1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Devletin Din-Dışı Karakterinin Tabulaştırılması
Devletin Din-Dışı Karakterinin Tabulaştırılması

Devletin Din-Dışı Karakterinin Tabulaştırılması

Ali Bulaç: "Kamusal alanda başörtüsü konusunda uygulamada üç model var: İran, Türkiye ve Fransa... Bizim İslami çözümümüz ise basittir."

20 Ekim 2010 Çarşamba 15:42A+A-

Kamusal alanın mutlaka laik-modern karakterli olması gerektiği paradigması üzerinden başörtüsüne ve diğer dini-İslami sembollere sınırlar çiziliyor. Kemalist-ulusalcı zorbalığın dini sembol ve yaşam tarzını tüm alanlardan söküp atmak ve vicdanlara hapsetme politikaları bazı liberal kesimler tarafından eleştiriliyor. Ancak liberallerin önemli bir kısmı hizmet alan-hizmet veren ayrımı üzerinden geliştirdikleri argümanlarla devleti/kamuyu temsil edeceklerde herhangi bir dini/İslami sembolün görünür-taşınır olmasının mümkün olmadığını ileri sürüyorlar.

Temel bir karakter olarak laiklik-dindışılık; öngörülen demokratik liberal devletin vazgeçilmezi olarak gözümüzün içine sokuluyor. Dini/İslami olan sembolleri taşıyanların tarafsız olamayacağı dolayısıyla adaleti ve güveni tesis edemeyeceği tezleri ile yoğun bir propaganda bombardımanı yapılıyor. Kamuoyunu belirlemeye çalışan liberal sözcüler İslami çevrelerden kamusal alandan vazgeçtiklerini, kendi özel alanlarına çekilmeyi kabullendiklerini beyan etmelerini bekliyorlar.

Kemalist-ulusalcı baskı politikalarına nazaran alan açıcı bir öneri gibi gözükse de söz konusu liberal tezler İslam'ın/dinin hayatı kuşatma ve belirleme iddiasının önünü kesmek istiyorlar. Bu tür önermelerin sahipleri gettolara hapsedilmiş, toplumsal hayata dair söyleyecek sözü olmayan, temel siyasi konularda etkisiz eleman muamelesi yapabilecekleri 'mistik' bir dine inanan mistikler topluluğu arzu ediyorlar.

Ali Bulaç ise Zaman gazetesinin bugünkü nüshasında yayınlanan yazısında "model arayışları"na kapsamlı bir cevap veriyor. Şahin Alpay'ın da içinde olduğu "Kamusal alandan çekilip özel alanda dininizi yaşamayı kabullenin!" tavsiyelerine güzel bir cevap vermiş Ali Bulaç. Biz de sizlerle paylaşmak istedik...

(Haksöz-Haber)

Başörtüsü, Modeller

Ali Bulaç / Zaman

Kamusal alanda başörtüsü konusunda uygulamada üç model var: İran, Türkiye ve Fransa. İran'da kadınların başlarını örtmesi zorunlu, Türkiye'de başlarını açmaları zorunlu, Fransa'da kamu görevlileri ve devlet okullarında başörtüsü yasak.

Dördüncü bir model daha var, o da bizim "İslami" diyebileceğimiz model. Modellere bakalım:

1) Ben 30 senedir İran'daki uygulamanın 'modern ulus devlet refleksleri'nden kaynaklanan bir uygulama olduğunu, asıl İslami olanın başörtüsünü sivil dinî bir vecibe sayıp kadınları tercihlerinde özgür bırakmak gerektiğini söylüyorum. Dayanağım, başörtüsü kesin dinî bir vecibe olmakla beraber, yerine getirilmemesi durumunda bunun Kur'an ve Sünnet'te maddi ve dünyevi bir müeyyidesi belirlenmiş değildir. Başını açmayı göze alan kadının hesabı Allah'a aittir ve hesap uhrevidir. Dense ki, "kamu otoritesi (imam) tasarrufta bulunup başörtüsünü mecburi kılabilir", ben de derim ki, "bu mümkündür, ancak mukabil bir tasarruf ve içtihat da mümkündür. Benim tercihim ikincisinden yanadır". Bu, başını örtmeyenlerin özgürlüklerini ve kamusal haklarını koruyan İslami bir uygulamadır.

