1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Bir Rüyanın Ardından....
Bir Rüyanın Ardından....

Bir Rüyanın Ardından....

Yakup Aslan, Türkiye İslami Hareketinin geçmişini yazmaya devam ediyor. "Bir Rüyanın Ardından Gerçekleşen Sessiz Devrimcilik" başlıklı yazı dizisinin ikinci bölümünü sunuyoruz.

17 Haziran 2010 Perşembe 01:05A+A-

Bir Rüyanın Ardından Gerçekleşen Sessiz Devrimcilik  / Yakup ASLAN

Afganistan gerçeğini bilmeden tanışmamız cihat süreci neticesinde gelişen çelişkili durum ve derinden büyüyen ümitsizlik dalgası, Türkiye Müslümanlarının olanlardan haberdar olması gerektiği sorumluluğunu omuzlarımıza yıkıyordu. Bunu ancak, Müslümanların kültürel ve moral kaynağı olmaya namzet olan medyamız halindeki Mavera dergisi yapabilirdir. Gerçeklerle yüzleşmeyi canlı bir şekilde yaşamaları için elimizden geleni yaptık. Ancak bütün çabamız boş çıktı. Mavera, 'Afgan Destanı'nı yeniden yazdı, ancak yazılanların büyük kısmı hayal ürünüydü. Protesto etmek için gönderdiğimiz mektupları da büyük bir ustalıkla sansürlediler ve baş kısımda yer alan selam ve sorumluluklarla ilgili bölümü yayınlayarak, bizi de kendilerine yandaş olarak tanıtmış oldular. Biz onların tarihe tanıklık yapmalarını isterken, onlar bunun tam tersine korku, endişe ve içten hesapların üzerine inşa ettikleri fildişi kulelerinden hayali bir destan üretmişler; Türkiyeli Müslümanlar da buna tav olmuştu. Çünkü toplum olarak, bize verileni araştırma, tartışma veya daha doğrusu gerçek olanla yüzleşme geleneğimiz yoktu.

Türkiye'de biz slogan atarken, onlar mücadelenin edebiyatıyla uğraşıyorlar ve bizim duygu yanımız onlarla doluyordu. Slogan atanlar darbeyle birlikte dağılınca meydan onlara kaldı ve onlar her iki yanı da doldurma iddiasıyla taleplere cevap vermeye çalışıyorlardı. Onların, Pakistan gezilerinin sadece yeni çıkan bir otomobilin çöllerde ve uzun yollarda denenmesi amacına ek olarak Afganistan ve az da olsa İran'la ilgilenmeleri, beklentimizin aksine özel sayı çıkıncaya kadar hep ümit verici olmuştu. Ortaya çıkan manzara, İbrahim ismime bir de çavuş ekleyip, bana sıksık 'İbrahim Çavuş' şeklinde takılan Bahattin (Abdülhamit)'i çok etkilemişti. Müslüman kamuoyunun her taraftan kuşatılmasına vesile olan yoğun propagandaya rağmen, konuyla ilgili çoğunluğun ekser inanışı karşısında birinin çıkıp gerçekleri söylemesinin, onların inançlarına küfretmek şeklinde algılanacağını ve kimsenin de buna cesaret etme yürekliliği gösteremeyeceğini savunur hale gelmiştik. Abdulhamit, "bunlardan ne köy olur ne kasaba!" diyerek tepkisini ortaya koydu. Böyle düşünmede haklıydı, çünkü gerçekleri bilenler susmayı ve gerçekleri gizlemeyi yeğlemişlerdi.

Yazının Devamı

HABERE YORUM KAT