1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor
Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor

Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor

Başörtüsüne özgürlük platformlarının başörtüsüne özgürlük talebiyle düzenledikleri basın açıklaması eylemleri devam ediyor. Bu hafta yapılan eylemlerden ayrıntılar...

04 Temmuz 2010 Pazar 00:13A+A-

BU HAFTA YAPILAN BAŞÖRTÜSÜ EYLEMLERİ: 

 

Kocaeli'de 272. Başörtüsü Eylemi

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 272. hafta basın açıklamasını yine İzmit İnsan Hakları Parkı Özgürlük Anıtı önünde yaptı.Basın açıklamasını platform birleşenlerinden Mazlumder Kocaeli Şubesi adına Sinan Çamurcu yaptı.

Okullar açıldı ve veliler yine yaşı küçük çocukları Kur'an kursuna kayıt yaptırmaya kalktığında, "yaşı tutmadığı için kursa alamayız" cevabıyla karşılaşıyor. Bakan Faruk Çelik'in söz vermesi üzerine imza kampanyasını durdurmuştuk. Fakat bakan verdiği sözde durmadı, anlaşılan kendileri değil 28 Şubatçılar iktidar ve hala yasak devam ediyor. Seçim zamanı geldiğinde, dolaşmaya çıktılar mı, bu konuda muzdarip olan seçmenlerin, kendilerinden oy istendiğinde, 28 Şubatçıları göstermesini tavsiye ediyoruz. Madem onların yasaklarını sürdürecekseniz, gidin oyu da onlardan alın. Vekil olarak tayin ettiğimiz insanlara oyu biz verip iktidar yapıyoruz, iktidarın nimetlerinden yaralanıyorlar  fakat hala 28 Şubatçıların yasakları devam ediyor ve halk çocuklarına kuran eğitimi alamıyor.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

"Herkes düşünce, din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inancını tek başına veya topluluk halinde, aleni veya gizli olarak ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapma biçiminde açığa vurma özgürlüğünü de içerir." Türkiye tarafından da onaylanan Avrupa insan Hakları sözleşmesi 9.madde 1.fıkrasında yukarıda da belirtildiği gibi dini eğitimin genel çerçevesi çizilmektedir.

 28 Şubat darbe sürecini inşa eden güçlerin cinnet halinde dini olan her şeye müdahale etmelerinin bir sonucu olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Kanununda değişiklik yapılarak Kur'an kurslarına katılabilme yaşı 12 ye çıkarılmıştır.

Bu kanun halen yürürlüktedir ve açılım ve demokratikleşmeyi dillerinden düşürmeyen mevcut iktidarın hiçbir yetkilisi darbe artığı bu kanunu değiştirmeyi düşünmemektedir. Yasa değişikliği yaparak çocuklarımızın Kur'an öğrenmelerinin önüne geçen güçler tarihin karanlık sayfalarında yerlerini aldılar. Şimdi sorumluluk 2002'den bu yana iktidarda olan ve çözümü erteleyen Ak Parti iktidarındadır.

Her sene okulların kapanmasıyla ailelerin birçoğu Kur'an-ı Kerim'i okuyabilmesi ve günlük yaşamda gerekli olan dini bilgileri öğrenebilmesi için, tatillerinden feragat ederek, çocuklarını Kur'an kurslarına göndermektedirler.Yaz Kur'an kursları çeşitli aktivitelerin de eklenmesiyle yıl içinde okullarda bunalan çocuklarımıza bir sosyalleşme ortamı sağlamaktadır.

Yaz Kur'an kurslarının yasal bir zemine kavuşmasını sağlamak ve velilerin gönül rahatlığı ile çocuklarını bu kurslara gönderebilmesi için Mazlumder Ankara şubesi 2009 Haziran'ında bir imza kampanyası başlatmış ve bu kampanya kısa zamanda tüm yurda yayılarak onbinlerce imza toplanmıştı. Mazlumder Kocaeli şubesi de kısa sürede topladığı onbin imza ile bu kampanyaya katılmıştı.

Sivil toplumun baskısıyla açıklama yapmak zorunda kalan Bakan Faruk Çelik, Yaş sınırının en kısa zamanda kaldırılacağını ifade etmiş fakat ne yazık ki bu açıklamaların devamı gelmemiştir. En tabi hakkımız olan çocuklarımıza inancımızı ve kutsal kitabımızı özgürce öğrenebilmelerinin yolunu açacak yasa değişikliğinin yapılabilmesi için imza kampanyasını yeniden başlatıyoruz.

Kocaeli'nin değerli insanları,Bu kampanya ile mevcut yasanın değiştirilmesini sağlama yolunda elimizi tekrar taşın altına koymuş olacağız. Kocaeli'de gerçek bir sivil toplum geleneği oluşumunda katkısı yadsınamayacak kadar büyük olan Mazlumder Kocaeli şubesi sizlerin de desteği ile haklarımız için mücadeleye devam edecektir.

KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKKÜLLERİ PLATFORMU

 


 

 

Ankara'da 231. Başörtüsü Eylemi

Ankara'da başörtüsü eylemlerinde 231 hafta geride kaldı. Bu haftaki basın açıklamasını Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu adına Mazlumder Ankara Şubesinden Soner Kartal okudu.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

Tüm yurtta kimi güçler tarafından oluşturulmaya çalışılan kaos ortamında yaşanan şiddet olayları ve provokasyonlar karşısında herkesi sağduyulu davranmaya davet etmek için burada toplanmış bulunuyoruz... Kürt vatandaşların sorunlarını çözme hedefiyle başlatılan demokratik açılım, herkes için özgürlük, adalet, demokrasi ve huzur ortamının oluşması için umut vaat ederken, maalesef ki yine toplumu bu olumlu düşüncelerden, beklentilerden, umutlardan uzaklaştıran olaylar organize edilmeye başlandı.

Son yaşananlar; insanlığın kardeşçe ve barış içinde bir arada yaşaması umudu taşıyanların endişelerini artırmaktadır. Şiddetin şiddeti körüklemekten başka bir işe yaramayacağını herkese hatırlatmak istiyoruz ve sesleniyoruz

Terörün olduğu yerde demokratikleşme gerçekleştirilemez. PKK varlığını demokratikleşmenin önüne koymuştur.  Kürt kardeşlerimizin hiçbir işine yaramayacak, zamanlaması düşündürücü şiddet eylemleriyle demokratik süreci baltalamıştır. PKK ve devletin derinliklerinde yaşayan cuntacı yapılanma ittifak yapmış gibi görünmektedir. Böylece barışa giden yolda elbirliğiyle önyargı, kin ve öfkeden oluşmuş görünmeyen duvarlar kitlelerin önüne çekilmiştir. Milletçe sağduyulu olmamız gereken şu kritik dönemde kitle psikolojisiyle hareket edip meseleleri içinden çıkılmaz hale getirmemek gerekiyor. Şiddetin önüne geçme görevi; sadece ülkeyi yönetenlere ait değildir. Bu ülkede yaşayan tüm bireylerin vatandaşlık görevidir. Ve medya da bu konuda son derece sorumlu yayınlar yapmalıdır. Ancak maalesef ki bir kısım medyanın galeyana getirir cinsten haberleri vatandaşlarımız arasında bir tarafgirlik oluşturmakta ve gerginliğe yol açmaktadır.

Değerli Ankaralılar;

Ülkemizin zaman zaman içine sürüklendiği kargaşa dönemleri bize gösteriyor ki; PKK'dan Ergenekon'a kadar toplumu kin ve öfkeye sürükleyen bütün asalak oluşumlar kendilerine beslenebilecek kanallar bulmuşlardır. Gündemin bulanıklığı bu tür oluşumların daha fazla işine gelmektedir. Bu nedenle böyle örgütler, insanların kendilerini eleştirebilecekleri berraklığı asla istemezler.  Olaylar her seferinde farklı bir şekilde gelişse de bu sorunların ortak bir kaynağı vardır. Bize göre bu kaynak 1982 de kabul edilen darbe anayasasıdır. Bu anayasadan hareketle cuntacı zihniyet, kendi vatandaşlarını kimi zaman sistemin dışına itmiş, Kimi zaman baskı altında tutarak kontrol edilmeye çalışmış, Kimi zaman ise vatandaşların sorunlarını görmezden gelmiş, kimi zamanda Etnik kimlikten başörtüsüne kadar tüm kimlikler tek tipçi bir kimlik içinde yok etmeye çalışmıştır.

Herkes için adil, özgürlükçü ve çağdaş bir demokrasi anlayışının oluşması ve bürokratik oligarşinin önüne geçmek için, Darbe anayasası acilen değişmeli; yargıda bağımsızlığa gidilmelidir. Oluşturulacak sivil bir anayasayla mahkemelerin, hâkimlerin ve savcıların bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Yargının ideolojik davranarak toplumun çoğulcu yapısını, farklı kimliklerle var olma hakkını baskı altında tutması toplumsal istikrarı zedelemektedir. Unutmayalım ki, adalet ve hukuk hepimiz için gereklidir. Toplumsal huzurun tesisi için herkes elini taşın altına koymalıdır. Bireysel olarak İnsanların öfke, acı, üzüntü ve bağlılık türü duygularını istismar eden oluşumlardan bir an önce kurtulmalı, siyasal olarak ise kararlılıkla reformlara devam edilmelidir. Basın açıklamamıza geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyor, haftaya yine aynı gün ve saatte bu meydanda daha adil bir dünya için sözümüzü yükseltiyoruz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 


 

 

Konya'da 147. Başörtüsü Eylemi

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu, başörtüsü eylemlerimde 147. haftayı geride bıraktı. Bu haftaki basın açıklamasını platform adına Ali Eröz okudu.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

"Kulu Muhammed'i geceleyin, Mescid-i Haram'dan kendisine bazı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O'dur. Musa'ya da kitap verdik ve beni bırakıp başkasını vekil edinmeyiniz diye onu İsrail oğulları için bir hidayet rehberi kıldık." (İsra Suresi 1. ve 2. ayetler)

Sevgili dostlar değerli basın mensupları;

Oy Başbağlar, Oy Başbağlar.

Garip anam başın bağlar...

Bağladı diye besbelli,

Yağdı üstüne kurşunlar…

17 yıl geçti üzerinden, 33 can Sivas'ın intikamı olarak katledildi. Hala bulunamadı katilleri… Yakalananlar da salıverilmişti zaten. İnançlarından dolayı ve bu inançlarına bağlı bir hayat sürme isteklerinden dolayı öldürüldü Başbağlarlılar… Camide kurşunlandılar, ibadet ediyorlardı… ama katilleri ibadete değer verenler değil, ibadetin düşmanlarıydılar. Camiden, namazdan, örtüden, rahatsız oluyorlardı... Onları yok etmeyi kendi varlık sebepleri sayıyorlardı…

Sivas'ın intikamı demişti yapanlar... Bugün, madımak oteli satın alınıyor, ülkemizdeki bir mezhebin baskılarıyla Sivas olaylarının tahrikçileri onurlandırılıyor, bu olayda suçları hala ispatlanmamış nice masum insan hapislerde çürütülüyor. Bu mezhebî baskı sonucunda Sivas olaylarının hakiki suçluları cezalandırılamazken, olayın mağdurları zulmen cezalandırılıyor. Sivas üzerine ağıtlar düzülüp, törenler düzenleniyor, olayların tahrikçileri, bugün kültürümüzün temsilcileri gibi sunuluyor. Aynı mezhebî baskıdan dolayı mıdır ya da ideolojik gerekçeler mi vardır Başbağlar'ın görmemezlikten gelinmesinin ardında???

Başbağlar şehitlerini rahmetle anıyor ve tüm zalimlere karşı yaptıkları zulümleri unutmayacağımızı yineleyerek ifade ediyoruz.

Merve Şirbinî'nin adının hicab şehidi olarak tarihe geçmesinin üzerinden bir yıl geçti. İnanca ve örtüye düşman olanlar, Başbağlar'ın uluslar arası bir uzantısı şeklinde onu da katlettiler. Tek suçu zulme taraf olmamak ve inancının gerekleriyle yaşamaktı.

Başbağlar'ın ve Merve Şirbini'nin katillerinin aynı akıl tutulmasının sonucunda zorbalaşan ve vahşileşen bir anlayış olduğuna inanıyoruz. Bu anlayış ülkemizde kangren haline gelmiş olan başörtüsü yasağının da ana müsebbibidir. Onlarca yıldır sürdürülen bu vahşi yasak, inanca ve onun hayata müdahil olmasına düşmanlıktan kaynaklanmaktadır.

Kıbrıs'ta, Kuzey Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası ve Orta Eğitim Müdürleri Derneği'nin yazın Kur-an öğrenimine tahsis edilen bir okulu basması ve buralarda Kur-an öğretimi aleyhine sloganlar atarak afişler ve dövizler taşıması da aynı akıl tutulmasının hakka ve hakikate olan tahammülsüzlüğün bir sonucudur. Derslerine iyi çalıştıkları ve anavatandaki anaöğretmenlerine yaraşır bir şekilde davrandıkları ortadadır. Yasakçılık ve zulüm, ülke, sınır ve ideoloji farkı gözetmeksizin her yerde aynı refleksle harekete etmektedir.

Kılıçdaroğlu Kemal beyin bir yeşil çam tiplemesi repliğiyle ''Başörtüsünü meselesini biz çözeriz!'', gürlemesi, bir ses kirliliğiyle sona ermiş olup, bir sonraki açıklamalarında baskıcı ve dayatmacı tutuma devam edeceğini ifade etmesi ülkemizde baskıcı ve yasakçı güruhta değişen bir şeyin olmadığını ortaya koymuştur.

Davudoğlu ile Eliezer arasındaki gizli görüşme açığa çıkınca İsrail tarafını pek memnun etmese de ülkemizde zafer sevinçleri gösterilmesine sebep olmuştur. Doğu Kudüs'ün özgürlüğü üzerine yapılan açıklama, pek çok kişiyi sevindirmiş, Kudüs'ün özgürlüğüne yönelik bir umut olarak algılanmıştır.

Fakat hakikatler ayrıntılarda gizlidir. Ve ayrıntılara dikkatle baktığımızda sadece doğu Kudüs'ün özgürlüğünden ve Filistin devletinin başkenti olmasından bahsedilmektedir. Bu ifade Kudüs'ün batı bölgesinin ve diğer işgal altında tutulan bölgelerin İsrail'e ait olduğunu kabullenmek anlamına gelir. Çevresini Allah'ın mübarek kıldığı ve peygamberlerin ayak izleriyle mühürlenmiş vahyin ışığıyla aydınlanmış mübarek toprakların bir karışının dahi işgalci Siyonist terör örgütü İsrail'e ait olduğunu kabullenmeyi hiçbir şekilde onaylamadığımızı açıkça ilan ediyoruz. Kutsal topraklar asla pazarlık konusu edilemez. Reel politik ve siyasal konjonktür argümanlarının ardına sığınarak Siyonist rejime peşkeş çekilemez.

Davudoğlu ve zihniyetini başlarını ellerinin arasına alarak yeniden düşünmeye davet ediyor ve ''Üzerinde konuştuğunuz yerler Allah'ın kitabında mübarek saydığı alanlardır, bu kutsal mekânlar teröristlerle pazarlık konusu edilemez, hiçbir gerekçe oraların İsrail'e ait olduğunu söylemek için yeterli olamaz.'' diyoruz.

Kudüs'ün ve kutsal toprakların özgürlüğü tüm baskıların ve zulümlerin sona ermesinin başlangıcıdır. Kudüs'ün bölünmüşlüğünü kabul etmek zulmün yarısını kabul etmek anlamına gelir. Mücadelemiz zulmün tamamının tüm dünyada tam anlamıyla sona ermesine kadar devam edecektir. Ve hiçbir pazarlığa konu olmayacaktır.

Kudüs-ü Şerif, Muhammed (a.s)'ın Mirac-ı şeriflerinin ilk basamağıdır. İdrak edeceğimiz mübarek Miraç gecesinde Kudüs bilincimizi, miraç bilincimizle pekiştirmesini ve tüm ibadetlerimizin bir Mirac'a dönüşmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz eder, Müslüman halkımızın Mirac'ını tebrik ederiz.

Başta Kudüs olmak üzere tüm işgal altındaki toprakların özgürleştiği, başörtüsü sembolüyle bütün baskıların sona erdiği, hakların özgür,özgürlüğün hür olduğu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 148. Haftada yanı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

 

 


 

 

Van'da Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor

VAHÖP'ün (Van Hak Ve Özgürlükler Platformu) Van'da düzenli olarak yaptığı aylık basın açıklamasına Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ve şube yöneticileri de katıldı. Kısa bir konuşma yapan Ünsal, Kürt sorunu, anayasa çalışmaları ve başörtüsü yasağına değinerek, yaşanan şiddet olayları için 'Barış ve diyalog' çağrısında bulundu. Mazlumder Van Şubesi Başkanı Abidin Engin, Genel Başkan Ünsal'ın kısa konuşmasından sonra basın açıklaması yaptı.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

BARIŞ İÇİN İNSAN ONURU VE HAYATI HERŞEYİN ÜZERİNDE GÖRÜLMELİDİR

On yıllardır devam eden çatışmalar durdurulabilir ve dökülen kan son bulabilir. Kalıcı bir barış ortamının tesis edilebilmesinin ilk şartı ise gerçeklerle yüzleşme ve sorunun doğru analiz edilmesidir. Çatışmalı sürecin neden başladığı ve bu günlere hangi nedenlerle gelindiği açık yüreklilikle sorgulanmazsa çözüm yolunda mesafe alınması da mümkün olmayacaktır.

Devletin itibarı ve ulusalcı anlayışların tabuları ile hareket edilerek çözüm yolunda mesafe alınamaz. İnsan hayatı ve onurunu her türlü ezberin üzerinde görülmeli ve diyalog yolu ile çözümün önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır. Çatışma ve doğurduğu kaos ortamının giderilmesi konusunda, insanlığın ortak tecrübesinden yararlanmalı ve sorun, tüm muhataplar ile konuşmayı göze alarak aşılmaya çalışılmalıdır. Muhatapsız çözüm ve tasfiye gibi kavramlarda ısrar etmek, sadece daha fazla kan dökülmesine, daha fazla çocuğumuzun tabutuna sarılmak zorunda kalmamıza neden olmaktadır.

Şiddetin kısır döngüsünden çıkabilmenin tek yolu silahsızlanma ve siyasete katılımın önünü açmaktır. Parti, gazete, dernek kapatarak bu sürecin yönetilmesi söz konusu bile olamaz. Bu anlamda son yıllarda yaygınlaşan yargısal müdahaleler barış sürecinin önünde önemli bir risk olarak durmaktadır. TMK mağduru çocuklar, cezaevlerindeki hasta mahkumlar, seçilmiş belediye başkanlarının tutuklu yargılanması, adalet anlayışı ile izah edilebilir bir durum değildir.

Bugüne kadar defalarca denenmiş ama çözümden çok çözümsüzlüğe hizmet ettiği bilinen 'terörle mücadele' politikalarına yeniden umut bağlanması endişe vericidir. Çözümü daha çok operasyon, daha sıkı güvenlik politikalarında görenler, doğrudan toplumsal barış arayışlarını dinamitlemektedirler. Halkın bir arada barış içinde yaşama özlem ve umutlarını hayal kırıklığına dönüştüren bu tür girişimler geri dönüşü olmayan gelişmeleri beraberinde getirecektir. Çatışmaların toplumsal linç ve çatışmaya dönüşme potansiyeli göz ardı edilmeden acil adımlar atılmalıdır.

Ülkenin, kronikleşmiş ve çözüm bekleyen sorunları hala halkın canını yakmakta, Ergenekon zihniyet ve yapılanmasının varlığını hala diri bir şekilde devam ettirmesine hizmet etmektedir. İnanç özgürlüğü üzerinde ağır bir yük olarak duran başörtüsü yasağı, halkı ve değerlerini açıktan yok sayarak önümüzde durmaktadır. İnanç toplulukları üzerinde estirilen yargısal ve bürokratik terör, sorunların ve dolayısı ile öfkenin ve ayrımcılığın artarak derinleşmesini getirmektedir. Hak ve özgürlüklerin pazarlık konusu yapılmadan tüm yurttaşlar için eşit kullanım imkanı sunulduğu yeni bir anayasa hazırlanmalıdır. Toplumun tüm kesimlerinin katılımı ile hazırlanacak yeni bir toplum sözleşmesi, özellikle kimliklerin yok sayılması temelinde şekillenen temel sorunların ve başta Kürt sorununun çözümünde, silahın devre dışı bırakılmasının olmazsa olmazıdır.

Barış ve adaletten yana olan herkesin bu yöndeki arayışları güçlendirecek sorumluluk üstlenmesi gerekir. Sivil toplum örgütlerinin bu yönde bir insiyatif üstlenmesi zorunludur. İnsan hakları savunucuları daha fazla vakit kaybetmeden çözüm sürecinin başlamasına öncülük etmelidir.

VAHÖP (VAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU BİLEŞENLERİ)

GÖKKUŞAĞI DERNEĞİ, İNSAN-DER, MAZLUMDER, MEMUR-SEN, UMUT IŞIĞI DERNEĞİ, ERDEM-DER, ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ, VAN İMAM HATİP MEZUNLARI VE MENSUPLARI DERNEĞİ, KA-DER

 


 

 

Akyazı'da 178. Başörtüsü Eylemi

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun sürdürdüğü eylemlerde 178 hafta geride kaldı. Bu haftaki basın açıklaması platform adına Akyazı Mazlumder sözcüsü İrfan Alemdar tarafından okundu.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu 178. basın açıklamasında beraberiz.

Ülkemizde son günlerde azan terör olaylarından ocaklar sönüyor anaların yüreğine kor ateşler düşüyor huzur ortamı yok oluyor. Akyazı başörtüsüne özgürlük platformu olarak ülke insanını seven herkesi vicdanının sesini dinlemeye, kayıkçı kavgalarına son vermeye ve islamın emrettiği kardeşlik duygusunu yaşamaya,  75 milyon insanın kardeşçe yaşaması için milli projeler ortaya koymaya davet ediyoruz.

Kanlı terör olaylarında hayatlarını kaybedenlere Allahtan rahmet yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Terörün her türlüsünü lanetliyoruz. Hatay'ın Hassa ilçesinde kendi yaylalarında kekik toplarken açılan ateş sonucu 63 ve 65 yaşında iki kişi vefat etmiş 75 yaşında bir kişide yaralanmıştır. Daha önce de benzeri yaşanan hadiselerin tekrar etmemesi için TSK'nın daha duyarlı ve itidalli hareket etmesini istiyoruz. Olaylarda kabahati olanların derhal cezalandırılmasını bekliyoruz.

Türkiye'nin son yıllardaki en büyük insan hakkı ihlali olan başörtüsü yasağına derhal son verilmelidir. Hangi kurum ve kuruluşta olursa olsun eğer başörtülü bir bayan kapıdan içeri alınmıyorsa, o kapıda başörtüsü terörü var demektir. Hiçbir kanun ve madde de başörtüsü yasaktır ibaresi bulunmazken yasak terörünü estirenleri de lanetliyoruz. Sadece İslam dinine ve dindarlara zulmetmek için uygulanan bu vahşi yasak tamamen ortadan yok edilmelidir. Bu hukuk dışılığa bu insanlık dışı uygulamaya son verilmesini sağlayacak olan siyasi iktidarın kendisidir.

Yargı cuntacılara sahip çıkarken, eğitim, öğrenim ve hatta yaşam hakkı ellerinden alınan bu dindar insanlara karşı sessiz duyarsız kalıyor.Bu çifte standart tutumları da kınıyoruz.

Türk dışişlerinin İsrail denilen terör örgütünün temsilcisi ile el sıkışmasını kesinlikle kabul etmiyoruz. Çünkü o eller masum kardeşlerimizi şehit eden kanlı ellerdir.

Bugüne kadar Müslüman Filistin halkına tamamen soykırım yapan canilerin muhatap alınması bile çetecileri mükafatlandırmaktır. İktidarı ve dışişlerini mavi Marmara gemisinde katledilen kardeşlerimizin ardından yaptıkları açıklamaların arkasında durmaya davet ediyoruz.

5 Temmuz 2009 tarihinde soykırımcı Çin yönetimi doğu Türkistan'da Uygurlu kardeşlerimize yaptığı katliam 1 yılını doldurdu. Çin yönetimi tarafından esir alınan masum Uygur halkından binlerce kişiden hala haber alınamıyor. Uygurlu kardeşlerimize uygulanan bu zalimce davranışından dolayı vahşi Çin devletini tel-in ediyoruz. Bu olağan duruma seyirci kalan başta İKO, Arap Birliği, BM, AB, AP ve insan hakları örgütlerini de uyanmaya duyarlı olmaya davet ediyoruz. Doğu Türkistan'lı kardeşlerimizin üzerinden Çin hükümetinin zalimliği kalkana kadar yanlarında olduğumuzu duyuruyoruz.

Dünyadaki ve Türkiye'deki tüm zalimleri tel-in ediyoruz. Gelecek hafta cumartesi günü saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

AKYAZI BAŞÖRTÜSÜNE ÖZGÜRLÜK PLATFORMU

HAKSÖZ-HABER

HABERE YORUM KAT

1 Yorum