Nasıruddin, onlarca işgalcinin Kubbetü’s-Sahra’nın batı merdivenlerinde, Kayıtbay Sebili yakınında Talmudî dualar okumasının, kutsal mekânın İslami kimliğine ve manevî dokunulmazlığına karşı açık bir saldırı olduğunu söyledi.

Nasıruddin, bu tehlikeli saldırının, İsrail’in Mescid-i Aksa’yı zaman ve mekân bakımından bölme planını dayatmayı hedefleyen sistematik bir politika çerçevesinde gerçekleştiğini belirtti.

Açıklamasında, işgal güçlerinin Aksa avlularını Yahudi ibadet alanlarına dönüştürme çabası içinde olduğunu; bu girişimin, işgal hükümeti ve sözde “Tapınak” gruplarının doğrudan desteğiyle yürütüldüğünü ifade etti. Bu girişimlerin, söz konusu grupların açıkça ilan ettiği gibi Mescidi Aksa’nın yıkılması yönünde yeni Yahudileştirme adımları olduğunu vurguladı.

Nasıruddin, Kudüslülerin evlerinin yıkılmasının, işgalin uyguladığı toplu cezalandırma politikası kapsamında olduğunu belirterek, İsrail’in “ruhsatsız inşaat” bahanesiyle Filistinlilerin evlerini yıktığını; ancak aynı zamanda onlara inşaat ruhsatı vermeyi reddedip, yerleşimcilere büyük inşaat projeleri sağladığını söyledi. Bu durumun, Kudüs’ü Filistinlilerden arındırmayı hedefleyen kapsamlı bir Yahudileştirme planının bir parçası olduğunu dile getirdi.

Nasıruddin, tüm bu ihlallerin Mescid-i Aksa’nın yalnızca Müslümanlara ait olduğu gerçeğini asla değiştiremeyeceğini vurguladı. Kudüs halkının, ev yıkımları, tutuklamalar ve sürgün politikalarına rağmen direnişini ve varlığını sürdüreceğini ifade etti.

Hamas lideri ayrıca, Kudüs’te, işgal altındaki topraklarda ve Batı Şeria’da yaşayan Filistinlileri, Mescid-i Aksa’da daha güçlü bir şekilde nöbet tutmaya ve yerleşimci baskınlarına karşı koymaya çağırdı.

Son olarak, Arap ve İslam dünyasının halklarını, Filistin halkına ve İslami kutsal mekânlara karşı artan İsrail suçlarını durdurmak için yasal ve insani sorumluluklarını üstlenmeye davet etti.