1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Direniş hiç olmadığı kadar kararlı...
Direniş hiç olmadığı kadar kararlı...

Direniş hiç olmadığı kadar kararlı...

Ahmet Varol, sahadan gelen bilgilerin Gazze'de çok yoğun bir direniş yaşandığını kanıtladığını ifade ediyor.

23 Şubat 2024 Cuma 09:30A+A-

Ahmet Varol / Yeni Akit

Filistin’de direniş de sürüyor

Filistin topraklarında siyonist işgal rejiminin soykırım saldırıları, katliamları ve zulüm uygulamaları kesintisiz bir şekilde sürüyor. Katliamların ve zulümlerin sadece Gazze şeridine mahsus olmadığını, ancak burada aşırı düzeyde bir vahşet sergilenmesi sebebiyle diğer bölgelerde gerçekleştirilen zulümlerin gölgede kaldığını bir önceki yazımızda belirtmiştik. 

Ancak özellikle son dönemde siyonist katillerin katliamlarıyla ve zulüm uygulamalarıyla ilgili haber ve yorumlar doğal olarak gündemi fazlasıyla meşgul ettiğinden işgale karşı verilen mücadeleden daha az söz ediliyor. Bu da nispeten zihinlerde Filistin topraklarında direnişin durduğu ve artık işgal güçlerinin kendileri için bütün yolları açtığı gibi bir kanaat oluşmasına sebep olabilir. Böyle bir yanılgıya düşülmemesi için işgale karşı sürdürülen mücadeleden ve direnişten de mutlaka söz etmemiz, işgal rejiminin aldığı darbelere de temas etmemiz gerekiyor. 

Direnişten söz ederken Filistin topraklarında direnişin de sadece Gazze bölgesine mahsus olmadığını belirtelim. Bir süre önce 1948’de işgal edilmiş bölgede yer alan Askalan şehrinin yakınında yer alan Kiryat Malahi yerleşim merkezinde gerçekleştirilen silahlı direniş eyleminde işgalcilerden 3’ü öldürülmüş, 3’ü de yaralanmıştı. 

İşgalcilerin Gazze’de her gün gerçekleştirdikleri onca katliama kıyasla böyle bir eylemin işgal rejimine pek dokunmayacağı düşünülebilir. Ancak burada olayın stratejik boyutuna bakılması gerekir. Çünkü işgal rejimi özellikle, uluslararası sistemde “İsrail” olarak tanımlanan ancak bizim 1948’de işgal edilmiş bölge dediğimiz kısımda işgal yönetimi, güvenlik sorunu yaşanmaması için çok sıkı tedbirler alıyor. Eylemin de bütün bu tedbirlere karşı gerçekleştirilmesi ve Filistin topraklarında gayri meşru işgalini sürdürmek için zulmü son raddesine kadar kullanan işgalcinin güvenliğe kavuşmasının mümkün olamayacağını, her zaman direnişi karşısında bulacağını ortaya koyması açısından önemlidir. Yani sayısal değil toplumsal ve siyasi tesiri açısından değerlendirilmesi gerekir. 

Benzer bir eylem de dün yani 22 Şubat Perşembe sabahı Kudüs’ün doğusunda bir askeri kontrol noktasında gerçekleştirildi. Burada üçü de Beytlahm’a bağlı köylerden olan üç direnişçi genç işgalcilerin Doğu Kudüs civarındaki bir askeri kontrol noktasında silahlı eylem gerçekleştirdi ve 3’ü ağır olmak üzere 9 işgal askerini yaraladılar. Ağır yaralılardan birinin daha sonra öldüğü siyonistlere ait haber kaynaklarında duyuruldu. 

Kudüs ve Batı Yaka bölgesinde siyonist işgalin zulmü iyice tırmandırmasına rağmen Filistin halkının kitlesel faaliyetleri ve direniş güçlerinin eylemleri devam ediyor. 

Ancak Gazze’de de direniş bitmiş değil. İşgal güçlerine ağır darbeler vurmaya devam ediyor. İşgal ordusunun kara operasyonu düzenlediği bölgelerin tamamında kontrolü sağladığı iddiası tamamen geçersizdir. Eylemler bu bölgelerde de devam ediyor ve işgal askerleri sürekli kayıp veriyorlar. 

İşgal ordusunun resmi açıklamalarına göre şimdiye kadar toplamda 576 işgal subayı ve eri hayatını kaybederken, 2984 er ve subay da yaralandı. Ancak bu bilgiler gerçeği yansıtmamaktadır. Her şeyden önce hastane kaynaklarının verdiği bigiler, işgalcilerden şimdiye kadar en az 6600 yaralının hastanelere nakledildiğini ve bunların üçte birden fazlasının ömür boyu sürecek sakatlığa maruz kaldığını ortaya koyuyor. Yani işgal ordusunun “yaralı sayısı” diye verdiği rakamlar hastane kaynaklarının kalıcı bir şekilde sakatlananlar diye verdiği sayının biraz üstüne çıkıyor. Bu farkın öldürülen asker sayısında daha belirgin olduğunu düşünüyoruz.

İşgal rejimi aslında askerlerinin hayatını önemsiyor değil. Özellikle son savaşında siyonist topluma sürekli, “bu bir varlık savaşıdır, bedelini de göze almamız gerekir.” mesajı veriyor. Ama yine de askeri kayıpların toplum psikolojisi açısından göstereceği tesiri asgariye düşürmek ve işgal hükümetine yönelik tepkileri hafifletmek amacıyla gerçek kayıplarını gizlemeyi tercih ediyor. 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum