1. YAZARLAR

  2. Ali Bayramoğlu

  3. Değişim ve direnç arasındaki asker
Ali Bayramoğlu

Ali Bayramoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Değişim ve direnç arasındaki asker

24 Haziran 2009 Çarşamba 00:38A+A-

İlke basit: Askerler meslekleri gereği bir güvenlik sorununa yönelik uygun cevapları, riskleriyle birlikte tanımlayacak uzmanlığa sahip olabilirler. Ancak bir toplumda hangi düzeyde riskin kabul edilebilir olduğuna ilişkin karar tamamen sivil otoritelere ait olmalıdır.

Soru da basit:

Türkiye bu istikamette yol alabilecek mi?

Andıç tartışmasıyla ortaya çıkan asıl soru budur, belgenin sahte olması ihtimaline endeksli bir sulandırma çabasının artık hiçbir anlamı yoktur.

Türkiye değişiyor, gazeteci değişiyorsa, ordu ve asker de değişecektir ve değişiyor…

Türkiye'de ordunun değişimine ilişkin unsurlar arasında şu hususun altını özellikle çizdik: Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerek dünyada ve Ortadoğu'da değişen dengeler, gerek yeni güvenlik mülahazaları ve güç değerlendirmeleri çerçevesinde yeni verilere uyum sağlamak zorunluluğu ve çabası…

Anlamı ne bunun?

Yanıt açık: "globalleşmenin ordu üzerindeki etkileri"...

Bu etkiler, özellikle yeni uluslararası ve bölgesel güç dengeleri, güvenlik tanımı, asker rolü, asker-sivil ilişkileri, askeri diplomasinin askeri güç karşısındaki önemi gibi temel konularda Türkiye'de askeri bünyede bir değişim dalgasına yol açmıştır.

Gerçekten de yeni denge koşullarında Türk ordusunun bölgede "caydırıcı güç" olma özelliği, Irak, Kıbrıs gibi konularda "güç kullanma politikalarına dayanan sert caydırıcı söylemleri" kendiliğinden esnemek zorunda kalmıştır. Örneğin ABD'nin Irak'taki Kürt politikaları bir veri olarak kabul edilmek zorunda kalmıştır, kabul edilir hale gelmiştir.

Koşullar gücü korumak için gerekli olan aracın "güç"ten çok "siyaset-diplomasi-esneklik", yani koşullara uyum sağlamak, bu koşulları başka yollardan lehe çevirmek olduğunu göstermeye başlamıştır.

Sonuç kimi ipuçlarıyla belirgindir:

1. Bugün gelinen noktada askeri otorite, siyasi iktidarla ilişkileri sürekli ve derin bir çatışma olma halinden nispeten uzaklaşmış, karşılıklı bağımlılık artmış, birlik ve uyumlu hareket kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu ilerleme devlet alanı-siyasi alan arasındaki ayrımı örselemekte ve bu ikisi arasında organik ilişkiler doğurmaktadır.

2. Bu çerçevede Hilmi Özkök döneminin kanıtladığı gibi ordu içinde askerin donanımı ve rolünün yeniden tanımlanması, bu rolün sadece güç faktörü üzerine değil, aynı zamanda siyasi esneklik unsuruna dayanmaya yüz tutması önemli bir gelişmedir.

Bunlar olduğu oranda ordunun siyasete ve kendisine bakışı müdahale mantığı dışında, bir ölçüde de olsa demokrasi kriteri üzerine oturmaya da yönelmiştir.

Özetle ordu bünyesi kendi içinde, tümüyle askeri mülahazalarla bir değişim mekanizmasını harekete geçirmiştir.

Diplomasinin ve siyasi manevraların güç üretimindeki yerine işaret eden bu durum aslında Türkiye'nin kapalı bir düzen olmaktan çıkıp, açık bir sistem olmaya ilerlediğinin de önemli bir göstergesidir.

Bu, bir tercih değil, bir zorunluluktur.

Zira değişim dirençle birlikte yol almaktadır.

Bilinçli planlı bir karargâh politikasından söz etmiyoruz.

Söz konusu olan her krizde, her sıkışıklıkta, askeri vesayet yapısını parçalayan her gelişmede adım adım oluşan bir "durum"dur ve bu duruma göre anlık ve günlük tepkilerle oluşan yeni politikalar, yeni yapılanmalardır.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT