1. YAZARLAR

  2. Ali Bayramoğlu

  3. Asker toprak altında kaldı...
Ali Bayramoğlu

Ali Bayramoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Asker toprak altında kaldı...

18 Haziran 2011 Cumartesi 00:20A+A-

TV 24'te birlikte yaptığımız "Siyaset 24" programında Okay Gönensin bir sorum üzerine şunları söylüyordu:

"1965'ten bu yana seçimleri izlerim, seçim öncesi ve sonrasında ilk kez asker unsurundan, sivil-asker dengesinden söz edilmediği ilk seçim oldu 2011..."

Önemlidir bu.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, gerek mevzuattan gerek gelenekten gerek fiili gücünden gelen siyasi etkisi, Türk siyasal sisteminin en önemli unsuru oldu yıllarca.

1960 darbesinden sonra yapılan 1965 seçimlerini AP kazanınca, yeni darbe yapılıp yapılmayacağı meselesi toplumu ve gündemi aylarca meşgul etmişti.

1971 malum...

1973 ve 1977 seçimleri sırasında asker hep bir yerlerde durdu.

1980 darbesi sonrası, Özal'ın görünmez, ama asli mücadele alanı asker ve askerler oldu.

90'lı yıllar, ülkenin tümüyle askeri eyleme tanık olduğu yıllardı.

2002 sonrası AK Parti'nin tek başına iktidar olmasına "asker ne der" diye bakıldı, nitekim birileri; kimi askerler İstanbul ve Ankara'da, 2003 ve 2004'te darbe hazırlıklarına girişti.

Ve 2007'de yeni bir muhtıra verdi asker...

2007 seçimlerine bu muhtıra gölgesiyle girildi...

Öykü bu noktada ters yüz olmaya başladı, daha doğrusu bu noktada ilk kez devreye yeni bir oyuncu, toplum girdi.

Seçimlerde muhtıranın hedeflediği siyasi parti yüzde 47 oy toplayacak, asker toplumdan ilk kez bu çapta ağır tokat yiyecekti.

Ve 2010 referandumu... Askeri hem fiilen hem sembolik olarak biraz daha geri iten değişiklikler paketi, bu pakete verilen yüzde 58'lik destek sivil meşruiyet alanını biraz daha genişletti.

En nihayet 2011...

Ciddi ve ordu açısından yaptırımları ağır bir sivilleşme süreci izleyen AK Parti'nin başarıya yüzde 50 gibi oranla ulaşması, meşruiyet açısından askeri eylem alanını iyice daraltmıştır.

2011 seçimleri 2007 ve 2010'un devamı olarak bu açıdan doruk noktasıdır.

O zaman açıktır; Türkiye'nin sivilleşme öyküsü, sadece bir siyasi irade öyküsü değildir, aynı zamanda bir toplumsal irade öyküsüdür.

Siyasal iradenin hakkını elbet teslim etmek gerekir.

Gereken yasaları çıkarmak, gerekli adli reflekse imkan vermek, gerekli idari tasarrufları yapmak, askeri çıkışları ve tehditlere pabuç bırakmamak, siyasi alanı bunlar üzerinden genişletmek ve yeniden kurmak siyasi iradenin tutarlılığı ve kararlılığı sonucunda mümkün olmuştur.

Ancak kabul etmek gerekir ki, siyasi iradenin arkasında büyük toplumsal bir meşruiyet olmasa, bu meşruiyet 4 yıl içinde üç kez yenilenmese bu kadar kolay yol alınmazdı.

Şunu sık söylüyoruz, Türkiye'de sivilleşme süreci bir çok ülkede olduğu gibi, savaştan, ekonomik iflastan ve benzeri durumlardan kaynaklanan "rejimsel ya da siyasi bir kopuş" üzerine temellenmemiştir.

Tersine hedef alınan aktörlerle, örneğin orduyla, onu ve onları, değişimin hem nesnesi hem öznesi kılarak yol almıştır ve almaktadır Türkiye...

Buna ilave edilmesi gereken unsur şudur: Süreklilik ancak aktif ve devamlılığı olan toplumsal destekle mümkündür.

Türkiye'de de bu yaşanmaktadır.

Türk modeli biraz da budur.

Değişime "siyaset" rehberlik yapmakla birlikte, değişimi aslen toplumsalın taşıdığı, toplumsalın siyasalı kuşattığı bir modeldir bu...

Ve değerlidir...

Anlayan için...

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT