1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. Bireysel ve Toplumsal Çürüme: Gıybet ve Zan
Bireysel ve Toplumsal Çürüme: Gıybet ve Zan

Bireysel ve Toplumsal Çürüme: Gıybet ve Zan

Özgür-Der Muş Temsilciliğinin 2019-2020 dönemi etkinliklerinin bu haftaki konuğu Haksöz yazarlarından Murat Kayacan idi.

07 Aralık 2019 Cumartesi 21:25A+A-

Özgür-Der Muş Temsilciliğinin 2019-2020 dönemi etkinliklerinin bu haftaki konuğu Haksöz yazarlarından Murat Kayacan, Muş Eğitim-Bir Sendikası seminer salonunda 7 Aralık 2019 tarihinde “Bireysel ve Toplumsal Çürüme: Gıybet ve Zan” adlı bir seminer verdi. Program, Kur’an tilavetiyle başladı.

Konuşmasında önce bu alanda yapılmış tez çalışmalarından söz eden Kayacan, gıybetin “kötü sözlerle anma” anlamına geldiğini ve Kur'an'da dedikodu konusu "hümeze (yüzüne karşı kötüleyen alay eden)",  "lümeze (arkasından kötüleyen, alay eden)", "hemrnaz (laf taşıyan)'' ve "gıybet" kelimeleri ile ifade edildiğini belirtti.Gıybet etme konusunda somut örnek olarak Ebu Leheb’in hanımını veren Kayacan bazı müfessirlere göre Ümmü Cemil hakkında Kur’an&a kullanılan “hammâlete’l-hatab”ın dedikoducu anlamına geldiğini söyledi ve ele aldığı iki kavramı maddeler halinde anlattı:

1- Karı-kocanın arasını açmayı hedefleyen sihir de dedikodusuz pek etkili olamaz.

2- Gıybet, ölü eti yemek kadar çirkin bir iştir. İkisi arasındaki ortak yön haram oluştur. Ayrıca tasvir edilen kişi çok çirkin bir iş yapmaktadır. Hind’in kininden dolayı Hamza’nın kalbini yemesi gibi. Hamza’nın ciğerini alıp çiğnediği için “âkiletü’l-ekbâd” (ciğer yiyen kadın) diye anılır. DİA

3- Gıybet ile ilgili ayet şöyledir: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bak bundan tiksindiniz! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur.” (el-Hucurât 49/12).

4- Bir kimsenin gıyabında gerek onun şahsıyla ilgili maddî, bedenî, dünyevî veya mânevî, ruhî, ahlâkî ve dinî kusurlarından söz edilmesi gerekse çocukları, ebeveyni ve diğer yakınlarının kusurlarının anlatılması gıybet sayılmıştır.

5- Gıybet sözlü olmak zorunda değildir. Kaş göz işaretleriyle de yanlış yaptığı düşünülen kimse hakkında başkalarına fikir beyan ederek de gıybet yapılabilir.

6- Gazzâlî (ö. 505/1111)ve iyi niyete dayanmayan her türlü gıyabî eleştirinin haram olduğunu belirtmiştir (İḥyaʾ, III, 144).

7- Gazzâlî’nin İḥyâʾında ve onu örnek alan diğer bazı kaynaklarda haksızlık yapan kişiyi ilgili mercilere şikâyet etmek, kötülüğe engel olma çabasında destek aramak, fetva sormak, insanları kötülüklerden ve zararlardan korumak, lakabıyla meşhur olan birini bu lakapla tanıtmak, zulüm, haksızlık, fesatçılık, ahlâksızlık gibi tutum ve davranışları hayat tarzı haline getirmiş kimseleri kınamak maksadıyla bunların aleyhinde konuşmanın meşrû olduğu belirtilmiştir.

8- Tefsir, hadis ve fıkıh alimi Kurtubî(ö. 671/1273), günahların kebâirden sayılmasını gerektiren unsurların gıybette de bulunduğunu, naslarda şiddetli tenkit ve yasaklama ifadelerinin de yer aldığını belirterek gıybetin kebâirden kabul edilmesi gerektiğini ileri sürer (el-Câmiʿ, XVI, 337).

9- Hadis alimi ve fakih Nevevî’nin (ö. 676/1277)verdiği örneğe göre bir müellifin herhangi bir meselede başkasının yanlış görüşüne sırf onu küçük düşürmek amacıyla yer vermesi gıybet sayılırsa da aynı görüşü bir yanlışı düzeltmek maksadıyla veya iyi niyete dayalı başka bir sebeple aktarması gıybet olarak kabul edilemez.

10- İbn Teymiyye (ö. 728/1328)günahkârlar, hatta kâfirler hakkında bile yalan bilgi vermenin, yalan haber yaymanın haram olduğunu belirtir.

11- İslâm âlimlerinin çoğunluğu konuyla ilgili bir hadise dayanarak (Müsned, II, 506; Buhârî, “Meẓâlim”, 10) ayrıca helâlleşmenin de gerektiğini ileri sürmüşlerdir. (el-Câmiʿ, XVI, 337).

12- “Falanın işlediği şu kusurlardan beni koruyan Allah’a hamdolsun.” demek hem gıybet hem riyadır.

13- Gıybet eden olursa yüzümüzü ekşitelim, imkân yoksa başka şeylerle ilgilelenelim ki yüz bulamayıp bıraksın.

14- Birisi hakkında bir soruna çözüm bulma amaçlı konuşmakta sıkıntı yok.

15- Kötülüğünden insanların zarar görme ihtimali olan kişi hakkında uyarıda bulunmak gıybet değildir.

16- Muhataba ulaşma imkânı varken whatsapp gruplarında atıp tutmak olmaz.

17- Fikirleri naklederken de dikkatli olmalıyız. Bir ima bile normal bir nakli gıybete dönüştürebilir. (Diyanet yalancı peygambere niye imam gönderdi? Göndermedi ki.)

18- “Onun yanında söylediğimi sana söylüyorum.” demek gıybeti meşrulaştırmaz.

19- Fasıklığını, işlediği günahı saklamayan kimsenin bu durumu diğer insanlara söylenebilir.

20- Yanımıza gelip “Falanca senin hakkında şöyle diyor.” diye söz aktaran kimseye, “Bunu aktarmaktan ne fayda umuyorsun?” diye soralım. Niyeti dedikodu ise yanımıza bir daha uğramaz.

21- Gıybetin amacı, hakkında konuşulan kişiyi gözden düşürmektir.

22- Gıybet adam öldürmeye kadar giden bir günahtır.

Adamın birisi kölesini alır pazara getirir ve tellala:

– Bunu satacağım ama , bir ayıbı var taliblerine haber ver , der.

Derken birisi köleye talip olur. Tellal kölenin ayıbı olduğunu söyler. Alıcı ayıbının ne olduğunu sorunca da son derece iftiracı, dedikoducu olduğunu, dışarda duyduğu her şeyi eve getirdiğini, evde olan bir sırrı dışarı çıkardığını belirtir. Ama bütün bunlara rağmen köleyi almak isteyen adam, “Bu bir kusur değildir.” diyerek köleyi satın alır ve evine getirir. Bir iki gün geçmeden, köle bir gün evin hanımına gelir ve aralarında şöyle bir diyalog geçer:

– Hani söylemek istemezdim ama söylemeden de edemeyeceğim. Efendi seni sevmiyor. Üzerine bir başka kadın alacak.”

– Yaa demek öyle… Peki ne yapayım?

– Ben sana bir ilaç yapayım ama bunun için efendinin sakalından bir kaç kıl getirmen lazım.

Kadın bu söze de inanır. Ve uyurken efendisinin sakalından bir kaç kıl alacağını söyler. Ama köle boş durmaz oradan hemen efendisinin yanına gider ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:

– Efendi başımıza gelenleri hiç sorma! Karınız sizi öldürmek istiyor.

– Nerden biliyorsun?

– İnanmazsan bu gece uyuyormuş gibi yap, o zaman her şeyi görürsün.

Bu konuşmalardan sonra efendi o gece yatağına girerek, uyuyor numarası yapar, Biraz sonra zavallı saf kadın elinde bir ustura ile kocasının yanına yaklaşır ama kocası gözünü açıpta onu karşısında eli usturalı görünce kendisini öldürmeğe geldiğini zanneder hemen oracıkta kadının boğazını sıkarak öldürür. Kadının kardeşleri meseleyi öğrenince ateş püskürür ve eniştelerini öldürürler. Böylece hem iki saat içinde iki ayrı cinayet işlenir ve hem de bir yuva yıkılmış olur. Kısaca bu karı-koca bir dedikoducunun kurbanı olur.

Görüyorsunuz ki bir dedikoducu bazen bir büyücüden de zararlıdır. Hatta “Büyücünün bir yılda yapacağını, dedikoducu bir saatte yapar.” derler. Hatta, dedikoducu şeytandan daha da zararlıdır. Çünkü şeytan vesvese ile insanlar arasını açar ama dedikoducu insanın yüzüne baka baka yalan söyler fesat çıkarır.

23- Gıybet, aşağılık duygusu içerisinde bulunan, düşüncelerini dile getinnekte yetersiz kalan kimselerde görülen bir özelliktir. Böyle kimseler, kendilerinden daha üstün gördükleri kişilerin beğenmedikleri görüş ve yönlerini yüzlerine karşı açıklamaktan çekinirler. Fakat onlann bulunmadığı bir ortamda, arkalanndan hemen dedikodularını yapmaya başlarlar.

24- İlla birisinin yanlışlarından söz edeceksek kendi yanlışlarımızdan söz edelim.

Zan

1- Sözlükte “kuşkulanmak, kesin bilgiye ulaşmak, itham etmek” anlamlarındaki zan (zann) masdarından isim olup hem “yakīnin zıddı, kuşku, kesinleşmemiş kanaat” hem de “ilim, düşünüp taşınarak ulaşılan kesin bilgi” mânasına gelir. 

2- “Benim bildiğim Allah şöyle şöyle yapmaz.” diye zanda bulunmamalıyız. Allahu teala kendisini Kur’an’da tanıtıyor. Gerisi zanni kalır, Allah korusun.Allah hakkında hüsn-ü zan beslemek gerekir. Kötü durumlarda öz eleştiri yapmalıyız.

3- “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!” sözü doğru mu? Her zaman doğru değildir. İfk hadisesi buna örnek verilebilir. İfk Hadisesi’ne dair bir âyette (en-Nûr 24/12) müminlerin birbirleri hakkında iyi zanda bulunmaları gerektiği bildirilmiştir. Ayet şöyledir: “Onu duyduğunuzda mü'min erkeklerle mü'min kadınların kendileri hakkında hayır düşünmeleri ve ‘Bu apaçık bir iftiradır.’ demeleri gerekmez miydi?”

4- Peygamberimiz hanımı Safiye ile yürürken iki Müslüman şüpheye düşmesin diye onlara “O benim hanımımdır.” diyor. Yani kötü zanna yol açacak işlerden de uzak durmalıyız.

5- Zanda bulunacaksak hüsn-ü zanda bulunalım.

6- Buna karşılık zann-ı gālib oluşturacak derecede açık emârelerin bulunması, güvenilir kişilerden ihbar gelmesi gibi durumlarda konuyu iyice araştırıp açığa çıkarmaya cevaz verilmiştir (Mâverdî, s. 313-314; Gazzâlî, İḥyâʾ, II, 325; III, 151). 

7- Gazali, zan ile gıybet arasındaki ilişkiye bağlı olarak, zanna gizli gıybet, kalp ile yapılan gıybet adını vermiştir (Abdurrahman Kasaboğlu, 2006 tarihli yazısı).

8- Kadın gelincik bulmuş. Bakmış etmiş, bebeğiyle evde bırakmış. Geldiğinde gelinciğin ağzını kanlı görünce onu bebeğinin katili sanarak öldürmüş. Halbuki o bebeğe yaklaşan yılanı öldürmüş.

9- Arabesk müzikte Allah’a suizan beslenir.

10- Peygamberler hakkında anlatılanlar konusunda da hüsn-ü zannı seçelim. İsrailiyat haberleri, peygamberler hakkında küçük düşürücü ifadeler içeriyorsa onları bir kenara koyalım.

11- Müslümanları kötülükten korumak için gerekli şeyler söylenir; ancak söylenenler gerçekten doğru mu iyi bilmek gerekir.

Sonuç

Gıybetten de zandan da uzak duralım. “En iyisi hiç konuşmayalım!” demeyeceğiz. Ya hayırlı şeyler konuşacağız ya da susacağız.

Hüsn-ü zanla da ilgili şu sloganı söyleyip konuşmamı bitireyim: Hüsnüzandan kim ölmüş!?

HABERE YORUM KAT