1. YAZARLAR

  2. Faruk Beşer

  3. Bayram, tatil, sıla-i rahim ve modernizm
Faruk Beşer

Faruk Beşer

Yazarın Tüm Yazıları >

Bayram, tatil, sıla-i rahim ve modernizm

24 Ağustos 2012 Cuma 00:36A+A-

Bu kelimelerin birbirleriyle ne ilişkisi var, bu bir laf salatası değil mi, anlamaya çalışalım.

Ramazan bitti ve bu bayramda İstanbul hiç görülmedik biçimde boşaldı. Bayram öncesi Ankara istikametindeki otoyoldan geçen arabalara bakarak yaptığım kaba hesaba göre İstanbul'dan en az dört-beş milyon insan çıktı, Anadolu'ya, Trakya'ya dağıldı. Bu olayın sosyolojik, turistik, ekonomik, dinî vs yorumları yapılabilir, yapılmaya değer. Biz aklımıza gelenlerden bazılarını söyleyelim:

Bu durum öncelikle cumhuriyetin seksen küsur yıllık ömründe İslam tabanlı kültürün gittikçe güçlendiğini gösteriyor. Bundan İslam'ın cumhuriyete yabancı olmadığını da çıkarabilirsiniz. Tabii cumhuriyetten ne anladığınıza da bağlı. Birer ideoloji olarak laisizmin ve Kemalizm'in halkı kuşatan bir kültür üretemediklerini de anlayabilirsiniz.

Elbette bu hareketliliği bütünüyle Ramazan'a ve İslam kültürüne bağlamak da doğru değil. Bu insanların hepsi dinî bir bayram ruhuyla ve sıla-ı rahim için çıkıyor değiller. İzni tatile dönüştürmek için çıkanlar da az değildir. Hatta bunda eğlenceyi, zevkusefayı merkeze alan modern kültürün de hatırı sayılır izleri vardır.

Bizim dikkat çekmek istediğimiz noktalar şunlar:

Tatil anlayışı

Dinimizde zamanı tatil etmek, yani atalet yaşamak, âtıl olmak yok. Malüm tatil, işlevsiz hale getirme, durdurma demek. Oysa Allah (cc) "ey insan, sen Rabbine kavuşuncaya dek çalışıp didinmek üzere yaratıldın", buyurur. Biz de tatil yerine, meşguliyet değiştirme, başka bir iş yaparak dinlenme var. Zaman öldürme, malayani yok. "Bir işten boşalınca diğerine başla", tavsiyesi var.

Allah Rasulü (sa) "kişinin malayaniyi terk etmesi, müslümanlığının güzelliğini gösteren belirtilerdendir", buyurur. Malayani, kişiyi ilgilendirmeyen, dünyaya da ahirete de yararı olmayan işler demek. Bir yere giderken sıla-ı rahimi, farklı manzaralar görüp dinlenmeyi, rahatlamayı, birilerine faydalı bilgiler aktarmayı, yani daveti ve tebliği hedeflemek malayani değildir.

Sıla-i rahim ve memleket ziyareti

Bu kavram İslami bir kavramdır. Kelime olarak rahim ilişkisi demektir. Ana rahmi sözünden gelir. O da Allah'ın Rahman ve Rahîm isimlerinden. Bu aynı zamanda ana rahminin Allah'ın Rahman ve Rahîm isimleriyle, O'nun rahmet ve merhametiyle oluşturulduğunu anlatır.

Yani sıla-ı rahim; aralarında rahim bağı olan yakın ve uzak akrabalarıyla ilişkili olmak, onların hal ve hatırını sormak, dertleriyle dertlenmek, onlara el uzatıp ihsanda bulunmak, memleketini değil, yakınlarını ziyaret etmek ve bütün bunları rahmet ve merhametle yapmak demektir.

Ve İslam yardımlaşma ve dayanışmada akrabalık bağını da kolaylaştırıcı bir motif olarak kullanır. Çünkü verebilmekte sevgi ve acıma duyguları etkilidir. İnsan yakınlarını daha çok sever ve acır.

Hadisi kutside Allah şöyle der: "Rahmi ben kendi ismimden türettim. (Rahman ve Rahîm isminden). O halde kim rahim ilişkisini/sıla-i rahmi keserse ben de onunla ilişkimi keserim". Açıktır ki, Allah'ın ilişkisini kestiği insan artık O'nun rahmetini ve merhametini bulamaz.

Kısaca rahim bağı, canlı tutulması, koparılmaması gereken bir bağdır. Hatta insanı Allah'a ulaştıran bağlardan biridir.

Peki, bunun modernizm ile ne alakası var?

Baktığınız yöne bağlı. Kur'an-ı Kerim daha ilk sayfasında takva ehli müminlerin özelliklerini sıralar. İkinci sayfada kâfirlerin ve birkaç ayet sonra da münafıkların özelliklerini. Bunlar bir bakıma iman açısından insanların ayrılabileceği üç temel kategoridir.

İki sayfa sonra fasıkların özelliklerini zikreder. Ama fasık ayrı bir kategori değildir. Bu üç kategoriden birinde olan bir insan aynı zamanda fasık da olabilir. Çünkü fasık büyük hatalar/günahlar yaparak rahmet, merhamet ve güven dairesinden çıkan insandır. Kâfir ve münafık zaten bütünüyle böyledirler. Mümin de imanına rağmen günahlarıyla fasık olabilir.

İşte Allah fasık'ları anlatırken onları; Allah'ın korunmasını istediği sılayı, yani ilişkileri koparan, böylece de dünyayı fesada uğratan insanlar diye tanımlar. Demek ki, ipleri koparanlar fasıktırlar ve yeryüzündeki bozulmanın temel sebebi de onlardır.

Modernizm ise bütünüyle geçmişle, gelenekle ve her türlü değerle alakayı koparmak demektir. Babaya baba olarak, anneye anne olarak, akrabaya akraba olarak, büyüğe büyük olarak bir değerin verilmediğini, herkesin bütün bu ve benzeri değerlerden kopuk serazat ve başına buyruk bir birey olduğunu anlatan düşüncenin adıdır.

Oysa İslam'a göre kişinin Allah'la, kâinatla, hayvanatla, insanlarla, akraba ile ve kendisi ile olması gereken ilişkileri vardır. Allah bize bunların nasıl olması gerektiğini anlatır ve bu ilişkileri kesenlerin fasık olduğunu söyler. Modernizm de bu ilişkileri keser ve darmadağın eder.

Artık bundan şöyle bir sonuç çıkarırsanız o da sizin bileceğiniz bir şey:

Modernizm fasıklıktır ve dünyayı fesada uğratmaktır.

Modern olmak ise, modernizm ile alakası olsa bile, elbette daha farklı bir şeydir.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT