1. YAZARLAR

  2. Nuray Mert

  3. Anti-emperyalizm Meselesi
Nuray Mert

Nuray Mert

Yazarın Tüm Yazıları >

Anti-emperyalizm Meselesi

29 Temmuz 2008 Salı 05:13A+A-

Ergenekon davasının çıkardığı toz duman arasında, itişip kakışmadan, dalaşıp dövüşmeden ve samimi biçimde siyasi tartışma yapmanın hemen hiç imkânı kalmadı diye düşünmeye başladım. Yine de, bu kargaşa içinde, demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kavramların alabildiğine ucuzlaması yetmiyormuş gibi, anti-emperyalizm kavramının da kısa yoldan harcanmasına gönlüm razı olmadı.

Kendine sol diyen bazı çevrelerin milliyetçilikle buluştuğu pespaye bir anti-emperyalizmin bazı sol aydınlar tarafından kolay hedef haline gelmesi anlaşılır bir şey. Ancak, bu dolayım üzerinden anti-emperyalizmi toptan mahkûm etmek gibi bir garip durumla karşı karşıyayız. Doğrusunu söylemek gerekirse, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada, anti-emperyalizm adına doğru dürüst bir şey söyleme imkânı giderek azalıyor. Buna karşılık, her türden milliyetçilik ve köktendincilik, anti-emperyalizmin kapladığı alanı işgal ediyor vaziyette.

Ancak, hal böyle diye, anti-emperyalizm diye bir şeyden bahsetmeyi, onu tartışma konusu etmeyi rafa kaldırmayı önere bilir miyiz? Üstelik, emperyalizmin en saldırgan biçimleriyle gemi azıya aldığı bir tarihsel dönemde, onu yok saymak nasıl bir siyasal duruş olabilir?

Dünyanın her yerinde farklı biçimlerde de olsa bu ikilem yaşanıyor. İngiltere’de sol, 11 Eylül’den sonra ve Afganistan müdahalesinin öncesinde, bu fay hattından kırıldı. Birileri, ‘ABD öncülüğündeki emperyalist politikalara karşı durmak esastır’ derken, diğerleri, ‘Asıl tehlike İslami faşizmdir’ diye yola çıkıp, yolun sonunda Bush cephesine yazıldılar. Aralarındaki tartışma halen tüm hızıyla sürüyor. Bizde, aynı tartışma, bu çerçevede yaşanmadı. Ama örtük olarak daha da büyük bir gerilim hattı oluşturdu. Zira, Türkiye siyasetinin, Kürt meselesi ve AB’cilik gibi solun anti-emperyalist iddiasını zora sokan iki önemli boyutu var. Liberal sol, ABD emperyalizmini kurtarıcı gibi algılayan Kürt milliyetçiliğiyle yan yana durmaktan başka çare görmediği ölçüde ABD emperyalizmini göz ardı etmek durumunda kaldı. Diğer taraftan, demokratikleşme adına AB üyeliğini tek çare gördüğü sürece de, AB’nin ABD emperyalizminin yedeği olma meselesini gündem dışı bırakmayı tercih etti.

Doğrusunu söylemek gerekirse, hem milliyetçilik ve otoriterlik savruluşuna direnmek, hem anti-emperyalizm adına bir şey söylemek gerçekten zor ve giderek daha zorlaşıyor. Bu anlaşılır bir şey, ama ne olursa olsun, emperyalizm diye bir şey yokmuş gibi davranmak anlaşılır gibi değil.

Ergenekon çatısı altından çıkan pespaye sol ve pespaye anti-emperyalizmi fırsat sayıp, bir büyük suskunluğa kılıf yapmak olacak şey değil. Daha doğrusu, olmasına olacak bir şey de, sonuçları vahim. Birileri sol adına anti-emperyalist bir tutum takınmaktan kaçındığı sürece, bu boşluk milliyetçilik, köktendincilik, anti-semitizm ile doluyor, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Sol olsun, ama işi zor olmasın deyip, dünyada olan bitenin tüm sorumluluğunu ‘kara kalabalıklar’ın üzerine yıkar çıkarım diyorsanız iş başka.

Etrafınızda binbir emperyalist dolap döner, bunlar arasında her zaman olduğu gibi kara kalabalıklar birbirlerinin gözünü oyar, sizin bir kalbur samanınız yanmamış olur. Başkaları adına içiniz yanmıyorsa, zaten hiç bir zaman, hiç bir şekilde samanınız yanmaz. Solcu aydın olarak itibarınızı koruyacak gerekçeleriniz zaten yedeğinizdedir, zamanı gelince ütüsü bozulmadan çıkarır, kullanırsınız.  

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum