1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. DOĞU TÜRKİSTAN

  4. Uygur Bir Babanın Feryadı: Çin’in İşkence Kampları Aileleri Nasıl Ayırıyor?
Uygur Bir Babanın Feryadı: Çin’in İşkence Kampları Aileleri Nasıl Ayırıyor?

Uygur Bir Babanın Feryadı: Çin’in İşkence Kampları Aileleri Nasıl Ayırıyor?

Tursun ailesine şöyle sesleniyor: ‘Çocuklarımı kurtaramadım; bir baba olarak en iyisini yapamadım, onlar için. Ama deniyorum. Onlara, elimden geleni yapmaya çalıştığımı söylemek istiyorum.’

17 Şubat 2019 Pazar 06:55A+A-

PRI's The World’dan Haksöz Haber için Çeviren Eyüp Sabri Togan

Turgunjan Tursun dört erkek çocuk babası, çocuklarını beş yıldır göremiyor. Tursun, Çin’in Sincan bölgesinde, Uygurlar ve diğer Müslüman etnik unsurlara uygulanan baskı ve zulüm nedeniyle beş yıl önce Türkiye’ye göç etti.

Çin’den tutuklanmamak için kaçmak zorunda kalan Tursun, ailesini ülkeden çıkarma planı son dakika suya düştü.

Tursun, ‘Ailemin başına ne geldiğini bilmiyorum’ diye konuşuyor. Sincan’da emlakçılık yapan ve şimdi İstanbul’da yaşayan Tursun, ‘sanırım, ailemi tutukladılar’ diyor. 

Harita yazılımı ve Çin devletinden sızan belgelere istinaden, insan hakları gözlemcileri Çin hükümetinin çoğu etnik Uygur (müslüman) 1 milyon kişiyi sözde ‘yeniden eğit uygulaması’ kapsamında tutukladığını tahmin ediyor. Tutukluluktan kurtulanlar, şovenist Çin marşları söylemeye zorlandıklarını, Mandarin Çincesi konuşmaya zorlandıklarını anlatırken, bunu yerine getirmeyenlerin dövüldüğünü veya aç bırakıldığını dile getiriyor. Çin devletinin resmi ağızları ve Çin medyası kamplarının iş ve işçi bulma kurumları gibi kamu işlevi gördüğünü söylemekte ısrar ederken, amaçlarının ‘aşırılıkla’ mücadele olduğunu öne sürüyorlar.

Yurtdışında yaşayan akrabaları ile iletişim kuran Uygurlar, tutuklanma riski ile karşı karşıya kalıyorlar. Bu nedenle aileleri ve yakınları onların ölümü, diri mi olduklarını dahi bilemiyor.

Amansız Bilmece

Tursun, zemin kattaki bir kitapçı dükkanının soğuğunda oturup, ailesine ait telefondaki fotoğraflarda kaydırıyor mütemadiyen parmaklarını. Resimlere bakıp, dalıyor. Resimler, ona ancak aracıların aracıları (arkadaşların arkadaşları) yoluyla ulaşıyor. Ailesinden haber getiren bu arkadaşlar Çin’i 2016 yılında terk edebilmişler.

tursun-o2.jpg

Tursun, son üç yılda yaşananları bir araya getirince şu tablo ortaya çıkıyor.

2015 yıl sonbaharında, karısı ve dört oğlu Çin sınırına doğru hareket ediyorlar. Üç erkek çocuğu 20, 14 ve 6 yaşlarında ve en küçüğü daha birkaç aylık. En büyük oğlu en parlakları ve sınırdan geçmelerine yardımcı olacak kadar da İngilizce konuşuyor.

Ancak, aile Çin’den çıkmayı başaramıyor. En büyük oğlu ile 18 yaşındaki yeğeni tutuklanıyor. Çinli yetkililer, çocukların şifreli ‘apps’ üzerinden iletişim kurmalarından şüphelendikleri için onları durdurup, tutukluyorlar. İki çocuk karısından (annelerinden) koparılıyor. Tursun, onların babaanne ve büyükbabalarının yanında olmalarını ümit ediyor. Ancak, devletin yetimhanelerine de yerleştirilmiş olmaları muhtemel. Çünkü gözaltına alınan Uygurların çocuklarının yetimhanelere yerleştirilme uygulaması yaygın. Küçük oğlundan ise hiç haber yok.

Tursun bir tercüman aracılığıyla şu soruyu soruyor: Biz İstanbul’daki Uygurlar, anne babalarımızı ve aile bireylerini neden arayamıyoruz? Bize baskı yoksa neden, onlar ile hiçbir şekilde iletişim kuramıyoruz?

Çin’in Dünya Gücü Tepkileri Caydırıyor

Hong Kong’ta yerleşik kıdemli insan hakları analisti Maya Wang’a göre, Tursun’un ailesi yaşananlardan sadece biri.

Whatsapp kullanarak, Türkiye’deki kardeşleriyle konuşan, Arapça öğrenen veya Malezya’ya turist olarak gittikleri için tutuklanan insanları listelediklerini kaydeden Maya Wang, bunların Çin hukukunda suç olmadığının altını çiziyor.

Sızan Çin devlet belgelerinden öğrendiklerini kaydeden İnsan hakları yetkilileri şunları not ediyor: Evde gıda stoğu bulundurdukları için veya çadırları olduğu için veya sırf egzersiz malzemesi satın aldıkları için, 75 ektremizm madde içinde yer aldığı gerekçesiyle tutuk kamplarına alıyor.

tursun-o3.jpg

Turgunjan Tursun telefonundan ailesine ait resimlere bakıyor.

Uygurlar, Çin’de çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu, Orta Asya steplerinde 8. ve 9. Yüzyılda hüküm sürmüş ‘Turkic’ imparatorluktan gelen, Müslüman etnik azınlık. Dilleri Türkçenin benzeşi, yalnız Uygurlar Arap harfleri kullanıyor. Müslümanlar, Sincan bölgesinin, Doğu Türkistan adıyla bağımsızlığını talep ediyor.

Çin’in Uygurlara yönelik şiddet ve baskısı, sokak hareketlerinin ardından 2009 yılında başladı ve Sincan bölgesinde çoğunluğunu Han Çinlilerden olmak üzere 200 kişi öldü. Çin devletinin ‘Sert Vur’ kampanyasının amacı Sincan halkını susturmaktı. Başlarda uzun sakal ve tesettür yasakları ile kendini gösteren baskı ve zulüm dalgası, toplu gözaltılar, gözetleme ve sıkı kontrollerle gitgide ağırlaştı.

Müslüman azınlıklara yönelik bu zulümler, uluslar arası düzeyde kınama ve yaptırım çağrıları yapıldı. Ancak, bu çağrıların büyük ölçüde karşılık bulmamasını Çin’in küresel alandaki nüfuzuna bağlanıyor.

Geçen Cumartesi günü, Türk liderler yılların suskunluğunu Uygur halk ozanı Abdurehim Heyit’in gözetim altındayken ölümü iddiası üzerine bozdular.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı Çin’e çağrıda bulunarak, Uygur Türklerinin ‘temel insan haklarına saygı göstermesini ve sözde eğitim adı altındaki tutuklu kamplarını kapatması’ çağrısında bulundu.

Dışişleri sözcüsü Hami Aksoy mesajında şunları kaydetti: Çinli yetkililerin, Uygurlu (Müslüman) Türklere karşı yürüttükleri sistematik asimilasyon, insanlık adına utanç vericidir.

2016 yılında, Çin Uygurların elindeki pasaportları geri çağırdı. Pasaport alma süreci son derece zorlaştırılırken, sadece küçük bir azınlığın yurtdışına çıkışına izin verildiğini dile getiren İnsan Hakları İzleme Örgütünden Maya Wang, Sincan’da hayatın her alanının gözetim altına alındığını ve yurtdışı ile her türlü iletişimin kesildiğini, halkın da bu dayatmalar karşısında çaresiz kaldığını belirtti.

İnsan Haklar İzleme Örgütü Analisti Maya Wang, ‘Bu insanların kimlikleri yeniden tasarlanması ile bir tür dinden döndürme sürecinden başka bir şey değil.

Türkiye’de nispeten güvende ama tam güven hala uzak

Çin Komünist partinin 1950 yılında Sincan’da kontrolü ele geçirmesinde sonra, hatırı sayılır Uygur topluluğu 1950’lerden itibaren İstanbul’u mesken tuttu. Türkiye’de tahminen 30.000 ila 50,000 arasında Uygur yaşamakta.

Birkaç blok ötede, İstanbul Zeytinburnu’da, Uygur helal kasabını ziyaret edebilir veya Uygur noddles yemekleri ile çıtır ekmekleri sunan lokantalar görebilirsiniz. Hemen yakında, Sincan bölgesini tanıtan Uygurluların sahip olduğu yayınevine uğrayabilirsiniz. Goerge Orwell’in ‘Hayvanlar Çiftliği’ çevirisini kitapçı vitrininde görebilirsiniz. 

Tursun, Uygur dilinin Türkçe’ye yakın olduğu için, ailesini çalışıp geçindirme imkanı vereceği için Türkiye’yi seçtiğini söylüyor. ‘Şirket yönetimi, sürücülük ve inşaat gibi işleri yapabiliyorum’ diye konuşuyor.

Çin’i pasaportsuz terk ettiği için, yurtdışında yaşayan Uygurların pasaportlarını yenilemediği gibi yeniden de pasaport vermiyor Çin devleti. Tursun, pasaportu olmadığı için, Türkiye’de resmi çalışma izni başvurusunda bulunamıyor. 

‘Uygurlar, çok kirli ve en düşük seviyede işleri yapmak zorunda kalıyorlar. ‘Bu derece düşük kalite işler yaparken bile çalışma iznimiz olmadığı için korkuyoruz’ şeklinde konuşuyor.

Memleketimize Mesaj İletmenin Yolu Yok

Tursun ailesi ile ilgili haberleri, bölük pörçükte alsa da, 2930 mil ötedeki ailesine mesaj göndermesi neredeyse imkansız. Tursun, adını açık ederek, ailesine çağrıda bulunurken risk aldığının farkında. Öte yandan, Uygurluların yaşadığı zulme dikkat çekmesi açısından başka çare olmadığına inanıyor.

Tursun ailesi belki duyar diye onlara şöyle sesleniyor: Ey ailem! Eğer ailem beni duyarsanız… Size şunu söylemek istiyorum: Buraya kaçmak ve sizi tek başınıza bırakmak için’ gelmedim.

Tursun, en 4 ve 9 yaşındaki çocuklarının ilerde ‘babamız bizi yüzüstü bırakıp gitti’ demesinden korkuyor.

tursun-o4.jpg

Turgunjan Tursun dört erkek çocuk babası, ama çocuklarını yıllardır göremiyor.

Tursun ailesine şöyle sesleniyor: ‘Çocuklarımı kurtaramadım; bir baba olarak en iyisini yapamadım, onlar için. Ama deniyorum. Onlara, elimden geleni yapmaya çalıştığımı söylemek istiyorum.’

HABERE YORUM KAT