2) Türkiye, İran'ın aksine başörtüsünü kamusal alanda yasaklamakta, dinî vecibelerini yerine getiren kadınları kamusal haklarından mahrum etmektedir. İran ve Türkiye zıt tatbikatlara sahiptir.

3) Fransa, kamusal alanlarda ve devlet okullarında başörtüsü yasağı koymakta, özel okullarda ve sivil alanlarda başörtüsüne karışmamaktadır.

Dikkatten kaçmaması gereken nokta şu ki, İran, Türkiye ve Fransa'nın ortak bir anlayışta buluşmuş olmalarıdır ki, o da "devlet/kamu otoritesi"nin başörtüsüyle ilişkilendirilmesidir. Her üç uygulamanın referansı "devlet otoritesi, kamusal alanlardaki hakimiyeti fikri"dir. İran devlet olarak kadınlar başlarını örttüklerinde, Türkiye başlarını açtıklarında, Fransa ise devlet görevlileri -yani kamusal hizmet verilen alanlarda- başörtüsü yasağı söz konusu olduğunda kendi hakimiyetlerinden emin olmaktadırlar.

Şahin Alpay, şu argümanlarla "Fransa modeli"ni önermektedir: "Kamu görevlileri ve devlet okullarında okuyan temel ve ortaöğretim öğrencileri dinsel simgeler (bu arada başörtüsü) taşıyamaz. Dinsel simgelere bunun dışında kısıtlama getirilmez. Bu modelde hem tek tek yurttaşların seçme özgürlüğünün (bireysel hakların) hem de azınlıkların korunmasının (grup haklarının) güven altına alındığı söylenebilir. Başlarını örtmeyi dinî bir vecibe olarak görenler kamu görevlisi olamazlar ise de, çok daha geniş iş imkânları veren özel sektörde çalışabilirler. (Örneğin başörtülüler yargıç olamaz, ama avukat olabilir.) Kızlarının başını örtmesini uygun gören ana-babalar çocuklarını özel okullara gönderebilirler. Devletin, her kademede bütün okullarda verilen eğitimi nitelik açısından denetleme yetkisi olduğu gibi, ayrım yapmaksızın bütün okullara öğrenci başına mali destek sağlaması da düşünülebilir."

1) Kamu görevlilerine ve devlet okullarına yasağın getirilmesi "devleti merkeze alan bir yaklaşımdır" bu dine müdahale, sosyo-kültürel çoğulculuğa aykırıdır.

2) "Devlet görevlileri ile devlet okullarında başörtüsü takılması"nın "bireysel haklar"la ilgisi yoktur. 18 yaşına kadar çocuğun velayeti ebeveyne aittir. Eğer bu konuda devlet temel alınacaksa, bu yine bizi devlet merkezli zihniyete götürür.

3) Azınlık hakları (üstelik grup hakları) sağlanırken çoğunluk haklarının ortadan kaldırılması, demokratik sistemi "azınlık rejimi"ne dönüştürür.

4) Başörtülü kızlara özel okulları adres göstermek, devlet okulları üzerinden yine "devletin din-dışı karakterini tabulaştırmak" anlamına gelir. "Devletin din-dışılığı" ile "dini"liği tersinden aynı karaktere işaret eder.

Bizim İslami çözümümüz basittir:

1) Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Budist veya laik herkes inandığı gibi giyinir, örtünür. Devlet ve resmî kurumlar bu işe karışamaz.

2) Dinî ifade ve görünürlük kamu hizmetlerinin -alan ve veren- kriteri değildir. Kriter liyakat, ehliyet, yani meslekî formasyondur.

3) Bir grup (çoğunluk veya azınlık) bir başkasına baskı kuracak olursa, yargı buna müdahale eder, ancak bu kolektif ceza veya yasaklara mesnet teşkil edemez.

HABERE YORUM KAT

2 Yorum