1. YAZARLAR

  2. Leyla İpekçi

  3. Donmuş bir yaşam karesidir artık tüm ömrünüz...
Leyla İpekçi

Leyla İpekçi

Yazarın Tüm Yazıları >

Donmuş bir yaşam karesidir artık tüm ömrünüz...

04 Eylül 2007 Salı 01:46A+A-

Bu ülkede kamusal alanı özel mülkiyeti olarak gören bir zümre, kendisinden farklı kültürel kodları, yaşam biçimleri, farklı kimlikleri olan herkesi (aynı ülkenin vatandaşları olmasına rağmen) kamusal alandan dışarı atıyor.

Kimileri 'bölücü' olduğu için atılıyor dışarı, kimileri başörtülü oldukları için. Kimileri de 'sınıfsal özürlü' addedildikleri veya 'cahil ve ilkel' bulundukları için.

Kendisine benzemeyenleri yok ediyor bu seçkinci zümre. Herkes tek tip ve yekpare bir hayat ideolojisine tapsın. Bunu istiyor. Oysa kamusal alan, tanımı gereği öteki'lerin bir arada yaşamayı sürdürdükleri, tüm yaşamsal mekân tahayyülünü kuşatan, çoğulcu bir alandır. Öteki'yle kamusal alanda buluşmayacaksak, tanışıp anlaşmaya çalışmayacaksak geriye başka bir mekân da kalmıyor maalesef.

Eğer bir ülkede yurttaşlık bilinci hak, hukuk ve adalet duygusuyla doğru orantılı olarak gelişemiyorsa, devreye en ilkel yoldan soy sop kök analizleri, ırk tanımlamaları girer. Öteki'ne hak ve vicdan temelinde değil, kelle analizlerinin ışığında bakmaya başlarsınız. Ermenilerin tamamı 'kalleş' olur, Alevilerin tamamı 'batıl'. Belli bir soydan veya ırktan gelen herkesin belli bir düşünceye veya hayat görüşüne sahip olduğunu varsayarsınız. Kaba genellemelerin bir tuzağından diğerine düşersiniz kaçınılmaz olarak.

Peşin hüküm ve önyargının yeşerdiği mahal insanın zihnidir. Öteki'ne ait gerçekleri, doğruları merak etmenize, öteki'ni keşfetmeye, anlamaya çalışmanıza gerek yoktur artık. Kimin ne olduğu zihninize katı bir yumakla sarmalanmıştır. Hayrunnisa Gül, sırf başörtülü olduğu için hiçbir olumlu kişisel özelliği yoktur. O yüzden Köşk'e çıkar çıkmaz nasıl Köşk çalışanlarına emirler yağdırdığını vesaire anlatmak sizin ufkunuzdaki kısır hakikatin tamamına denk düşüverir.

Artık kendi yarattığınız hakikatlere tapmaktasınızdır. Öteki ne yapsa etse, hatta sadece kendi olmayı sürdürse bile hiçbir şey fark etmeyecektir. Dünyaya bakışınız taşlaşmış, tek bir hükmün zihindeki karşılığına kilitlenmiştir artık. Gelecek, sizin için geçmişe ya da hiç olmamış bir zaman dilimine indirgenmiştir. Bir hayali, vehmi, dogması, giderek bir metaı olmuşsunuzdur önyargıların. Donmuş bir yaşam karesidir artık sizin tüm ömrünüz, değişimleriniz, kader ve iradeniz.

Kamusal alanı kendi özel mülkiyeti gibi gören zümre başörtülü bir kadının 'gerici' olmayabileceğini tahayyül edecek bir dağarcığa sahip değil. Hatta o kadar ki, karşısındaki başörtüsünü çıkarsa bile, onun nezdinde irticacı olmayı sürdürecektir. İşte böyledir önyargı ve peşin hükümler: İçinizi, özünüzü birileri daima sizden daha iyi bilir. Değişmek, öğrenmek, yaşamak, dönüşmek, vazgeçmek, ısrarcı olmak gibi binlerce yaşam pratiğinizi prangaya bağlamışlardır.

Tabii köken ve öz meselesi de bunun bir yan koludur. Bir Ermeni yurttaşa ya da bir Kürt veya Alevi yurttaşa 'olduğu gibi' bakma, onu tanıma ve sevme, onunla birlikte dünyaya dokunma arzunuz bile başınıza 'bela' getirebilir. (Ülkemizde sayıları milyonu aşan çeşit çeşit dönmeler var. Bu gerçekle yüzleşmek için önce 'safkan' mitinin anlamsızlığına varmamız gerekmez mi?)

Zafer Bayramı'nı kutlarken, sizin de aklınıza gelmiştir: Kurtuluş Savaşı'nı Kürtleriyle, Anadolu ahalisiyle, başörtülü kadınıyla, genci ve yaşlısıyla, yoksulu ve yaralısıyla, imamlarıyla, tarikat ehliyle, köylüsüyle birlikte kazandık. Ama bugün bir muktedir zümre, bu savaşı tek başına vermiş gibi, yalnızca kendisiyle gurur duyuyor, kendi kahramanlığına tapılsın istiyor. Özel mülkiyeti gibi gördüğü devasa bir kamusal alanda salt kendini okuyor, dinliyor, alkışlıyor. Zihninde kurduğu ikna odalarında nasıl öteki'ne ait kusurlardan, eksiklik ve zaaflardan 'hainlik tasavvuru' üretebileceğinin provalarını yapıyor. Yalnızca kendi anladığı biçimde bir hayat ideolojisi olsun diye bütün yaşamsal alanları kuruturken, o pek düşmanı olduğu Batı'nın dans figürleriyle kanıtlamaya çalışıyor tek tip çağdaşlığını. Koskoca Cumhuriyet'i sanki bunun için kurduk diye sitem edenleri ise elbette duymuyor.

Zaman Gazetesi

YAZIYA YORUM KAT