1. HABERLER

  2. HABER

  3. “Erdoğan, Barış İçin Bizlere Söz Versin”
“Erdoğan, Barış İçin Bizlere Söz Versin”

“Erdoğan, Barış İçin Bizlere Söz Versin”

BAŞBAKAN Erdoğan’ın açılımı anlatırken örnek gösterdiği Sakine Ana Başbakan’a kızgınlığının nedenini anlattı.

20 Temmuz 2010 Salı 15:16A+A-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki gün Dolmabahçe'de görüştüğü kadın örgütlerine açılımı anlatırken örnek verdiği PKK'lı annesi Sakine Arat, Taraf'a konuştu: "Beş yıl boyunca Başbakan ile görüşmek istedim. Görüşemedim. Barış istediğim için bana üç ay ceza verdiler. Yine de Başbakan, operasyonları durdursun. Sınırda olan askerleri geri çeksin. Barış için bize söz versin. Biz analar toplanarak hem Kandil'e hem de Ankara'ya yürürüz. Gelin barışın, barış için gerekeni yapın' deriz."

Herkes O'nu "Sakine Ana" olarak biliyor. Barış annelerin bir sembolü. 74 yaşında ve Diyarbakır'da yaşıyor... Yıllardır, kanın durması, kendisinin yaşadığı acıları başkasının yaşamaması için mücadele veriyor. Hayatı, Kürt sorununun özeti gibi: Savaş, ölüm, işkence, acı, gözyaşı, sürgün... Sakine Ana, dört çocuğunu kaybetmiş, biri ise kayıp. Bir oğlu çatışmada, diğeri hapiste ölmüş. Kızı bu acıya dayanamayıp canına kıymış. Bir oğlu ise 16 yıldır kayıp. Ya dağda ya da faili meçhul. Bir diğer oğlu ise trafik kazasında ölmüş. Kazanın şüpheli olduğunu söylüyor.

 

Bir sürgün çocuğu...

Başbakan'ın önceki gün kendisini örnek vermesiyle yeniden gündeme gelen Sakine Arat'ın ailesi 1930'lara kadar Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'nde yaşadı. Bu tarihten sonra aile, "Zorunlu İskan Yasası"na tabi tutularak Kütahya'nın Tavşanlı İlçesi'ne sürgün edilir. Sakine Arat da bu sırada dünyaya gelir... 1935 yılında doğan Sakine Ana, ilkokul 4. sınıfa kadar Taşvanlı'da okur. 1947'de Adnan Menderes'in Başbakan, Celal Bayar'ın ise Cumhurbaşkanı olduğu dönemde genel af çıkınca aile, memleketine geri döner. Ancak bu dönüş Sakine Ana'nın eğitimini engeller. Bismil'deki köyde okul yok. Sakine Ana'nın eğitimi yarıda kalır.

Sonra dayısının oğluyla evlendirilir. Çocukları olur. Büyük oğlu Cemal ile Tacettin'i okumaları için Hani İlçesi'ne, dayılarının yanına gönderir. Ardından kendileri de Hani'ye yerleşir. Arat ailesi 1975'te Diyarbakır merkeze yerleşir. Cemal, Ankara Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni kazanmıştır. Bir yıl sonra ise Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi'ne geçer.

 

Biri dağda, biri cezaevinde

Askerî darbenin ülkeyi kasıp kavurduğu yıllar. Darbe, Arat ailesinin de üzerine çöker. Bir gece ansızın evleri basılır. Köyden getirdikleri silahı yakalarlar. Oğlu Tacettin silahın kendisine ait olduğunu söyler ve tutuklanır. Silahın kullanılmadığı anlaşılınca Tacettin tahliye edilir. Ancak Tacettin'in yaşadıkları hiç de "Bu kalp seni unutur mu" dizisine benzemez. Tacettin, Sakine Ana'nın deyişiyle "henüz işkence yaraları bile kurumadan" dağa çıkar.

 

Cemal ölür, Sibel intihar eder

Büyük oğlu Cemal de 12 Eylül darbesiyle birlikte tutuklanarak cezaevine konur. Cemal, cezaevlerindeki baskı ve işkenceye karşı yapılan açlık grevine katılır. 1984 yılında yaşamını yitirir. Art arda gelen kayıplar Sakine Ana'nın yüreğini dağlar. Ancak Sakine Ana'nın acısı bununla bitmez. Bir kardeşinin cezaevinde ölmesine, diğer kardeşin ise dağa çıkmasına dayamayan 17 yaşındaki kızı Sibel ise intihar eder.

 

Ölümler peş peşe gelir

Altı çocuğundan üçünü kaybettiği sırada Sakine Ana için hayat artık daha zor. Bu sırada eşi de kendisini terk eder. Sakine Ana geride kalan çocuklarının geçimi için terzilik yapmaya başlar. 1986'da dağa giden oğlu Tacettin'in öldürüldüğü haberini alır. Yıl, Diyarbakır faili meçhul cinayetlerin, kaçırılmaların, kayıpların en doruk noktasına vardığı 1993. Diğer oğlu Murat aniden ortadan kaybolur. Sakine Ana, mezarlıklarda, karakollarda oğlunu arar. Ancak bulamaz. Murat o günden beri kayıp. "Dağa mı gitti, faili meçhul mu oldu bilmiyorum?" diyor. Murat'ın acısı daha tazeyken, Sakine Ana bu sefer küçük oğlu Servet'i trafik kazasında kaybeder. Büyük aileden geriye sadece bir oğlu kalır Sakine Ana'nın. Aynı adı taşıyoruz. Burhan.

 

Başbakan Erdoğan'a kızgın

Sakine Ana, hem Başbakan'a hem de basın çok kızgın. Basının kendisini "terörist anası" olarak tanıtmasına anlam veremiyor. "Ben terörist anası değilim. Benim çocuklarım gördükleri işkencelerden dolayı ölmemek için dağa gittiler" diyor. Sakine Ana, Başbakan'a kızgınlığının nedenini ise şöyle anlatıyor: "Başbakan ile görüşmek için 2002 ile 2007 yılları arasında diğer barış anneleriyle birlikte defalarca Ankara'ya gittim. Ancak görüşmedi. Neden benimle görüşmedi, dinlemedi. Genelkurmay'a da gittik. Bizi kapıdan kovdular. Ankara'da 'biz terörist anası değiliz, barış istiyoruz' dediğim için 'örgüt propagandası yapmak'tan üç ay hapis cezası aldım."

 

Yüreğim derinden kanıyor

Bir asker cenazesi geldiğinde de yüreğinin kan ağladığını dile getiren Arat, "Başbakan bunu anlar mı? Fakir ailelerin çocuklarını gerillaların üstüne gönderiyor. Gerilla da onları öldürüyor. Bu ne demektir biliyor musunuz? Yüreğin derinden kanamasıdır. İki kardeşi birbirine kırdırıyor" diyor. Başbakan Erdoğan'a güvendiği için 2002 yılında AKP'ye oy verdiğini hatırlatan Sakine Ana, şöyle devam ediyor: "Ona artık eskisi gibi güvenmiyorum. Başbakan benim derdimle ilgileniyorsa, çok memnun olurum. Ama şunu da bilmeli. Benim derdim bütün anaların derdi. Onların derdi de benim derdim. Biz Türk ve Kürt anaları birbirimize düşman değiliz. Başbakan derdimizle ilgileniyorsa, barış için evvela şu operasyonları durdursun. Sonra parti başkanlarını, milletvekillerini, barışseverleri bir araya toplasın."

 

Yüreğime hançer saplandı

Başbakan'ın Kürt sorunu konusunda bu güne kadar verdiği sözleri tutmadığını belirten Arat, "Oy almak için yumuşaklığını gösteriyor. Halkı aldatıyor. Verdiği sözlerin üstünde dursun. Aldatıcı olmasın. Her şeyi siyaset için yapmasın. Kürt ve Türk halkını beraber yaşamaya alıştırsın. Barışı getirsin" diyor.

Başbakan'ın kendisinden bahsettiği anda yüreğine hançer saplandığını ifade eden Arat, şöyle devam etti: "Üç çocuğunu kaybetmiş diyor. Neden kaybettiğimi de düşünüyor mu? Sadece nemalanmak istiyor. Beni tuzağa düşürüp benden yardım istiyor. Bütün halkı kandırarak, gelin oy verin dememi istiyor. Ben ne istediğini çok iyi biliyorum. O beni kandıramaz artık. Bir iki defa kandım, sözüne inandım. Oy da verdim kendisine. Ama artık kanmıyorum. Referandumda da hayır diyeceğim."

 

Kandil'e de Ankara'ya da gideriz

"Yıllardır evlatlarımızın acısını bir tarafa bırakıp başka evlatların ölmemesi için barış için çalışıyoruz" diyen Sakine Ana, şöyle devam ediyor: "Başbakan, sınırda olan askerleri geri çeksin. Barış için söz versin. Biz analar toplanarak barışın sağlanması için Kandil'e yürürüz. Gelin barışın, barış için gerekeni yapın' deriz. Ankara'ya gideriz. Başbakan bu sözü verirse her türlü yardımda bulunuruz. Ben, referandum için ayağım tutana kadar kapı kapı dolaşırım. Halkın evet demesi için çalışırım. Biz Kürtler sözümüzün eriyiz, verdiğimiz sözü tutarız. Yeter ki Başbakan da verdiği sözleri tutsun. Bu şehitlerin artık gelmemesi lazım, bu kanın durması lazım."

(Taraf)

HABERE YORUM KAT

3 Yorum