz. Profesörün emrine girmişsiniz. Biz onun tatbik edilmesini, istediğini yaparız. Bizi aşan bir mesele olursa gider sorarız. Ondan sonra ilaçlarımızı veririz” oldu.

Bu çark böyle kurulmuş, böyle gidiyor. Gidiyor da vatandaşın durumunu soran yok. Hasta acil olsa da verilen randevudan başka günde bakılmaz. O gün gelince de saatlerce bekletilir. Ağlayan, inleyen, feryad-ı figan edenlerin sesi duyulmaz.

Asistan bir doktora muayene oluyorum. Sabah insülin almışım. Yemek zamanım gelince de baygınlık geçirmeye başladım. O anda doktora tedavi oluyorum. Durumu ona arz ettim. Biraz şeker almam gerektiğini söyledim. Bana dönerek, “Burada bayılma, çık dışarıda çaresine bak. Çık çık!”

Hastanın muayenesini yarım bırakarak dışarı çık demesi hastaya ne kadar yakın olunduğunun alameti. Bereket, içinde iyileri çok. Hastaya bakışları değişik. Bu mesleğin yükünü çeken cefakâr hemşireleri bol.

Hâlâ orada tedavi görmekteyim.

İkinci çalıştığım hastane Samatya Devlet Hastanesi, Sosyal Sigorta Hastanesi de denir. Orası Cerrahpaşa’dan farklı. Garibanlar yuvası. Fakir fukaranın tedavi gördüğü yer. Para pulu olmayan, fakat her birisinin can taşıdığı, tedavi için de koşulan yer.

Oraya girince için ısınır. Doktoru; arkadaşın, kızın ya da akraban gibidir. Burada iki defa ameliyat oldum. Hepsi üzerinde, hepsi canına can katacakmış gibi çırpınmaktalar. Ricada kasıntılar var. Ben doktorum diyenler var, ama azınlıktalar. İyiler kötüleri bastırıyor.

Ağrı kesici bölümü bir bölüm değil, evin gibidir. Muayenenin neticesi ikinci plana atılabiliyor. Hastaya muameleleri, davranışları hemen kendilerini gösteriyor. Hastaya moral dopingi oluyor.

Sekreter İlkay Gök, personel Fatma Kavuk’un karşılamaları hastaya huzur veriyor. İyi ki, buradayım diyorsun. Hastasını iyileştirmek için çırpınıyorlar. Bölüm başkanı Doç. Dr. Emine Özyazıcı, Dr. Turgay Göker, Dr. Nurcan Özgümüş, Dr. Sadettin Sevim. Seçilmiş bir ekip gibidirler. Hasta ile hastalığı yaşarlar. Tedavi edinceye kadar da bırakmazlar.

Eksikleri olmasın, sıhhat ve hayırları bol olsun. Bütün bölümler böyle olsun. Hepsini tebrik ederim. Dua ederim.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT