1. YAZARLAR

  2. H. Gökhan Özgün

  3. Bir sakıncası mı var?
H. Gökhan Özgün

H. Gökhan Özgün

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir sakıncası mı var?

16 Haziran 2008 Pazartesi 17:14A+A-

Demokrasiden yana olanlara her gün yeni bir isim takarak köşelerinde geçinip gidenler var. Allah versin kardeşim. Allah versin...

Demokratların adı şimdi de özgürlükçü, yani ‘libertarian’ oldu. Daha önce liberaldiler. O da kesmezse, vahşi neo-liberaldiler. Ah ne işbitirici laftır, şu vahşi neo-liberal. Allah kazadan belâdan saklasın’a denk düşer. İnananı inanmayanı, hiçbir şeye teveccüh etmeyeni bile, en bâtıl noktasından yakalar. Bu lafı serpiştirin cümlelerinizin arasına, sonra yan gelip yatın. Hep aynı soldan çarklı şarkıyı çalın. İşler tıkırındadır. Şapkaya bahşiş, sadaka dolar.

Aslında ‘libertarian’la ‘liberal’ arasında dağlar kadar fark vardır. Ama olsun, memleketimde hepsi bir. Çünkü iklim müsait. Türkiye’de libertarianla liberali birbirinden ayıracak, bu farkı üzerinde taşıyacak bir siyasi zemin mevcut değil nasılsa. Öyleyse, salla gitsin.

Batı’da liberal, libertarian dediğiniz zaman anlamları ve dolayısıyla anlam farkları vardır. Türkiye’de bu kavramlar Batı siyasi düşüncesine birer referans olmanın ötesinde bir anlam taşımazlar. Çünkü böyle bir anlam farkının varolabilmesi, soluk alabilmesi için siyasi ve demokratik bir espas gerekir. Türkiye’de ise siyasi havasızlıktan bırakın liberali libertarianı, sağın solun bile anlamları gebermiş, leşleri çıkmıştır. Ama leşlerden beslenenler her daim mevcuttur. Tabiatın kanunu.

Hakiki tek siyasi mesele nedir memleketimde? Devlet. Kemalist Devlet. Ve onun alacakaranlıkta öten hukuk kuşları. Ve onun, millete yürümeyen otomobil, yürüyen çamaşır makinesi satan, yüzde 50’nin altına kâr demeyen, darbelerden katma değerli ‘milli’ burjuvazisi. Ve tabii ki, onun dokunulmaz, yargılanamaz, hatta haberi bile yapılamaz askeri. Seçimlerde TÜSİAD’la aynı partiyi destekleyen sol sendikaları da cabası.

Bu devlet daha ziyade bir silah olarak tasarlanmıştır. Memleketi sürekli rehin tutan bir silah. Bu devlet öyle belli belirsiz ideolojik aygıtları olan ‘derinliği medeni’ bir ‘burjuva devleti’ falan da değildir. Bu devlet bir tank gibi tasarlanmıştır. Derin devleti bile jandarmadandır.

Şimdi epey eski zamanda kimler niye bu devleti böyle tasarlamış, bu ayrı bir konu. Eski bir zamanın havasını, kokusunu solumadan, eski zamanın niyetine kısmetine bugünden hükmetmek zor iştir. Bu kadarı pekâlâ anlaşılabilir. Ama bugünün kokusunu almamakta ısrar etmek... Bunun adı tenzilatlı satıştır. Türkiye’nin kapanan siyasetinin elde kalan mallarını tenzilata sokmaktır. Sudan ucuz senatörlük var, kapanın elinde kalıyor! 61 Anayasası’na ne dersiniz? Paçalarından ve belinden biraz alırsak yepyeni durur. Nasılsa damatlık di mi? Tek bir gün giyeceksiniz.

Türkiye’de Kemalist Devlet’le çok ağır hesabı olan bir demokratın İskandinavya’da ya da Fransa’da devletle yine çok büyük bir hesabı olabilir mi? Bilinmez. Bilinemez. Bunu bilebilmek için Türkiye’de siyaset denen havasız zindana demokrat bir pencere açmak gerekir. Ancak o ışıkta görebilirsin. Ve mutlulukla işaret edebilirsin. Aaa liberal, aa libertarian, aa anarşist!

Türkiye’de demokrat şunun farkındadır. Bu kadar teçhizatlı, teşkilatlı, tesisatlı bir devlet kimseye teslim edilmez, emanet edilmez. Hele halkın hizmetine hiç tahsis edilmez. Zırhlı bir tank kadar kendini saklayamayan bu kallavi aygıtı bana emanet etseler, valla belki ben de kimseye teslim etmek istemem. Ne olur ne olmaz. Şeytan doldurur.

Şarjörü boşaltılmış, mesela diyaneti, YÖK’ü kaldırılmış bir devlet mümkün değil midir? Ucuz bir tank kadar pahalıya patlamayan, pahalı bir otomobil kadar ucuz bir devlet mümkün değil midir? Yargısıyla milleti ortadan ikiye yarmayan bir devlet mümkün değil midir?

Türkiye’de demokrat, devleti kimin ne için tasarladığı unutulmuş antika bir silah olmaktan çıkarmak ister. Çünkü ancak o zaman bu devleti rahat rahat AKP’ye de teslim edebilirsiniz, CHP’ye de. MHP’ye de teslim edebilirsiniz. TKP’ye de. Memleket de işine bakar.

Bunun adına ister liberallik deyin ister devlet düşmanlığı. Bunun adı burada demokratlıktır.

Ama bunun küçük bir koşulu vardır. Askerden korkmayacaksın, tırsmayacaksın. Askeri değişmez bir ‘gerçek’ olarak almayacaksın.

Asker bugün Türkiye’de babadan kalma bir darbe yapamaz. Ben, 2008 yılının dünyasında milli geliri 10.000 dolarlık bir ülkede askerin bu kadar şuursuz olacağına ihtimal vermiyorum. Yaparsa da, artık bu milletin bu darbeyi eskisi gibi yiyeceğine, şöyle ya da böyle unutacağına, hiç mi hiç inanmıyorum.

Bir sakıncası mı var?

Taraf Gazetesi

YAZIYA YORUM KAT