1. YAZARLAR

  2. Demiray Oral

  3. 30 Ağustos kafasıyla çakma Oğuz Atay şarkısı
Demiray Oral

Demiray Oral

Yazarın Tüm Yazıları >

30 Ağustos kafasıyla çakma Oğuz Atay şarkısı

31 Ağustos 2009 Pazartesi 11:03A+A-

Böyle bir şey yazmaya tam olarak nasıl karar verdim bilmiyorum. Galiba pazar günü sabahın köründen itibaren televizyonda 30 Ağustos törenlerini izlemek kafamı güzel yaptı. Bütün o askerî ve mülki erkân, baştan sona okumayı tutkuyla istediğim Anıtkabir özel defteri, şeref locası, Başbuğ, Gül, Erdoğan, Baykal, Olcay Baykal, mavi bereli komandolar, sevgili 60 sancak, televizyonların Diyarbakır’la bölünmez bütünlüğünün simgesi canlı bağlantılar ve diğerleri...

İşte bunların yarattığı 30 Ağustos kafasıyla şöyle bir şeyler düşündüm. Hem bu muhabbetlere tahammül edemeyip hem de neden hipnotize olmuş gibi televizyonun karşısına kurulup sonuna kadar izliyorum? Önce askerliğime uzandım, sonra daha gerilere ilkokul senelerimdeki yavrukurtluk ıstıraplarıma kadar indim. Sonunda ilk kanın döküldüğü noktayı tespit ettim. Ama dedim ya kafam güzel olmuştu bir kere, o kafayla her zamanki gibi yazmak gelmedi içimden. Her şey çok Oğuz Atay’lık gibi görünüyordu. Ben de “anlatmadan anlaşılmaya âşık” bir adam olarak onun mucidi olduğu “şarkı” türünü denedim kendi çapımda. Bir daha yapmayacağım söz...


Altı yaşında oldum Kıbrıs gazisi.
Yalanım yok, söylediğim aynıyla vaki.
Tarih bin dokuz yüz yetmiş dört.
İlk savaş Anadolu’nun bir şehrinde yakaladı beni.
Hem çocuktum, hem ultra milliyetçi.

Henüz okul yok, bağrımı yırtmıyor şiirler Zafer Bayramları’nda.
Ama bir yaz sabahı dedi ki mahalledeki abiler, Türk soyu topyekûn savaşta yavru vatanda.
Hemen toplaştık bir evin arka bahçesinde onlarca çocuk.
Günlerce tahtadan kılıçlar oyduk.
Silahlar yapılırken uçları sivri.
Anneler hadi eve diye bağırırdı akşamüstleri.
Kelimesi bile ortada olmasa da karizmanın.
Ruhu çizilirdi yine de kahramanlığın.

Cumhuriyet çocuklarıydık, akşamları ajanstan savaş destanı dinleyen.
Açık alınla çıkmaya hazırdık artık düşmanın karşısına.
Ama eğitim şart dedi bu kez de abilerden biri.
Sanırım bu prensibi ilk işitmemdi.
Peki dedik boynumuz kıldan ince,
Siz önden gidin ben gelirim babam işe gidince.
Talim için tesis çok o devirler memlekette.
Soluğu aldık hemen kara trene taş salladığımız çimenlikte.

Her birimiz kaptık bir numara korsanvari.
Kuşandık nihayet kılıçları acayip afili.
Tek bir sorun kalmıştı şimdi.
Acep kimi düşman bellemeli?
Aslında düşman sarmıştı dört bir yanı.
Ama bulamamıştık biz onları.
Baktık olmuyor, bölündük ikiye.
Artık bize göre onlar, onlara göre biz
Yavru vatana zulmeden Rum askerleriyiz.

Muharebe öncesi günlerce sürdü psikolojik savaşın tantanası.
Yaygın kanıya göre kıyamette sorulacaktı düşman ordusundan olmanın faturası.
Allah da bizden yanaydı, Ata da.
Geç olmadan taraf değiştirmek ise bedava.
Çünkü cennet ve cehennemden de, ulu önderden de daha etkiliydi bakkal Cemal.
Bir sade gazozu yazdı mı deftere karşı ordudan asker çalmak çok kolay.

Sonunda bitti küçük pazarlıklar.
Karşılaştı bir çayır başında ordular.
Komutanımız olan abi, ruma vurmak sevaptır ileri dedi.
Tuhaf yanı karşı taraftan da Allah Allah sesleri yükseldi.
Daldı iki grup çocuk coşkuyla kavgaya.
Şansa bak düşman komutanı düştü benim payıma.
Benden epey büyüktü ama kılıcı saplarken bakmadı hiç yaşıma.
Böylece dakika bir gol bir oluverdi savaşta.

Tam kaşımın üstüne almıştım darbeyi.
İlk kanın dökülmesi bitirdi arbedeyi.
Sonrası hastaneler, dikişler, Allah korumuşlar filan.
Gel de şimdi şu gaziliğe inan.
Cumhuriyet çocuklarının destanı değil ama bu şarkı.
O zaman anladım ki düşman yok yalandan gayrı.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT