1. HABERLER

  2. HABER

  3. Erdoğan: Birleşmiş Milletler Cenevre'de Samimi Davranmıyor
Erdoğan: Birleşmiş Milletler Cenevre'de Samimi Davranmıyor

Erdoğan: Birleşmiş Milletler Cenevre'de Samimi Davranmıyor

Cenevre’den olumlu bir sonuç çıkmasını beklemediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bazı gelişmeler pek umut vermiyor. Bir oyalama taktiği ile sadece gönül almakla uğraşılıyor.” dedi.

02 Şubat 2016 Salı 10:01A+A-

İbrahim Karagül / Yeni Şafak

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Latin Amerika ziyaretinin ilk durağı Şili'nin başkenti Santiago'da Türkiye'nin Santiago Büyükelçiliği'nde gazetecilerin sorularını cevapladı.

John Kerry'nin Riyad grubunda Esed konusunda 2018'e kadar geçiş hükümeti, değilse beraber çalışılması konusunda “Evet" denmesi, kimilerine göre daralma, kimilerine göre açılma olarak değerlendiriliyor. Bu seçimle birlikte “Esed'i sandığa gömün" deniyor. Nasıl olacak bu?

Doğrusu ben bu konuda iyimser değilim. Şu anda Suriye'nin içinde ve dışında olanların hepsi de bir defa, bir tehdidin altında. Bu tehdidin altında olan insanlar bir irade yansıtamazlar. Hepsi bir korkunun içinde olacak. Bir endişenin içerinde olacaklar ve buralarda da BM'nin ben samimi davranacağına hiç inanmıyorum. Şu an Birleşmiş Milletler Cenevre'de samimi davranıyor mu? Samimi bir davranma biçimi maalesef yok. Göndermiş oldukları kişiler oralarda da işi farklı şekilde yorumluyorlar farklı şekilde bir yerlere çekiyorlar. İşte bu PYD'nin başındaki kişiyle (Salih Müslim) görüşme yapıp yapmadıkları bu noktada bir çok görüş var. Yani perde arkası görüşmeler yapıldığı söyleniyor ve ondan sonra kendisinin oradan ayrıldığı ifade ediliyor.


SEÇİMLER HÜSRAN OLUR

PKK, Avrupa Birliği'nde ve ABD'de nasıl terör örgütü olarak kabul ediliyorsa, PYD de bir terör örgütüdür diye ilan edilmesi lazım. Bir YPG'nin de terör örgütüdür diye ilan edilmesi lazım. Bütün terör örgütlerinin şu anda terör örgütü olduklarını ilan etmek suretiyle bir defa işi sağlama bağlamak gerekiyor. Bu, sağlama bağlanmadığı takdirde bir defa Suriye'deki seçimler hüsran olur. Seçmen sayısı itibarıyla şu anda durum nedir onu bilemiyoruz. Mevcut ortamda, Esed gibi ihanet içinde olan birinin önünü açmaya çalışmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. 2018 seçimlerine katılsın, tekrar kazanırsa kazanır, kazanmazsa kazananla yola devam edelim söylemi riskli olduğu kadar umut kırıcı.

GÖNÜL ALMAKLA UĞRAŞILIYOR

Cenevre'den olumlu bir şeyler çıksın diye beklenti var. Ancak bazı gelişmeler pek umut vermiyor. Bazı tutumlar, adeta bir oyalama taktiğinin benimsendiğini düşündürüyor. Oyalama taktiği ile adeta sadece gönül almakla uğraşılıyor. Oysa artık oyalama taktiklerine değil, kararlılığa ve irade koymaya ihtiyacımız var. Bu iradenin konması lazım diye düşünüyorum, temenni ediyorum ki bu irade ortaya konur, ona göre bir adım atılır.


Rusya'nın uçağınının sınır ihlalini gündeme getirdiğimizde Türkiye'nin adım adım Suriye'ye çekilmeye çalışıldığı iddiaları var...

Ulusal güvenliğimizi korumak durumundayız. Bu çerçevede müdahale konusunda, biz şu anda sınır ihlali yapmadan müdahale ediyoruz. Yani ihlallere, top atışlarıyla, angajman kurallarıyla gereken karşılığı veriyoruz. Ama koalisyon güçleri olarak maalesef beklenen adımlar istenildiği gibi atılmıyor şu an itibarıyla. Koalisyon güçleri beklenen adımları atacak olursa, inanıyorum ki bizim de şu anda angajman kurallarına dayalı attığımız adımlar daha tesirli olacaktır. Biden'ın son ziyaretinde bunları konuştuk. Aynı şekilde Fransa ve İngiltere ile de görüştük. Biz sabır ve teenni ile hareket ediyoruz. Şimdi 23 saniyelik son ihlal sadece Türk hava sahasınının değil, NATO hava sahasının da ihlalidir. Bu nedenledir ki NATO'nun ve bizim aynı anda verdiğimiz karşı notalar var. Bunlar da işin nereye doğru gittiğini ortaya koyması bakımından önem arzediyor.


Dediğim gibi biz şu anda sabırlıyız. Sayın Putin'le ilgili Dışişleri'ne talimat verdim. Eğer isterse kendisiyle bu konuları görüşebiliriz dedim. Ama henüz bir dönüş olmadı. Biz üzerimize düşeni yaptık. Dolayısıyla sabırla, teenni ile bu işlerin üzerine gidiyoruz. Bizler, Allah göstermesin bir olumsuzluk yaşanmasını istemiyoruz.

KORİDORA İZİN VERMEYİZ

Suriye konusunda gerçek manada bir koalisyondan bahsedebilir miyiz?

Koalisyon aslında var. ABD'nin, İngiltere'nin, Fransa'nın, hatta Almanya'nın da içinde yer aldığı tam anlamıyla bir koalisyon gücü var. Bunlar İncirlik'te şu an konuşlanmış durumdalar. Zaman zaman zaten oralardan çıkıp gereğini yapıyorlar. Ama biz bunun çok daha farklı bir noktaya doğru dönüşümünü arzu ediyoruz, onu bekliyoruz. Son yaptığımız görüşmelerin de katkısıyla mesafe katedileceğini düşünüyorum. Cenevre görüşmelerinin ardından, Sayın Obama'yla da bir durum değerlendirmesi yapacağız.

Fırat'ın batısına geçilmesini kırmızı çizgi ilan ettik. Son zamanlarda İran ve Rusya'nın Afrin bölgesinde yığınak yaptıkları iddia ediliyor. Bu bizim için aynı şey mi ifade eder?

Orada PYD terör örgütünün koridor oluşturmasına müsaade etmeyiz. Bizim, Suriye'dekiler de dahil olmak üzere Kürt kardeşlerimizle hiç bir problemimiz yok. Biz sadece PYD terör örgütünün koridor oluşturma girişimine karşıyız. Tabii onun yanında PKK var YPG var, bölgedeki diğer terör örgütleri var. Bunlarla bir şeyi olgunlaştırmaya, bir şeyi pişirmeye çalışıyorlar. Bizim buna müsade etmememiz gerekiyor. Bunun için de uluslararası hukuka uygun olarak gereken adımları atıyoruz. Şu anda 24 saat sürekli olarak Türk Silahlı Kuvvetlerimizle, istihbarat örgütlerimizle, gerek NATO'daki diğer ülkelerle bunların görüşmesini yapmak suretiyle neler yapılabileceğini konuşuyoruz.

Garantörlük hakkında mı?


Bunun garantörlükle alakası yok. Artık tehdit algısı hesaplarını yapan ülke konumundayız. Bu konularda şu anda Rusya maalesef hiç birşeyin hesabını yapmıyor. Bu Rusya'ya yakışmıyor. Dikkatli davranıyoruz. Tuzağa, oyuna gelmeyeceğiz.

Suriye tarafında bir şehir kurarız

Geri kabul anlaşmasında Türkiye üzerine düşen bütün vecibeleri yerine getirmiştir. Bunları yerine getirmeyen AB'dir. AB bu işi yıl sonuna kadar atmakla aslında bize karşı dürüst davranmıyor. Onu da söyleyeyim. Niye Ekim'e bırakıyorsunuz siz, bu arada bu işin adımı atılabilirdi. Şimdi kendi aralarında Schengen kalksın mı kalsın mı tartışmasını yapıyorlar. Türkiye şu anda 2.5 milyon insanı barındırmak suretiyle geri kabulün en çarpıcı örneğini veriyor. Bizim meselemiz insan meselesidir. Mültecilere bakışımız bellidir. Ahıska Türkleri için Erzincan'da daha önce yapılmış olan konutları verdik, onları yerleştirdik. Iğdır'a aynı şekilde yerleştireceğiz. Benzer şeyi Suriyeliler için de yapabiliriz.

Suriye tarafında da şehir kurmak…

Biz Suriyeliler için Suriye'de şehir kurmak istiyoruz. Bunlara 500 metrekarelik arsaların içinde 100-150 metrekarelik konutlar yapmak suretiyle, Suriye'nin özgün mimarisine uygun olarak… Mesela Merkel “Bu işe yılda 10 milyar euro ayırıyorum' diyor, Biz hazırız, Türk inşaat sektörü güçlüdür, bu işi bir yılda bitiririz. Suriyelileri yerlerine yerleştiririz. Bugün 3500'e giren Suriyeli oldu. Rusya'nın ağır bombardımanı karşısında Suriye'den Türkiye'ye daha fazla mülteci gelecek.

Üzüldüm

Bülent Arınç'ın bir televizyon kanalındaki son açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?


O televizyon programını izlemedim, ama duyunca da ciddi manada üzüldüm. Konuyla ilgisi olan Yalçın Akdoğan, Efkan Âlâ, Mahir Bey var... Ben Dolmabahçe konusunda her üçüne de, 'Onlarla aynı fotoğraf karesinde olmanız doğru olmaz' demiştim. Çünkü, onları muhatap almak, ciddi manada size zarar verir. Sizler hükümetsiniz, onlar ise hükümetin muhatabı olamaz' demiştim. Nitekim benim Başbakanlığım döneminde de gerek Beşir Bey, gerek Sadullah Bey zaman zaman bazı görüşmeler yaparlardı. Görüşme parlamentoda olurdu ve özel yapılırdı. Ne resim verilirdi, ne dışarıya açıklama yapılırdı. Ama Dolmabahçe'de öyle bir şeyin yapılmış olması, karşı tarafın hadiseyi bir mutabakat gibi lanse etmeye kalkması tabi çok ciddi bir yanlış olmuştur. Dolayısıyla, bahsettiğiniz televizyon programında, kalkıp bundan benim haberimin olduğunun, bunun benim müsaademle yapıldığının iddia edilmesi kesinlikle dürüst bir hareket değildir. Doğru bir hareket değildir. Kaldı ki o zat, benimle çalıştığı zaman içerisinde bunları konuşmamıştır. Parlamentodan çıktıktan sonra kalkıp da Cumhurbaşkanı hakkında böyle bir doğru olmayan ifadeler kullanılmasını kabul etmek mümkün değildir.

Silahların tamamı Rus yapımı

ABD ve AB“PYD konusunda hangi argümanı öne sürüyorlar? HDP'li vekillerin yargılanması gündeme geldiğinde farklı bir suistimal noktası ortaya çıkabilir mi?

AB şu ana kadar samimi davranmadı. Bakın PKK'nın belli mensuplarını Avrupa Konseyi'nde vesaire çıkartıp konuşturuyorlar. Hem bize göre PKK terör örgütüdür diyorlar hem de kendi kurum ve kuruluşlarında konuşturuyorlar. Terör örgütüyse niye konuşturtuyorsunuz. Avrupa Birliği'nin bakışı bu, ondan sonra bedel ödüyor. Bakın Fransa'da tekrar yürüyüşler başladı. Fransa'daki o terör eyleminde dünya neredeyse ayağa kalktı, bizde aynı hassasiyeti gösteriyorlar mı? 'Acınız acımızdır' diyorlar, 'Biz terör örgütünün karşısındayız' diyorlar ama ondan sonra da PYD denilen terör örgütüne silah veriyorlar. Bakın bu son operasyonlarda, mesela Güneydoğu'daki o yoğun bir şekilde yakalanan silahların tamamı Rus yapımı. Daha önce batılılara, DAİŞ'le ilgili olarak PYD'ye silah vermeyin uyarısında bulunduk, ne oldu, silahların yarısı DAİŞ'e yarısı da PYD'ye gitti. Batılılar PYD konusunda ciddi yanlışlar içerisindeler. Teröristin kendilerine göre ayrımını yapıyorlar, bazı teröristlere olumlu bakıyorlar, bazılarına olumsuz, iyi terörist, kötü terörist gibi yaklaşımları var. Bunların hepsini süreç içinde bozmamız ve kavramları da yerli yerine oturtmamız lazım terörle ilgili olarak.


Meclis çatısı altında olan HDP'li vekillerin tutumu var. Bölgede yaptıklarını biliyoruz. Bu durum nasıl ele alıncak?

Parlamentoda olan gelişmelerle ilgili ben arkadaşlarıma da söyledim. Kesinlikle anayasa neyi amirse, bunlar için bunu uygulamamız gerekiyor. Ben parti kapatılmasına karşıyım. Ancak, partinin yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları, meclis üyeleri, kim olursa olsun, suç irtikap eden bunun bedelini ödemelidir. İşlenen suçlar ortada. Savcılar şimdi bunların dosyasını tutuyor. Yargı gereğini yapacaktır. Neticede de fezlekeler parlamentoya gelecek. Parlamentoya geldiği zaman partilerimizin gereğini yapması lazım.


Aynı şekilde belediye başkanları, belediye meclis üyeleri var. Belediye meclis üyeleri içerisinden seçim yapılmasına fırsat vermeyecek yöntemleri hükümetin geliştirmesi lazım. Hemen gerekli atamayı İçişleri Bakanlığı yapar, süreç de bu şekilde devam eder. Bunların yöntemleri var.

PKK ile mücadeleden sonrası ne olacak? Tekrar bu noktaya gelinmemesi için neler yapılacak?

Bir defa kentsel değişim-dönüşüm süratle olmalı. Altyapı meselesi var. Bunları hükümetimiz şu anda kim neyi yapacak, ulaştırma bakanlığı altyapı ve yolları, DSİ atık su kanallarını, içme suyu v.s. yapacak. TEDAŞ iletim hatlarını düzeltecek. Bölgede elektrikte ciddi sıkıntı yaşanıyor, kesintiler oluyor. Bunları minimize edecek, belki de ortadan kaldıracak bazı adımların atılması lazım. Ama burada birşey daha var. Nedir o? Bir defa halkın hükümetiyle, devletiyle el ele vermesi lazım.

Burada Parlamento'daki partilerden hangisinin iktidarın yanında olacağı önemli. Şu anda iktidarın yanına bu partilerden bir tanesi gelirse, bu tüm halkımıza yönelik çok ciddi bir mesaj olur. Sadece hükümeti kendi başına bırakmak değil de, destek vermek suretiyle karar alınırsa, o zaman netice çok daha isabetli olacaktır.

Sistem değişmeli

Yeni anayasa çalışmalarının çok da fazla uzatılmaması gerektiğini ifade etmiştiniz 1 Kasım seçimlerinden hemen sonra, şimdi gelinen aşama ortada…


İsmail Bey (Meclis Başkanı) başladı, 6 aylık bir süreç devam edecek. Bu süre içinde temenni ederim ki mutabakat sağlanır. En azından mutabık kalınan maddelerde hiç olmazsa mutabık olan partiler burada el ele verir de oylarlarsa, iktidar partisi ile anamuhalefet olabilir, diğer partilerden biri olabilir, böyle bir karar verebilirlerse, en azından halka gitmenin yolunu 330'u yakalamak suretiyle elde ederler diye düşünüyorum. Çünkü halkın buna hazır olduğuna inanıyorum.

Yeni anayasanın esası ne olacak?

Kısa bir ifade ile söyleyecek olursam, bu bir sistem değişikliğidir. Sistem başka bir şey değil. Bu ülkemizi ilgilendiren bir konu. Burada öyle bir sistem değişikliği yapalım ki, bu sistem değişikliği ile Türkiye geleceği şekillendirsin. Farklı yerlerde farklı başkanlık sistemleri var. Benim gönlüm şunu istiyor; biz tarih boyunca bu işi yapmışız, biz kendi gelenek, göreneklerimizi, birikimlerimizi masaya yatırarak, dünyayı da inceleyerek, bunu yapabiliriz. Bununla ilgili her türlü kadromuz var. Türkiye olarak bizler, başka ülkelerdeki tecrübelerden de yararlanarak, kendimize ait bir anayasa yapabilecek kapasitedeyiz. 

Yeni anayasa çalışmaları ve başkanlık sisteminin halka daha iyi anlatılması için yapılacak çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?

Ortada yamalı bohça gibi bir anayasa var. Bu anayasayı A'dan Z'ye pırıl pırıl hale getirmemiz lazım. Onun içinde başkanlık sistemini de bir yere oturtacağız. Biz, Beştepe sofrasında bununla ilgili çalışmayı başlattık. Yeni anayasa değişikliği için çalışmalar yapıyor. Referanduma götürülmesi halinde de milletten bu işin olurunun çıkacağına inanıyorum. Halkın üzerinde en fazla yoğunlaştığı konu, Yeni Anayasa ve bunun içerisinde başkanlık sistemi. Sistemi sorguluyor şu anda vatandaş, şu an yüzde 55 yüzde 60 aralığında, henüz işin başında bu noktadaysa, halk bilinçlendikçe bu oran çok daha yukarı çıkacaktır.


Başbakanlık Teftiş Kurulu da devrede

Paralel yapı ile mücadelede Devlet Denetleme Kurulu devreye girecek. DDK neler yapacak?

Ben talimatı verdim ve dedim ki, 'Devletin bütün kurum ve kuruluşlarında, nereden ne istihbarat alıyorsunuz, hepsini inceleyecek, araştıracak, burada paralel devlet yapılanmasına yönelik kimler var, titizlikle inceleyecek, tespit ettikten sonra bunlarla ilgili suç duyurusunda bulunacaksınız.' Şu anda DDK bu çalışmaları başlattı. Sayın Başbakan'la da bu konuyu konuştum, dedim ki, 'Başbakanlık Teftiş Kurulu'nu devreye sokun.' Böylece koordinasyon içinde bir çalışma yapılacak, bu koordinasyon olmazsa arada kaçanlar olur. Şu anda da iki grup da çalışmalarını başlattı.

 

HABERE YORUM KAT