1. YAZARLAR

  2. Melih Altınok

  3. Ders falan çıkartmayın, tatilsiniz, gezin dolaşın
Melih Altınok

Melih Altınok

Yazarın Tüm Yazıları >

Ders falan çıkartmayın, tatilsiniz, gezin dolaşın

17 Haziran 2011 Cuma 11:39A+A-

“Solcu” arkadaşlar da seçim sonuçlarından ders çıkartmışlar. Yazıyorlar, çiziyorlar, söylüyorlar:

Daha çok çalışmaları lazımmış!

Peki, bugüne değin az yaptıkları, daha çok çalışıp çoğaltamadıkları için hayıflandıkları şeyler nelerdi?

Mesela “Halk için kamulaştıracağız,” ya da “Halkın iktidarını kurcağız” türünden sloganlarının yazılı olduğu afişlerini daha çok insanın görmesini sağlayabilselerdi...

Ya da belirli gün ve haftalarda düzenlediklerinin yanı sıra, spontane gelişen olaylar üzerine hep aynı tiratların atıldığı, seyri, etkisi ve tepkisi rahatlıkla öngörülebildiği halde bizlerin adına hâlâ “eylem” dediğimiz o sıkıcı oyunların sayısı arttırsaydılar...

Daha fazla şenlik yapsalardı, her sokak başına stant açsalardı, beş yüz otuz altı tane daha dergi çıkartsalardı, AK Parti’ye daha fazla küfür etselerdi, günde üç yerine beş kez huysuzlansalardı...

Hatta internetteki, bana ya da ezber bozup başka bir sol tahayyüle dair kelam etme cüreti gösterenlere sövme mesaisine öğlen değil de sabahtan başlamalıydılar...

Geçenlerde birisi yazmıştı, bu dönem mutlaka yapmalılarmış ama belki seçim öncesi “yetmez ama evetçileri soldan tecrit etmek” için daha çok çalışsalardı...

Kuşkusuz seçimin ardından konumları çok farklı olurdu. Kimbilir, Türkiye’de “böyle sola böyle baraj” olan yüzde sıfır tam onda biri bile aşarlardı belki.

Kusura bakmayın ama pürmelâliniz mizahın dışında bir tarza imkân tanımıyor.

Herşey oy değil elbette ama partileriniz ya da derneklerinizle organik bağı bulunan üyeleriniz dışında dönüp de yüzünüze bakan yoksa yapmanız gereken sizi memnun olmadığınız bu sonuca götüren yöntemleri, söylemeleri tartışmak değil midir?

Ne demek daha çok çalışacağız? Para verseniz tutamayacağınız, neler neler başarabilecek binlerce genç üyenizin enerjisini daha fazla boşa harcamak için mi?

Teselliyi “kendimizi anlatamadık”larda falan aramayın. Zaten insanlar bugün ne söylediğinizi işitmemiş olsalar bile, yıllardır tekrar ettiğiniz klişelerden birine mutlaka rastlamışlar.

Kabul edin artık, ahali ne dediğinizi biliyor ama onaylamıyor işte.

Her seçim yenilgisi sonrası olduğu gibi şimdi de yeni oluşumlara dair bir hareket var solda.

Türkiye solu olarak halk arasında zerre kadar gerçekliği olmadığını fark eden bazı yapılar, aynı söylemleri devam ettirerek ömürlerini uzatabilecekleri korunaklı bir liman buldular; Kürt siyasetine iliştiler.

Akıllıca da davrandılar. Belki, cemaatlerindeki kıytırık konumlarını paylaşmayı göze alamayan gruplar gibi kartvizitleri olmayacak, çatı partisi falan derken Öcalan’ın politik hegemonyasında etkisiz eleman olacaklar ama en azından PKK-BDP çizgisinin görece gür sesinde bizim de fısıltımız var diyerek tatmin olabilecekler.

İlişenlerin ve hatada ısrarını müstakil olarak sürdürme kararında olanların dışında bir üçüncü grup daha var ki, onlarda da ufak tefek kıpırdanmalar görülüyor. Evet, tahmin ettiğiniz üzere yeni bir sol oluşum hesaplarını yapıyorlar.

AK Parti’nin politikalarından, Türkiye’deki seçmen sosyolojisinin gün gibi ortada olan reflekslerinden ve ezberlerin kısırlığından ders çıkarmış gibi görünen, aralarında CHP’lilerin de bulunduğu “yenicilerle” zaman zaman sohbet ediyoruz.

“Teşhis doğru, tesbitte fazla sorun yok ama malum araçlar ve hedeflerle bu iş zor yonca” diye mırıldanıyorum.

Kendilerine “Yeni sol parti ve iktidar perspektifi” (Taraf/ 10.07.2009) başlıklı yazımı hatırlatıp özet geçiyorum:

Avrupalı demokratlarla işbirliği içersinde olacak, liberal sol perspektifi benimseyecek, dinle ontolojik problemleri olduğu martavalını terk edecek, sesleneceği tabanı radikalce yeniden tanımlayabilecek, Kemalizm’e ve militarizme koşulsuz hayır diyen, vicdanlı bir serbest piyasa ve sosyal devleti savunan ve illaki iktidar perspektifini reddedip etkin bir muhalefeti hedefleyen bir oluşum gayet iyi işler kotarabilir.

İlk günden parti fetişizmine de düşmemek elzem. Örneğin bir dahaki seçimlere kadar temel birkaç ilke etrafında yan gelip, somut gündem maddeleri üzerinden aykırı çıkışlarla sesini duyuracak ve kendisini tanıtacak bir platform. Ama kısır tartışma süreçlerinde boğulmayan, dinamik ve mutlaka aklı biraz havalarda bir yan yana geliş.

Bu ülkenin yaş ortalaması yirmi sekiz, sizce de biraz çılgınlık lazım değil mi? En azından başka bir hatayı denemiş oluruz, anı olur.

 


Başkentte CHP’li, medyada BDP’li, sonuçta organik

Markar Esayan seçimden önceki son yazısında “AK Parti’ye oy vereceğim” deyince kimileri hopladı. Hâlâ da yerlerine oturmadılar. Markar ısrarla vurguluyor, tesbitimde AK Parti yönetimiyle ilgili bir umuttan ziyade, arkasındaki gücün, tabanının devrimci dinamiklerine dair bir heyecan vardı diye, ama nafile. Oysa CHP’ye bölgeden vekil devşiren, Kılıçdaroğlu’na fiilen danışmanlık yapan ve hatta PM toplantılarını izleyen, yeni CHP vizyonunu her sohbette cansiperane savunup ideolojik, lojistik sağlayan ancak tv programlarında ve gazetesinde “Oyum tabii ki BDP’ye” diyen organikler gibi davransaydı, kimse gıkını çıkartmayacaktı. İlahi Markar, bu ülkede samimi olmanın diyetini mutlaka ödetirler adama, bilmiyor musun?

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT