1. YAZARLAR

  2. Oral Çalışlar

  3. Cezaevlerinden siyasi mektuplar...
Oral Çalışlar

Oral Çalışlar

Yazarın Tüm Yazıları >

Cezaevlerinden siyasi mektuplar...

21 Temmuz 2008 Pazartesi 05:12A+A-

Cezaevlerinde değişik siyasi görüşlerden insanlar yatıyor. Bunların çoğunluğu da F Tipi Cezaevlerinde kalıyorlar. Şimdi onlara ‘Ergenekon’ davasının sanıkları da eklendi. F Tipi cezaevleri konusunda bu köşede birçok eleştiri yaptım. Hücre tipi cezaevlerinin insan haklarına aykırı yanlarına dikkat çektim.

19 Aralık 2000 yılında 20 cezaevine devlet güvenlik güçleri tarafından düzenlenen operasyonlarla bu cezaevlerindekiler zorla F Tipi’ne taşındılar. Bu operasyonlarda 30’dan fazla tutuklu atılan bombalar ve jandarma kurşunlarıyla yaşamlarını yitirdi. O dönemde bu cezaevlerinin açılmasına destek verenlerin bir kısmının bugün ‘Ergenekon’ soruşturması kapsamında bu cezaevlerinde tutuklu olması da kaderin garip cilvesi olarak kabul edilebilir.

Masamda cezaevlerindeki siyasilerden gelmiş mektuplar duruyor. Bir kısmı mahkemelerde yaşadıkları haksızlığı dile getiren bu mektuplardan birisinde kadın ziyaretçilere yönelik cinsel organlarını da kapsayan insanlık dışı aramadan, ikisinde ise anadili Kürtçe olan tutukluların kendi dillerinde konuşma ve yazma yasağıyla yüz yüze geldiklerinden söz ediliyor.

İlk mektup Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası(SES) Genel Hukuk Sekreteri Meryem Özsöğüt’ten. Özsöğüt, sendikasını temsilen katıldığı bir basın açıklamasının ardından “terör örgütü üyesi” olduğu gerekçesiyle tutuklanmıştı.

“Daha önce de yazmış, siz de duyarlık göstererek köşenizde yer vermiştiniz. Maalesef yine duvarların ardından yazıyorum. Aradan geçen altı aya rağmen tutukluluğum devam ediyor. Sadece, Kevser Mızrak’ın katledilmesi üzerine yargısız infazları protesto eden basın açıklamasına katıldığım için, hiçbir belge, bilgi, kanıt olmaksızın, ‘örgüt üyesi olmak’, ‘örgüt propagandası yapmak’, ‘suç ve suçluyu övmek’ iddialarıyla 20 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyorum... 14 yılımı sendikal mücadelede geçirdikten sonra, orta yaşlarımı parmaklıkların ardından sürdürüyorum.

SES MYK üyesiyim. Bu nedenle kamuoyunun ve polisin gözünün önünde olmama, sabit adresimin bilinmesine rağmen, en önemlisi de hakkımdaki iddiaları doğrulayacak tek bir belge bulunmamasına rağmen üç duruşmadır tahliye edilmiyorum.”

Özsöğüt 9 Temmuz’daki 4. duruşmasında da tahliye edilmedi.

İkinci mektup İzmir Şirinyer F Tipi Cezaevi’ndeki İleri Kızılaltun’dan. “Merhaba Oral abi. Ben ve arkadaşım Burak Demirci 14 aydır tutukluyuz. Burak 9 Eylül Üniversitesi 3.sınıf öğrencisiydi. Ben de Ege Üniversitesi İ.İ.B.F.Hazırlık sınıfı öğrencisiydim. Okullarımızla ilişkimiz kesildi. Okullarımıza devam edebilseydik Burak mezun olacaktı... Ben İzmir Gençlik Derneği bünyesinde üniversitedeki sorunlara akademik-demokratik,ekonomik talepli mücadele ile çözüm arayan öğrencilerden birisiydim. Burak da okulun bulunduğu Buca Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği üyesi yöneticisiydi. 8 Haziran 2007’de Burak’la gözaltına alındık. Hiçbir delil olmaksızın polis tutanaklarına dayanılarak tutuklandık. 14 ayda sadece iki kez duruşmaya çıkarıldık. Bizi gözaltına alan polislerin can güvenliği olmadığı gerekçesiyle gizili oturum talepleri kabul edildi... Bizim davamızda hiçbir delil tutuklanmamızı, tutukluluğumuzun sürmesini sağlayacak nitelikte değil. Hiçbir şahit yok. Sadece polis ifadeleri var. Derneklerimizde bulunan kâğıt yapıştırıcısı, saat ve kumanda pilleri, temizlik malzemeleri, takı yapımında kullandığımız teller, penseler bir kara mizah örneği olarak dosyamızda bomba yapımında kullanılan materyaller olarak geçmekte...”

Tire Hapishanesi’ndeki Mehmet Desde’den gelen mektup ise ziyaretçi kadınlara yönelik bir hak ihlalini dile getiriyor. Desde, Almanya’dan Türkiye’ye geldiğinde tutuklanmış ve örgüt üyeliği iddiasıyla 30 aya mahkûm edilmişti: “Tarih 4 Temmuz 2008. Benim gibi Alman vatandaşı olan kızım ziyaretime geldi. Jandarma nizamiye kapısında kadın polis memuru kadınları bir odaya alıyor. İç çamaşırları dahil olmak üzere tüm giysileri çıkarılıyor. Giysilerin çıkartılması yeterli görülmediği için cinsel organlara bakılıyor ve çömelip kalkmaları söyleniyor. Bu uygulamaya sadece kızım değil, diğer mahkûmların eşleri ve 60-70 yaşlarındaki anneleri de maruz kalıyor. Sebebi cezaevi savcısının kadın polis memurlarına ‘ince arama yapın’ emri vermesi.”

Dördüncü mektup Ankara Kadın Kapalı Cezaevi’nden Didem Akman’dan... 8 Mart Kadınlar Günü etkinliğine katıldığı sırada tutuklanan Akman, cezaevinde dayak yediğini ve baskıya uğradığını anlatıyor.

Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nden yazan Tekin Tamgün ise, buradaki değişik engellemeleri, örneğin bir zarf içine iki mektup koyma yasağı gibi uygulamaları anlatıyor. 19 Aralık operasyonu sonrası yaşananları dile getiriyor...

Midyat Mardin M Tipi Cezaevi’nden Hüseyin Özsoy, Siirt L Tipi Cezaevi’nden Naif Özkılıç ise Kürt sorununa ilişkin düşüncelerini dile getiriyorlar. Özkılıç, anadili olan Kürtçe dilinde mektup yazamadığını, görüş yerinde yakınlarıyla Kürtçe konuşamadığını söylüyor: “Bu türden uygulamaları protesto etmek için her hafta telefonla ailemle görüşmem gereken 10 dakikalık hakkımı kullanmaktan vazgeçtim.”

Cezaevleri de bu ülkenin bir başka boyutu...

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT