1. HABERLER

  2. HABER

  3. "Diliniz KABA, Vicdanınız TAŞ" Kampanyasıyla Ortak Tepki
"Diliniz KABA, Vicdanınız TAŞ" Kampanyasıyla Ortak Tepki

"Diliniz KABA, Vicdanınız TAŞ" Kampanyasıyla Ortak Tepki

Yeni Şafak, Star, Sabah, Yeni Akit ve Türkiye gazeteleri ile A Haber'den 15 yazar, bugünkü yazılarında "Diliniz KABA, vicdanınız TAŞ" ortak başlığı kullandı.

05 Mart 2015 Perşembe 17:40A+A-

Yeni Şafak, Star, Sabah, Yeni Akit ve Türkiye gazeteleri ile A Haber'den 15 yazar, bugünkü yazılarında "Diliniz KABA, vicdanınız TAŞ" ortak başlığı kullandı.

Yazarlar, Gezi Parkı olayları sırasında, Kabataş'ta saldırıya uğradığı iddia edilen Zehra Develioğlu'nun yaşadıklarını haberleştirdikleri için tepki gören gazetecilere sahip çıktı. 

"Diliniz KABA, vicdanınız TAŞ" ortak başlığıyla düşüncelerini köşelerine aktaran Yeni Şafak'tan Abdulkadir Selvi, Yasin Aktay, Kemal Öztürk, Merve Şebnem Oruç ve Cemile Bayraktar, Star Gazetesi'nden Halime Kökçe, Arden Zentürk, Murat Çiçek, Saadet Oruç ve Ahmet Kekeç, Sabah Gazetesi'nden Mahmut Övür, Yeni Akit'ten Ersoy Dede ve Kenan Alpay, Türkiye Gazetesi'nden Fuat Uğur, A Haber'den Abdulhamit Güler, Develioğlu'nun mağduriyeti hakkında yazı yazan Elif Çakır, Halime Kökçe, Nihal Bengisu Karaca ve Hilal Kaplan'a destek verdi.

Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kampanyanın özünün bir haksızlığa karşı ortak ses çıkartmak olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Türkiye'de birileri bir algı operasyonu yapıyor ve o insanlar yürütülen haksızlıklar karşısında tek başlarına kalıyor. Zaten medyada böyle bir gelenekte yok. Biz bunun biraz değişmesi gerektiğini düşündük. Arkadaşımıza, bir yazarlara karşı haksızlık yapılıyorsa, hem de gazeteciler tarafından yapılıyorsa, itibarsızlaştırılmak isteniyorsa, buna karşı da bir sesin çıkması gerekiyor. Hakikaten haksız bir durum var. Sadece Kabataş'ta başka yerlerde de onlarca haksızlık yaratıldı. Ama onun üzerinden başka bir bir algı operasyonu yürütülerek hem gazeteciler yıpratılmak isteniyor hem de o olayın üzeri kapatılmaya çalışılıyor. Yani bir insanın, bir bireyin, bir kadının beyanı üzerinden, inanılmaz şeyler yapılıyor. Ona inanmayan, ona doğru bakmayan bir yaklaşım var. 'Bunları da tekzip eden bir ortak tavır geliştirelim' diye düşündük. Bence de doğru oldu. Medya tarihinde olduğunu sanmıyorum, bu bir elit örnektir diye düşünüyorum. Artık böyle sivil çıkışların olması gerektiği açısından da bir örnek olacak." 

Kampanyanın, bir dost sohbeti sırasında şekillendiğini aktaran Övür, daha sonra da yazarların bir birini arayarak bu fikri geliştirdiğini bildirdi. 

Medyanın örgütsüz bir yapı olduğunu dile getiren Mahmut Övür, "Medyanın çok kirli, ötekileştiren bir dili var. Bir defa bundan çok rahatsızız. Bu konuda ortak bir tavır da geliştiremedik bugüne kadar. Onunda devreye girmesi açısından böyle bir tavrın örnek olacağını, bundan sonra da bizi motive edeceğini, başka alanlarda, başka zeminlerde bunu devam ettirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bence çok hoş bir örnek oldu, bunu sürdürmemiz gerekir" diye konuştu.  

"Çok yoğun bir küfür ve linç kampanyasına maruz kaldık"

Star Gazetesi Yazarı Halime Kökçe de olayın sebebini herkesin bildiğini söyledi.

Gezi Parkı eylemleri sırasında Kabataş'ta bir kadının tacize, saldırıya uğradığını  ve bununla ilgili de savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu anımsatan Kökçe, "Ortada bu kadının beyanı ve savcılığı yaptığı suç duyurusu var. Biz de bir kaç gazeteci bu hadiseyi, bir gazeteci hassasiyetiyle ve bir hemcinsimiz olması dolayısıyla yazdık" dedi.

Bunun üzerine o dönemde çok yoğun bir küfür ve linç kampanyasına maruz kaldıklarını anlatan Kökçe, "Bunun tamamen uydurma olduğu ve bunu bizim halkı kışkırtmak için uydurduğumuza dair bir linç kampanyası yürütüldü" açıklamasını yaptı. 

Kökçe, şunları kaydetti:

"Bu o günden beri özellikle üç dört kadın yazar üzerinden üzerinden her zaman, ne zaman yazı yazsanız, ne zaman ekrana çıksanız aynı gerekçeyle, aynı capslerle ve artık bıktıracak, usandıracak bir hakaret ve küfür bombardımanı şeklinde o günden beri devam ediyor. Özellikle son dönemde bu tekrar, seçimlerin de yaklaşmasıyla beraber, bunu AK Parti'yle de ilişkilendirip aynı hakaretlere ve küfürlere devam ediyorlar. Kadın gazetecilerin yaptığı ise sadece bir kadının beyanı ve savcılığa verdiği ifade üzerinden haber yapmak. Bunun dışında biz hiçbir şey söylemedik. Kadının anlattığının dışında hiç birimiz hiçbir şey yazmadı. Bir görüntü izlettirildi insanlara, o görüntü olayın olup olmadığına dair bir şey ifade etmiyor. Eksik bir görüntü. Görüntünün tamamının yayınlanmadığını da görüyoruz. Görüntü çok geç servis edildi. Bunun da biz kasıtlı olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca o dönem bir sürü Mobesenin olacağı yerde hiçbir görüntünün olmamasının da kuşku uyandırdığını düşünüyoruz. Bütün bunlar bizim mevzumuz değil, bizim de baş edebileceğimiz, kotarabileceğimiz bir konu değil. Bizim bunu gündeme getirmemizin tek sebebi, bizler bir gazeteci hassasiyeti ve vicdanımızla hareket ederek, beyanını dinlediğimiz ve üstelik bir gazeteci için en temel haber yapma kaynağı olan savcılık ifadesinden hareketle yazı yazdık. Bunun dışında bir şey yapmadık."

"Yargılanacaksınız, yalancısınız" hakaretlerini, yapanlara iade ettiklerini de vurgulayan Kökçe, olayın Gezi eylemlerini akim bırakan bir olay olarak algılandığını söyledi. 

Bu nedenle çok fazla üzerine gidildiğini düşündüklerini aktaran Kökçe, "Asıl, Gezi'de kışkırtıcı, halkı infiale sevk edici hareketler, bugün bize hakaretler yapanlar tarafından yapıldı. Olmayan haberler, olmayan ölüler, olmayan görsellerle sosyal medya üzerinden resmen Taksim Meydanı ve bütün Türkiye savaş alanına çevrilmeye çalışıldı. Birileri yargılanacaksa, halkı kışkırttıkları için herhalde sosyal medya üzerinden asparagas haberler yapan insanlar olmalı diye düşünüyoruz. Geniş bir yazarla bunu dile getirmek istedik" ifadesini kullandı. 

"Sanki cinayet işlemiş..."

Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi ve Yazarı Abdülkadir Selvi de "başörtü zulmünün" devam ettiği yılları hatırlatarak, bu dönemde başörtülü kadının hiçbir hakkının olmadığını söyledi. 

Zehra Develioğlu'na ekranlardan, gazete köşelerinden "Kabataş gelini" dendiğini aktaran Selvi, bunun da Elif Çakır ve kendisi üzerinden dillendirildiğini ifade etti. 

Develioğlu'nun başına gelenleri sineye çekip, köşesinde oturmak yerine yargıya başvurduğunu ve adli tıbba gidip, rapor aldığını aktaran Selvi, yaşadıklarını başka kadınların başına gelmemesi için hemcinsi olan gazetecilerle paylaştığını kaydetti.

Develioğlu'nun sanki cinayet işlediğini dile getiren Selvi, "Develioğlu'nun başına gelenlere duyarsız kalmayan gazeteciler ise sanki suçun büyüğünü işlemiş" diye konuştu.

Suçlarının bir kadına yönelik tacize dikkati çekmek olduğunu vurgulayan Selvi, "Liberal düşünce adamı Atilla Yayla, o tarihte bir değil birçok Kabataş olayının yaşandığını yazdı. Gezi olayları sırasında Hürriyet Gazetesi'nden Ayşe Arman, Yeşil Sönmez isimli başörtülü kadının 9 yaşındaki kızı Zeynep’le birlikte göstericiler tarafından etraflarının nasıl sarılıp, tavalarla kafasına vurulduğunu anlattığı bir söyleşiyi yayınladı. Bu insanlar hayatta. Mobese görüntüleri yayınlandıktan sonra Zehra Develioğlu, Anadolu Ajansının kameralarına yaşadıklarını tekrar anlattı, görüntüleri yorumladı" dedi.

Tacize uğrayan bir kadına sahip çıkan gazetecilerin linç edilip, haklarında suç duyurularının yapıldığı bir durumla karşı karşıya olduklarını belirten Selvi, CHP'li Oğuz Oyan'ın, Elif Çakır ve kendisi hakkımda suç duyurusunda bulunduğunu bildirdi.

Selvi, "Tacize uğramış başörtülü kadını savunduğum için hakkımda yaptığınız suç duyurusu benim için onurdur. Bu affedilmez büyük suçumdan dolayı ceza alırsam hapis yatmak benim için şeref vesilesidir" değerlendirmesini yaptı.

Öte yandan linç edilmek istenen gazetecilere sahip çıkan yazarlar, sosyal medyada da kampanya başlattı.

HABERE YORUM KAT