1. YAZARLAR

  2. Melih Altınok

  3. Bu da mı rüzgâr değil kaptan
Melih Altınok

Melih Altınok

Yazarın Tüm Yazıları >

Bu da mı rüzgâr değil kaptan

14 Ekim 2011 Cuma 12:27A+A-

Ak Parti dış politikadaki başarılarını iç siyasette kullanmayı gayet iyi başarıyor. Filistin için BM’de kükredikçe, İsrail’e karşı dünya kamuoyunun vicdan diplomatlığını üstlendikçe, halkını katleden Esad’a ayar verdikçe Türkiye’de de yükseliyor.

Ancak aynı Ak Parti, ülke içinde kendisinden beklenen ve artık kapıya dayanan reform adımlarının meşruiyetini güçlendirmek için uluslararası toplumun açık desteğini bile kullanamıyor, kullanmıyor.

Örneğin başörtüsü sorunu. Hükümet, BM gibi uluslararası kuruluşların başörtüsü sorununu kadına karşı ayrımcılık çerçevesinde değerlendiren ve Türkiye’den adım atmasını talep eden tavsiye kararlarını bile “koşul değil ki tavsiye” diye karşılıyor. Sanırsız CHP.

Hükümetin, çözümü tabanına verdiği vaatlerin başında gelen bu konuda bile ayak diremesini yalnızca “mağdur edebiyatından nemalanmak istemesiyle” açıklanabileceğini düşünmüyorum. Geriye 2014’te Abdullah Gül’ün ardından 10 yıl süreyle Cumhurbaşkanlığı makamında oturmak isteyen Başbakan Erdoğan’ın ülkedeki reform sürecini daha ılımlı bir seyirde tutmakta kararlı olması alternatifi kalıyor.

Gerek 12 Haziran seçimindeki adayların belirlenmesinde, gerekse kabinede, partinin başını çektiği reform sürecinin demokrat ve cesur aktörleri yerine yegâne özellikleri Erdoğan’a sadakat olan isimlere yer verilmesi de kuşkuları arttırıyor. İçişleri, Milli Savunma ya da Açılım’dan sorumlu bakanlıklara bir bakın. Eminin kafanızda beliren “keşkelerin” içinde şimdiki isimlerin esamisi bile okunmuyordur.

AB Bakanı Egemen Bağış bile, çarşamba günü açıklanan AB 2011 İlerleme Raporu’nda sıralanan eksikliklere, “AB övülecek konularda cimri, eleştirilecek konularda cömert” sözleriyle sitem ediyordu.

Ama bence Sayın Bakan komisyonun eleştirilerini hükümetin reform adımlarına destek veren Türkiye demokratların yukarıda tanımlamaya çalıştığım “samimi” kaygılarının bir yansıması olarak değerlendirmeli.

Zira komisyon raporundaki eleştirilerle, askerî vesayetin geriletilmesi gibi büyük bir başarının altına imza atan ve reformlarını tabanının “talebi” haline getirerek kitle desteğini koruyan bir partiye açıkça “omuz” veriyor. İlerletmeleri için reformların iç siyasetteki meşruiyetine dıştan destek veriyor.

Ne diyor raporda?

Askerî yargının yapısını ve görev alanını gözden geçir.

Yaş kararları üzerindeki yargı denetimine dair eksiklikleri gider.

Darbeye yasal zemin hazırlayan TSK İç Hizmet Kanunu’nu düzenle.

Genelkurmay’ı Milli Savunma Bakanlığı’na bağla.

Ortaöğrenimdeki Milli Güvenlik derslerini “sivilleştir”.

Basın ve ifade özgürlüğü önündeki, kimi AKP kurmaylarının bile “biz yapmadık ki” diye eleştirdiği faşizan ceza yaslarını kaldır.

Atatürk’ü Koruma Kanunu gibi, eski binyıla ait arkaik ve bir o kadar komik yasaları “artık” kaldır.

Bu taleplerde ne var Allah aşkına?

Hangisi, 80 yıllık ceberut rejimin paradigmalarından pek çoğunu cesurca yıkan bir parti için göze alınamayacak riskler içeriyor?

Komisyonun hangi talebi, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in geçtiğimiz günlerde açıkladığı demokratikleşme paketinden daha radikal?

E o halde niçin hâlâ helva yapmaya başlayamıyoruz? Neden, Türkiye kamuoyunun çok geniş bir kesimin talebi olan bu adımları, uluslararası toplumun da desteği sağlandığına göre, bir önce gerçekleştirip AB ile müzakerelerde “teknik” boyutu konuşmaya terfi edemiyoruz?

Sayın Başbakan 2023 megalo ideasına ulaşmak için, partiyi dikensiz gül bahçesine çevirmekten ve uluslararası toplumun desteği yerine, yaşayan ve savaşan eski rejimin unsurlarından “fazla bulaşmama" diyeti karşılığında gelecek hayırdan medet umuyorsa çok yanılıyor.

Kadı ki ne refleksleri üç-beş yıl öncesine göre akıl almaz derecede demokratikleşen tabanı eski tabana, ne de karşısındaki muhalefet, eskiden olduğu gibi iktidarın dümen suyunda ilerleyen “istemezükçü” muhalefete benziyor. Yukarıda sıraladığımız maddelerin pek çoğuna, CHP bile ülkedeki reform sürecinin dönüştürücü etkisiyle “amasız”, açıktan muhalefet edemeyeceğinin sinyallerini veriyor işte.

Bakın, Meclis’te kadın milletvekillerinin pantolon giyebilmesi için verdiğiniz önergeyi evirip çevirip, tüm Türkiyeli demokratların artık talebi olan başörtüsü serbestîsini de ekleyerek BDP nasıl topu doksanlara taktı. Bu da mı gol değil yoksa?

Bu soruları hükümetten kime sorsam, istisnasız, tıpkı rahmetli babam gibi “İleride mutlaka. Her şeyin bir zamanı var. Siz de çok acelecisiniz” yanıtını alıyorum ve ben de çok bunalıyorum.

Ak Parti içerde ve dışarıda kimden gelirse gelse reform iradesine destek veren rüzgârlarını arkasını alıp hızlanmak yerine ürkekçe yelkenleri indirdikçe depodaki mazottan yediğini anlamalı.

 E hazıra da dağ dayanmaz değil mi? 2023’e daha çok var kaptan.


[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT