1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. 'Akıllı tahta ve tablet' ne kadar akıllıca?
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

'Akıllı tahta ve tablet' ne kadar akıllıca?

23 Şubat 2012 Perşembe 05:15A+A-

AK Parti'nin 2011 seçimlerinde vaat ettikleri arasında "akıllı tahtalar ve tablet bilgisayar" projesi hayata geçiyor.

Tablet ihalelerini alacak firmalara ödenecek miktar 7,5 milyar dolar.

Seçim kampanyası boyunca Başbakan R.Tayyip Erdoğan sıkça tabletlerin propagandasını yaptı, hatta CHP'nin kendilerinden teknoloji ve bilimsel ilerleme alanlarında ne kadar "geri ve gerici" olduğunu vurgulamaktan özel zevk aldı.

İsveç'te ilkokula başlayan öğrencilere kalem ve kâğıttan önce iPad veriliyor, çocuklar kalemle yazmaya ikinci sınıftan itibaren başlıyor. Buna yeni dönemin "dijital ilkokulu" adı veriliyor.

"Akıllı tahta ve tablet bilgisayar"ın yatırım maliyeti, üretim, kazanç ve piyasa değerinin çok iyi hesaplandığında hiç kuşku yok. İki yüzyıldır, Batı karşısında ezik yaşayan "dindar-muhafazakârlar"ın bu projeyi büyük bir hevesle sahiplenmeleri gayet anlaşılır: Onların iki asırdır hareket noktalarını "İslamiyet uygarlığa, akla, ilerlemeye, teknolojiye, bilime aykırı değildir" sloganı belirliyor. Kârlı bir yatırım alanı varsa, yatırımcılar, söz konusu yatırımın "İslamiyet'in ilerlemeye ve teknolojik gelişmeye katkısı" konusunda iyi bir çalışma yapsınlar, projelerini yüzde 90 kabul ettirirler, geri kalan yüzde 10'luk dilim teknik, bürokratik ve mevzuata ilişkin bir süreçtir sadece. Türkiye'yi ve İslam dünyasını bu zihinden başka hiçbir ideolojik veya siyasi grup, küresel ekonomiye daha hızlı ve güvenilir yollarla eklemleyemez. Çünkü bu zihin hiçbir şeye eleştirel bakamaz.

15 milyonun üstünde bir öğrenci kitlesinin bu proje üzerinden eğitilmesinin psikolojik, sosyal ve kültürel maliyeti üzerinde yeterince düşünüldüğünü sanmıyorum. Aşağıda belirlediğim hususlar üzerinde hepimizin imal-i fikretmesinde zaruret var:

1) Tablet bilgisayar, sonuçta bilgisayardır, çocukları hayli küçük yaşlardan başlamak üzere bilgisayara ve internete bağımlı hale getirecektir. İnternet kullanımının her zaman yararlı olmayıp ağırlıklı olarak yıkıcı olduğu gün gibi ortada. İsviçre'de bile kullanıcıların yüzde 2/3'ü kötü alışkanlıklar, cinsel sapkınlıklar, çarpık ilişkiler vb. amaçlı kullanıyor. Başta ABD olmak üzere birçok ülkede "internet hastaneleri" hızla artıyor. Bizde de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne günde 70 internet hastası başvuruyor. İnternet için ailesine bıçak çekenden, reel dünyadan kopup nevroz olanlara varıncaya kadar sayısız araz çocukları ve gençleri ahtapot kolları gibi sarmış bulunuyor.

2) Matbaa, kitap, yayın ve kâğıt piyasası büyük endişe içinde. Yüz binlerce esnaf ve bunların eline bakan aileler şimdiden kara kara düşünüyor. Açık ve gizli işsizler ordusuna, bu projeyle kâğıt, kitapçı, yayıncı ve matbaa piyasasında ortaya çıkacak yeni işsizler eklenecek. Bir kitapçı şunları söylüyor: "Şimdi İstanbul hattatlarının neden hatlarını tabuta koyup matbaayı protesto ettiklerini anladım. Biz de tablet bilgisayarları tabuta koyup gösteri yapsak aynı duruma düşeceğiz, ama gerçek bu, üç aydır matbaacılar işçilerine maaş ödeyemiyorlar." Hükümet AVM'lerle orta sınıfa ve esnafa zaten ağır darbe indiriyor, şimdi bu yeni proje ile belli bir sermaye zümresini zenginleştirecek ama, yüz binlerce aileyi işsizliğin kucağına itecek.

3) Öğretim "okuma ve yazma yetisi"nin paralel ve eşzamanlı geliştirilmesini gerektirir. Akıllı tahta ve tablet bilgisayar, "kalemle yazma yetisi"ni zayıflatırken, "görsel düzeyde okuma"yı öne çıkaracak. Bu, öğretimin bir ayağını felç etme anlamına gelir. Yeni sistemde "okuma yetisi" görsel ve hareketli zemin üzerinde yürüyeceğinden, zamanla "okuma yetisi" de zayıflayacak, sadece "görsellik" öne çıkacak ki, bu aslında okuma-yazma becerisi yeterince gelişmemiş ve sadece gözleriyle düşünen, daha doğrusu resim ve imgeleri seyreden ebleh, tefekkürden yoksun nesillerin yetişmesine sebebiyet verecektir. Bu da liberal kapitalist piyasanın gökte ararken yerde bulduğu şeydir.

Osmanlı'da okuma oranı yüzde 85, yazma oranı hayli düşüktü; kırsal kesimlerde bile aileler çocuklarına Kur'an okumayı öğretirlerdi. Kur'an öğrenen, kolayca yazılı metni okumayı da sökerdi. Bu gidişle Osmanlı'nın gerisine de düşmüş olacağız.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum