1. YAZARLAR

  2. Demiray Oral

  3. Emekli paşaların en tuhaf bağlantısı!
Demiray Oral

Demiray Oral

Yazarın Tüm Yazıları >

Emekli paşaların en tuhaf bağlantısı!

05 Aralık 2009 Cumartesi 14:15A+A-

Her gece, 2009 model “Uykudan Önce” misali ekranda seyrede seyrede olacağı buydu. Sonunda kâbusuma girdi işte Osman Pamukoğlu.

Önce televizyoncu tayfasına naçizane bir soru.

Osman Bey, en iyi çıkış yapan erkek politikacı ödülünü filan aldı da benim mi haberim yok?

Nedir her gece farklı bir ekranda kendisini görmemizin sebebi hikmeti?

Tamam, reyting ihtiyacı için bir maden olabilir kendisi ama ekrana çıkardıkça millet dediklerine inanmaya başlıyor, haberiniz olsun.

Sonra yarın bir gün bayilerinden ısrarla isterlerse başınızı duvarlara vurmayın diye uyarmak istedim.

Geçen gün yine sütümü içmiş, bir televizyonda Pamukoğlu’nun “Uykudan Önce” programını izliyordum.

Malum vampir hikâyeleri tüm gezegende revaçta son zamanlarda.

Osman Bey (müsait bi yerde lütfen...), yeni masalını anlatıyordu memleket büyüklerine.

20 bin kişiyle bu işi, yani PKK’yı bitireceğini, Kandil’in bir ucundan girip öteki ucundan çıkacağını müjdeliyordu.

O sırada mis gibi bir uykuya dalış yapmışım.

Fakat o da ne? Bu ne flaş çelişki anne!

Uykumda karşımda yine kendileri...

Kurtlar Vadisi başkanlar konseyi puslu ortamında, bir masanın başında oturuyor desem biliyorum zihinlere cuk oturacak.

Ancak yaşatacağım tüm hayal kırıklığına rağmen hayır saygıdeğer okur.

Bulunduğu mekân, her köşe başında amip gibi çoğalan fast-food kahve dükkânlarından biri.

Bir tek önünde sıcak çikolata eksik.

Her neyse, masadaki diğer elemanları görebilmek için hemen Jimmy jip operatörüme talimat veriyorum.

Kamera şöyle bir turluyor.

Böylece masadaki şahsiyetlerden birini daha seçiyorum.

Emekli paşalardan Necati Özgen.

Kadeh tokuşturuyor ikisi.

Sonra anlıyorum ki, Necati Özgen’in 1993 senesinde dondurulduktan sonra önceki gün çözülmesini kutluyorlarmış.

Meğer henüz yeni çözüldüğü için, “33 erin öldürülmesini bana sorun” diye demeç vermiş emekli paşa.

Aradan geçen sürede neler olduğundan, nelerin ortaya çıktığından haberi yok ki adamcağızın...

Tam bu esnada kâbusum pik noktasına ulaşıyor.

Ortamdaki üçüncü şahsiyet kim biliyor musunuz?

Kadim dostum Vatoz. Polat’ın peşinde olduğu Gladyo’nun beşinci adamı kıvamında oturuyor masada.

İşte o an, Bihter’le kırıştırırken ebelenen Behlül misali kaçmak istiyorum bu kâbustan.

Son bir umutla, acaba bana yönelik bir fotomontaj müessesesi mi devreye girdi diye düşünüyorum.

Fakat garsonun, “Ne alırsınız” sorusuna, “bir buçuk İskender, beş lahmacun, bir kola” cevabını vermesiyle o çehrenin Vatoz’a ait olduğuna dair kesin delile ulaşıyorum.

Bari bir reklam arası verilse de öyle kurtulsam bu bedbaht durumdan diye içlenirken, fark ediyorum ki kadim dostum ara sıra başını çevirip manyel yolluyor bana.

Aramızda senelerin oluşturduğu telepati vesilesiyle tam olmasa da manyeli kısmen çözüyorum.

Bana, aksiyon filmlerindeki gibi, “Kırmızı tel mi, mavi tel mi” şeklinde bir soru yöneltmekte.

Mevzuyla ilgili kesinlikle fikrim yok ama aklıma ilk gelen mavi olduğu için hemen kırmızı diye cevap uçuyorum.

“Tamam” işareti yapıp, saatini kontrol ediyor.

Aman Tanrım! Yoksa fast-food kahvecide bir bomba var da sevgili dostum ülke huzuru adına kendini feda etme pahasına patlamasını mı engelleyecek?

Yapma, etme, terk et hemen orayı, ben sana evde kapuçinonun kralını yaparım; hem zaten sen lisede fen değil edebiyat sınıfında okudun diyeceğim, kelimeler ağzımda büyüyor...

İki emekli paşa ise her şeyden habersiz muhabbet ediyorlar aralarında.

Pamukoğlu, Özgen’e derin dondurucuda yaşadığı için kaçırdığı “Osman Paşa bizi dağlara götür” efektli siyaset anılarını anlatıyor.

Vatoz saatini son bir kez daha kontrol ettikten sonra emekli paşalarla vedalaşmak için ayağa kalkıyor.

Onlar da kalkıp bizimkini kapıya kadar geçirmek üzere hareketlenmek istiyorlar.

Ve kâbus bu ya, ikisi de, yaslı gittim şen geldim aç koynunu ben geldim ritminde vatan toprağını öpüyorlar.

Meğer bilinçaltımın Hollywood tecavüzüne uğraması nedeniyle benim kırmızı-mavi tel manyeli olarak algıladığım mevzu aslında emekli paşaların ayakkabı bağcıklarıymış.

Vatoz ikisinin bağcıklarını bir güzel birbirine bağlamış diyor ve kadim dostumdan özür dileme ihtiyacımı gidermek için acilen buradan gidiyorum.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT