1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. LİBYA

  4. "Tağuta Karşı ‘Lâ’ Şiarı Yükselteceğiz!"
Tağuta Karşı ‘Lâ’ Şiarı Yükselteceğiz!

"Tağuta Karşı ‘Lâ’ Şiarı Yükselteceğiz!"

Biz “LA” şiarını yükseltmek ve Libya’yı dış emperyal kuşatmalardan ve eski rejimin artıklarından özgürleştirmek istiyoruz.

06 Nisan 2013 Cumartesi 06:50A+A-

Ulustan Ümmete Platformu olarak 29 Mart - 01 Nisan tarihlerinde Libya Devrimi sonrasında yaşanılanları yerinde görmek ve Libya Müslümanlarının bugünkü ve gelecekteki meselelerini tahkik etmek amacıyla Libya’ya yaptığımız gezimizde birçok isimle görüşme imkânımız oldu. Yoğun geçen program akışımızda devrim sonrasında kurulan “Libya Siyasi Tutukluları Derneği” Başkanı Dr. Enver Suvani ile kısa bir röportaj gerçekleştirdik. Suvani ile kısaca derneklerinin amacını ve gelecek tasavvurlarını konuştuk.

RÖP: Zehra Türkmen / Milat Gazetesi

Devrim sonrasında siyasi tutukluların haklarını gündemde tutmak için kurulmuş bir derneksiniz. Bize derneğin amacı ve çalışmalarından bahseder misiniz?

ENVER SUVANİ: Siyasi tutuklular cemiyeti devrimden sonra kurulmuş ilk cemiyettir. 28 Şubat 2011 yılında devrimden hemen sonra kuruldu. Bu cemiyet Kaddafi rejimi sırasında siyasi nedenlerden dolayı mahkum edilmiş insanların hepsini içermektedir. Bu dernek geçtiğimiz 42 senede hapis yatmış siyasi tutukluları içeren bir dernek. Amacımız, siyasi tutukluların sorunlarını gündeme getirmek ve insanların Kaddafi rejimi sırasında düçar oldukları eziyet ve zulümleri tüm dünyaya duyurmaktır.  Ayrıca bu insanların özlük haklarının onlara iade edilmesi amacını taşıyoruz.

Yeni dönemde insan haklarının ön plana geçmesini, Kaddafi dönemindeki hak ihlallerinin ve cürümlerin yeniden yaşanmaması için adil bir sosyal ve siyasi zemin inşası için mücadele veriyoruz. Kaddafi döneminde ki siyasi suçlular, mahkeme önüne dahi çıkartılmadan çok ciddi anlamda işkenceye ve zulme maruz kalmış insanlardır. Bu zulüm ve haksızlıkların yeniden yaşanmasını istemiyoruz.

Sadece belirli bir düşünce veya suç yüzünden mahkum yatmış insanlar ve aileleriyle mi ilgileniyorsunuz yoksa daha genel bir ilgi alanınız mı var. Ayrıca derneğin şubeleri de var mı?

SUVANİ: Derneğimiz geniş bir yelpazeye hitap etmektedir. Yani biz bütün siyasi tutuklularla ilgilenen bir derneğiz. Genel merkezimiz Bingazi’de ve birçok şubemiz bulunmaktadır. Derneğimizde yönetim ve yürütme kurulu var. Bu kurulların 6  tane alt komisyonu var. Siyasi, hukuki, idari, mali, basın ve halka ilişkiler olmak üzere. Son olarak şu an ilmi araştırmalar komisyonu oluşturuyoruz. Ancak Libya halkı STK kavramına alışkın değil. Yeni yeni tanıdığı bir kavram. Çeşitli basın açıklamaları yaparak kendimizi ve amacımızı insanlara anlatmaya çalışıyoruz. Ayrıca biliyorsunuz Kaddafi muhalif olan, itiraz eden herkesi, her kesimden insanı yok ediyordu. Dolayısıyla da tutukluların hepsi sadece aynı ideolojiye sahip insanlar değildi. Bu nedenle de cemiyetimizi tek bir siyasi akım üzerine oturtamayız. Toplumun bütün katmanlarından zulüm, haksızlık, eziyet görmüş insanların hepsi bizi ilgilendirmektedir.

Siyasi tutukluların haklarını savunan bir derneksiniz. Kaddafi döneminde siyasi tutukluların sayısını tespit etmek belki mümkün değildi. Şimdi sizlerin ulaştığı net bir sayı var mı?

SUVANİ: Onbinlerce insandan bahsedebiliriz. Mesela işkence sırasında ölenler var. 1996 yılında Ebu Selim Cezaevi’nde ölenler bunun en büyük örneği. 1270 insan toplu olarak katledildi. Odalarına girilerek insanlar tarandı. Biz bu olayın üzerine gidiyoruz. Bu olayın ayrıntılarıyla ancak devrimden sonra yüzleşmeye başladık. Ayrıntılar devrim sonrası ortaya çıkabildi. Bu nedenle net bir sayı söylemek zor. Ancak şu an bizim ulaştığımız 5 bini geçkin kayıtlı  üyemiz var. Ayrıca merkezi Paris’te olan Arap İnsan Hakları Derneği, 42 yıllık Kaddafi rejiminde 45 bir kişiye yakın kayıp insanın olduğunu raporlaştırmıştır.

Cezaevindeyken mahkum aileleri içerdeki yakınlarıyla iletişim kurup onlardan haber alabiliyor muydu?

SUVANİ: Biz Ebu Selim’de yaşananları Libya’nın dışına çıkan bazı insanların anlattıklarından öğrendik.  Özellikle de gardiyanların yakalanmasından sonra biz içeride yaşananlardan haberdar olduk.

Ancak daha bilmediğimiz birçok ayrıntı var. Çünkü aileler o zaman yakınlarından hiçbir şekilde haber alamıyorlardı. Onların yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyorlardı. Bu nedenle de biz daha çok insana ulaşıp yaşanılanları ayrıntılarıyla öğrenmek ve kamuoyuna bunu duyurmak istiyoruz. Kaddafi’nin bu zulümlerini tüm dünya duysun ki onun nasıl bir zalim olduğunu bilsinler.

Kadın siyasi tutuklu var mıydı? İhvan-ı Müslimin’in Bingazi sorumlusu Beşir El Kıpti bize önemli bir şey aktardı.  Kadınlara işkence yapılmaması ve ırzlarına geçilmemesi için onları görünür kılmadıkların, ön palana sürmediklerini belirtti. Özellikle eğitim konusunda kadınların rolünün büyük olduğundan söyledi. Bu kadınlar sayesinde binlerce hafızın yetiştirildiğinden bahsetti. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?

SUVANİ: Ebu Selim Cezaevi’ndeki katliam sırasında kadınlar yoktu. Ancak onlarca kadın cezaevinde kaldı. Zaten cezaevinde kadınlar bölümü de var. Genel olarak bu kadınlar ailesinin eşi veya erkek kardeşinin siyasi tutuklu olmasından dolayı cezaevine konuyordu. İlla bir sebebinin olması da gerekmiyordu.  Kaddafi’nin  bir şeye kızması da yada canının sıkılması da   kadınların içeri alınması için yeterli bir sebepti.  Kaddafi insanları içeri atarken onların yaşına bakmadığı gibi cinsiyetine de bakmıyordu. 

Mesela hamile bir kadını da,  90 yaşında ki  bir dedeyi de  içeri atabilirdi.  Onu kısıtlayacak bir şey yoktu. O ülkeye hâkimdi ve Libya onun malıydı.

Peki devrim sonrası bütün siyasi tutuklulara ulaştınız mı?

SUVANİ: Libya rejimi her on yılda bir yeni devrim girişimleriyle kendini ayakta tutmaya çalıştı. 1973 yılındaki Kültür Devrimi, halkın değerleri açısından bir fecaattı. Düşüncesi olan herkes Muammer’i hasta olarak değerlendirdi. İslamcıların hepsini, sosyalistlerin ve milliyetçilerin önde gelenlerini tutukladı ve zindanlara attı. 1976 yılında bütün öğrenci topluluklarını ve üniversitelerdeki aktivistlerin hepsini derdest etti. 1970-78 arasında karşına çıkan tüm muhalif hareketleri yok etti. Kendi anlayışı dışında İslami eğitim ve tebliğ faaliyeti yapan bütün İslamcılara karşı savaş açtı ve onlardan yakaladığı herkesi hapse tıktı. Bu süreçte bir insanın hapse girdiğinde, hakkını araması veya baş vuracağı bir hukuki merci söz konusu değildi.

Bir kişinin hapse girdiğinde hapisten çıkması, şeytanın cennete girme ümidiyle aynı şeydi.   Kaddafi döneminde insan hakları, özgürlük gibi kavramları ağzınıza almanız mümkün değildi.

İnsan hakları derneğiniz var. Yeni anayasanın yapılmasında sizlerin de bir katkısı olacak mı?

SUVANİ: Bende siyasi bir tutukluydum. Ve bu nedenle de her yeni açılıma, yeni bir çabaya omuz ve  emek vermek zorundayım.  Ancak şunun altını çizmek istiyorum. Kaddafi gibi bir diktatörle, benim hayatımı ve inancımı kısıtlayan bir anayasa arasında hiçbir fark yoktur. Kaddafi bir zalimdi ve bu herkes tarafından görünüyordu. Bu nedenle de artık zulme hiçbir şekilde  yer verilmemeli.

Geçici Meclis 2013 yılında insan hakları alanında 85 nolu bir karar çıkardı. Af kanunu. Bunun ilk maddesine göre, milislerden herhangi birisi organize ve gayri organize suç işlerse ona ceza  verilemiyor. Ben nasıl diyeyim? “Bu adamlar gelsin önce bizi öldürsün sonrada affedilsinler.” Ancak milisler şu an bu kanunun koruması altındalar.  Bunun şu an için sebepleri var. Mesela milislerin elinde tutuklu insanlar var. Bu kaos ve geçiş dönemi düzenlemeleriyle bir normalleşme sürecine adım atılmaya çalışılıyor. Milislerin hala belli bir gücü var. Bu gücün normal bir askeri düzenleme veya emniyet güçlerinin içine alınması için çaba sarf ediyoruz. Bu bağlamdaki çalışmalarımızı önemsiyoruz.

İleriye dönük ne tür hedefleriniz var.

SUVANİ: Biz Zalim Kaddafi döneminde zulme uğrayan ve zarar görmüş kişilere de, aile yakınlarına da her türlü yardımda bulunmaya çalışıyoruz. Kaddafi döneminde işkence gören insanların birçoğu çalışamaz durumda. Onların çocuklarının eğitimlerini devam ettirmeleri için çaba sarf ediyoruz.  Bu cemiyet kazanç amaçlı veya bir devlet cemiyeti değil. Üyelerinin katkılarıyla ayakta durmaya çalışıyor. Herhangi bir yatırımdan söz edemeyiz. Biz yetkililere bu ailelere yardımda bulunmaları için çağrıda bulunuyoruz. Anayasa çalışmalarına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Bu nedenle araştırma komisyonu oluşturduk. Bu komisyonun çerçevesinde Libyalı akademisyenleri de çağırarak bir diyalog oluşturmaya çalışıyoruz.  Bütün bu çalışmalarımıza devam edeceğiz. Libya halkı gerçek özgürlüğüne kavuşana kadar.  Ve tağut rejimine karşı  “LA” şiarını yükselten insanlar “LA” demenin bedelini  Kaddafi zulmüyle, hapsiyle ve ölümle ödemeye mecbur bırakıldılar. Bugün özgürlüğe adım attığımız Libya’daki devrim bu insanların kanıyla yapıldı. Bu nedenle biz  “LA” şiarını yükseltmek ve Libya’yı gerek dış emperyal kuşatmalardan gerek eski rejimin artıklarından tamamen özgürleştirene kadar mücadele etmeye devam etmek zorundayız.

Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. İnşallah Libya halkı şehitlerin kanının bereketiyle özgür, adil ve İslami bir geleceğe doğru attığı bu adımını daha da güçlendirir.

 

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT