1. YAZARLAR

  2. Hamdullah Öztürk

  3. Ergenekon-TSK hattından tarihe not düşmek için...
Hamdullah Öztürk

Hamdullah Öztürk

Yazarın Tüm Yazıları >

Ergenekon-TSK hattından tarihe not düşmek için...

05 Temmuz 2009 Pazar 04:04A+A-

Devlet bazen rutin dışına çıkar." açıklaması, yedi kere başbakanlık, bir kere de cumhurbaşkanlığı makamından Türkiye'yi idare etmiş, tecrübe sahibi, Süleyman Demirel'e aittir. Ergenekon davasından önce, Türkiye'de gladio denilince akla milliyetçiler gelirdi.

CIA güdümündeki "komandolardı" onlar. Bir de muhafazakârlıkları söz konusu olunca, Türk gladiosu "Yeşil Kuşak" projesinde çalışan NATO askeri gibi takdim edilirdi solcular tarafından.

Ergenekon davasıyla Türk gladiosunun "Kemalist-sol" kanadı ilk defa ortaya çıktı. Milliyetçileri "komando" ve "gladio" olarak topa tutanların, Türk gladiosu içinde çok daha derin bir yere sahip olduğu anlaşıldı.

Bir şey daha anlaşıldı. Devletin rutin dışı işlerinde istihdam edilenlerden milliyetçiler yakayı ele verince ihanet etmiyor. Devlet hizmetinde yaptığı şeylerin cezasını, devleti için sineye çekip ödeyebiliyor. Ama Kemalist-sol cenahta yer alan elitist solcular kendilerini devletin patronu gibi görüyor. Asla risk almıyor. Önüne hemen TSK'yı koyuyor ve savunmasını TSK üzerinden yapıyor. Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk'un yakayı ele verir vermez "Hedef, TSK'yı yıpratmak" türküsünü çağırması bundan.

Perinçek, hapishanede bir kitap yazdı. Türk ordusuna, kitabıyla yeni bir vizyon çizdi. Orada bir yasadan söz ediyor: Tunç Yasası... Bu yasaya göre ordunun eli kolu bağlandığı zaman siviller devreye giriyor. Ordu da onları gizliden gizliye destekliyor. Sivil yapı (yani Ergenekon) başarılı olduğu zaman askerler ortaya çıkıp, ordu dahil, eski yapıyı tasfiye ederek bütün kurumlarıyla devleti yeniden kuruyor.

Olup bitenleri bir de, nereden çıktığı belli olmayan bu yasa açısından değerlendirmekte fayda var. O zaman "İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın" Serdar Öztürk'ün ofisinde ne aradığı dâhil, birçok sorunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Karargâh Evleri dosyasını elinde bulunduran askerî savcıların, İşçi Partisi'nin TSK içindeki yapılanmasını ortaya çıkarması gerekirken, tam tersine, Ergenekon savcılarına Karargâh Evleri hakkında bilgi veren MİT Başkanı'nı ifadeye çağırmasındaki maksat da anlaşılır; Karargah Evleri dosyası için, nasıl olup da bilirkişi olarak İşçi Partisi mensubu bir insanı çağırabildiği de bütün incelikleriyle anlaşılır...

Aynı savcıların İzmir'den hipnozcu getirterek, ilaçlı hipnozla bir astsubaya birtakım ifadeleri dikte ettirmelerinin, "kâğıt belgesi" ortaya çıkan 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' ile nasıl da bire bir uyumlu olduğu görülür. "Kemalist-solcu" İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek'in savunmalarını, "Hedef, TSK'yı yıpratmak" noktasından başlatarak, kendilerini TSK ile özdeşleştirmesi ile Genelkurmay'ın, Ergenekon silahları hakkında çelişkili açıklamalar yapmaktan kurtulamayışı arasındaki ince bağlantılar sezilebilir.

Özellikle şu noktaya iyi bakmakta fayda var. Sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasını engelleyen yasal düzenlemenin Meclis'ten geçmesiyle birlikte, bir internet sitesinden başlayan, aynı gün Cumhuriyet gazetesinin, manşetine gömerek verdiği ve bir başka gazetede, yeni nesilden bir köşe yazarının da köşesine aynıyla aldığı, nereden çıkartıldığı belli olmayan bir acayip cümle okuduk: "Işık evler davasının ucu Gülen'e ulaşsa bile artık Gülen yargılanamayacak."

Işık evler davası diye bir dava mı var? Böyle bir dava yok. Gülen, bu tür efsanelerle sekiz yıl yargılanıp beraat etmedi mi? Evet. Bu beraatin itirazı Ceza Genel Kurulu'nda görülüp beraat onaylanmadı mı? Evet. Öyleyse bu cümlenin manası ne?

CHP'nin ısrarla Anayasa Mahkemesi'ne gideceğini ilan etmesi gösteriyor ki, hipnozcu eşliğinde, ağır baskılarla, avukatıyla görüştürülmeden, bir gariban astsubaya dikte ettirilen düzmece ifadelerle, askerî mahkemeler üzerinden bir yargı süreci başlatılmak istenmiş. Ergenekon davası tersyüz edilip masum insanların başına geçirilecekmiş. Böylece çelişki dolu açıklamaların, aslında ne kadar da tutarlı olduğu Karaman'ın koyunu gibi sonradan ortaya çıkacakmış. Bu durumda, CHP'nin, AB standardında yasalarla, güven içinde yaşamayı sağlayacak düzenlemeleri, Anayasa Mahkemesi'ne götürerek engellemekteki ısrarı da galiba "Tunç Yasası"na bağlılıktan kaynaklanıyor. Ey Perinçek, sen ne derin bir güç imişsin!..

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT